Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın sürdürdüğü ölümn orucunun 200’lü günlere ulaşmasıyla ilgili çeşitli kurumlar tarafından açıklamalar yapılarak, direnişin bu aşamasında sahiplenmeyi daha da büyütme çağrısı yapıldı.
Aşağıda Avrupa Halk Cephesi ve Almanya Halk Cephesi tarafından yapılan açıklamaları yayınlıyoruz.
Avrupa Halk Cephesi:
“Ya Zafer Ya Ölüm!” Yürüyüşü 200. Gününde…
İki özgür tutsağın adalet için başlattığı ölüm orucu, 200’lü günlere ulaştı.
Sibel Balaç’ın direnişi, 6 Temmuz’da, Gökhan Yıldırım’ın direnişi ise 12 Temmuz’da 200’ncü güne ulaşmış olacak.
200 günlük açlıklarıyla, Türkiye ve dünya halklarına, faşizmin adaletsizliğini anlattılar.
200 günlük açlıklarıyla, Türkiye ve dünya halklarına, adalet için direnmekten başka yol olmadığını gösterdiler.
200 gün…
Yaklaşık 7 ay. İki mevsim.
Gün gün, hücre hücre büyüttüler direnişi.
Direnişin öfkesi ve coşkusu, yerin altında uğuldayarak akan bir yeraltı nehri gibi.
Nehir, er geç çıkacak yeryüzüne.
Nehrin dalgaları, önüne çıkanı kendine katıp sürükleyecek.
Nehrin dalgaları, önüne çıkarılmak istenen barikatları yıkıp aşacak.
Direniş büyüyor.
Tüm sansüre rağmen büyüyor.
Hapishanelerdeki tecrite rağmen büyüyor.
Faşizmin baskı ve terörüne rağmen büyüyor.
Avrupa’daki halkımız ve devrimciler,
Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın açlığının ilk gününden bu yana direnişi sahiplendiler.
Bugüne kadar yüzlerce destek ve sahiplenme eylemi gerçekleştirildi.
Son iki ay içinde Avrupa’nın birçok ülkesinde ve şehrinde, uzun süreli destek açlık grevleriyle direnişin sahiplenmesinde güçlü bir adım atıldı.
Fakat hiçbir zaman yaptıklarımızı yeterli görmedik.
Zafere kadar da, yaptıklarımızı yetersiz görmeye devam edeceğiz.
Avrupa’da Yaşayan Halkımız ve Yoldaşlarımız!
Direnişin 200’lü Günlerinin Başladığı Bu Günleri, Sahiplenmemizin Yeni Bir Atılımına Dönüştürelim.
- Bulunduğumuz her yerde Türkiye faşizmini temsil eden kurumlar önünde, ölüm orucu direnişinin 200. gününe ulaştığını vurgulayarak, direnişçilerin taleplerinin karşılanmasını talep edelim.
- Bildirilerimizle, duvar gazetelerimizle, afişlerimizle, halkımıza ve tüm Avrupa Halkına, direnişin 200’lü günlere ulaştığını duyuralım.
- Umut fenerleriyle direnişin dünya ve ülkemiz halklarına yaydığı ışığı göklerde bir kez daha dalga dalga yayalım.
- Sansüre karşı Türkiye basınını arayalım. Direnişe yer vermelerini isteyelim. Sansürün hesabını soralım.
Direnişi Duymayan Kalmayacak.
Bu bizim iddiamız, aynı zamanda sorumluluğumuzdur.
Direnişin girmediği bir ev, direnişle ilgili bildirilerin konulmadığı tek bir posta kutusu kalmamalı.
Halkımız, Yoldaşlarımız,
- 16 Temmuz’u tüm Avrupa’da SAHİPLENME GÜNÜ ilan ediyoruz.
16 Temmuz’da bulunduğumuz her yerde bir günlük sahiplenme açlık grevi yapacağız.
Hedefimiz, “tatil var, iş var” demeden; “hastayız, yoldayız” demeden; hangi koşulda olursak olalım, açlığımızla, 500 kişinin açlığıyla sahiplenmemizi büyütmektir.
Sibel’i ve Gökhan’ı, 16 Temmuz’da 500 kişinin açlığıyla selamlayacağız.
Direniş büyüyor.
Sahiplenmemizi büyüteceğiz.
Direnenler Kazanacak!
Özgül’le Kazandık, Sibel Ve Gökhan ile De Kazanacağız!
Adalet İçin Direnmeye Devam Edeceğiz!
- Gününde Selam Olsun Hücre Hücre Eriyerek Umudu Ve
-0-
Almanya Halk Cephesi:
SİBEL BALAÇ 200 GÜNDÜR ÖLÜM ORUCUNDA
SİBEL BALAÇ VE GÖKHAN YILDIRIM Ölüm Orucu direnişinin 200’lü günlerine geldiler.
200 parçaya bölünmüş yüreklerimiz,
200 kere sızlar…
200 zincir vurulmuş dillerimize, 200 kere parçalarız.
200 gün direnmişiz yılmadan bir 200 gün daha direniz.
200 gündür, sadece karınları aç değil. Esas olarak ADALETE AÇ bedenleri. Adalet olmadığı için, Adil yargılanma hakkı için, hasta tutsakların tedavi hakkı için, esasında da yasalarda bulunan hakların kullanılması ve hayata geçirilmesi için “Ölüm Orucu”ndalar.
Onların talepleri sadece kendi davalarındaki hukuksuzluğun düzeltilmesi için değildir.
SİBEL BALAÇ, halkın içinden çıkmış, halkın öğretmeni, direnişin öğretmeni ve bugün direnişiyle halkın öncüsü olmuş bir Halk çocuğudur. Kendisi de yine kendisi gibi kamu emekçisi olan Yüksel Direnişçilerini sahiplendiği için tutuklanmış ceza almıştır.
GÖKHAN YILDIRIM, yaşadığı mahallede yaşanan sorunlara sahip çıkmaktan ülkesinin sorunlarına sahip çıkmaya gönüllü olmuş, mahallelerde çocuklarımızın, halkımızın yozlaştırılmasına karşı mücadele ettiği için onlarca yıl ceza almıştır.
Onların talepleri bir hukuksuzluğu, Adaletsizliği tüm Türkiye Halklarımız adına teşhir etmek ve bunların düzeltilmesi içindir. Yani talepleri bizim taleplerimizdir.
Direniş yaklaşık 7 aydır, üç mevsimdir sürüyor. Koyu bir sansür ve devletin duyumsamazlığı da sürüyor. Her türlü yok sayma, gözden uzak tutma çabalarına karşı ülkemizde ve Avrupa’da yapılan destek açlık grevleri ve sahiplenme eylemleriyle kamuoyuna anlatılıyor. Ancak buna rağmen şu ana kadar çözüm için bir adım atılmış değil. O halde çok daha büyük bir SAHİPLENME ÖRNEĞİ sergilememiz, artık çözüme zorlamamız gerekiyor. Tıpkı ÖZGÜL Emre’yi sahiplendiğimiz, Alman emperyalizmine geri adım attırdığımız, taleplerini kabul ettirdiğimiz gibi SİBEL BALAÇ ve GÖKHAN YILDIRIM’ın da sesini artık göz ardı etmeyecekleri kadar duyurabilmeliyiz. Sahiplenmeyi bir üst aşama çıkarmalıyız.
Neler yapabiliriz?
Direnişi duyuracak her yol ve yöntemi kullanarak duyurabiliriz.
- Konsolosluk önüne gidip ölüm orucu taleplerinin kabul edilmesini isteyelim.
- Sibel ve Gökhan’ın bulunduğu hapishaneyi, adalet bakanlığını arayarak, mail yazarak, faks çekerek onları sürekli olarak çözmeye zorlayabiliriz.
- Duvar gazeteleri asabiliriz,
- Umut fenerleri, balonlar uçurabiliriz,
- Destek açlık grevleri yapabiliriz,
- Posta kutularına bildiri koyabiliriz,
- Pankartlar asarak, yazılamalar yaparak duyurabiliriz,
- Türkiyeli basın yayın kuruluşlarını arayarak duyarlılık yaratabiliriz. Neden haber yapmadıklarını, haber yapmaları gerektiğini anlatabiliriz. Aynı şeyi Avrupa basını içinde yapabiliriz. Belli başlı tartışma programlarını arayarak Ölüm Orucunu anlatabiliriz.
- Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım için, bir video çekebiliriz, bir şiir okuyabiliriz, bir türkü söyleyebiliriz.
- Onlara mektup, kart yazarak sahiplendiğimizi anlatabiliriz.
- Kına etkinlikleri, kitlesel dayanışma eylem ve etkinlikleri yapabiliriz.
ve onlarca yol, yaratıcı yöntem bularak Sibel ve Gökhan’ı duyuracak onların sessiz sedasız katledilmelerini engelleyeceğiz. Bunu bütün eksiklerimize rağmen yaptık, daha yeni Özgül EMRE direnişi ve sahiplenmesi ile emperyalizme geri adım attırdık. Yine yapabiliriz. dahası yapmak zorundayız. Çünkü Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım artık oldukça kritik bir noktaya geldiler. Ve biz bu sahiplenmeyi göstermezsek AKP faşizmi onları katletmekten, sakat bırakmaktan geri durmayacaktır. Buna izin vermemek bizim ellerimizde. Çünkü onlar üzerlerine düşen görevi yapıyorlar. Koymuşlar canlarını ortaya direniyorlar. Bizde kendi üzerimize düşen görevi yapmak ve onları sahiplenmek için elimizden geleni yapmak, gelmeyeni de gelir hale getirmek ve yapmak zorundayız.
Bunun için ellerimizi taşın altına koyup, ellerimizi birleştirip, Sibel ve Gökhan’ı zulmün elinden, ölümün koynundan alabiliriz, almalıyız ve Zaferin bir parçası olmalıyız.