Konuk Yazar: Mahmut Konuk…
DURUŞMADAN NOTLAR… HAKİKATİN GÜCÜ…

(Halkın avukatlarının 23 Mart duruşmasını izleyenlerden biri olan Mahmut Konuk’un duruşma izlenimlerini yayınlıyoruz.)

“Tutukluluk halinin devamına, duruşmanın 1 Haziran 2022 tarihine ertelenmesine.. “
Kısaca böyle özetlersek “yanlış” olmaz.
Fakat “çok eksik” olur. Gerçeğin yüzde birini bile anlatmış olmayız.
Aslında Selçuk’un her duruşması, hukuk fakültelerinde anlatılacak bir “ders” gibidir. Hatta “gibi”si fazla, resmen ders veriyor. Hem izleyenlere, hem meslektaşlarına; fakat en çok da onu yargılayanlara; İddia makamına, Mahkeme heyetine, Mahkeme Başkanı’na… Evet evet resmen ders veriyor.
Selçuk Kozağaçlı’nın Avukat olarak katıldığı duruşmalardaki bir performansı da tartışılmaz ama “SANIK” sıfatıyla yargılandığı davalarda bir başka oluyor. Kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili iddiaları lime lime ediyor, yerle yeksan ediyor, adeta “SİZ BENİ YARGILAYAMAZSINIZ” diyor. Sözlerinde hakaret yok, aşağılama yok, fakat çıplak gerçeğin, “hakikatin” gücünü öyle çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor ki karşısındakinin ezilip büzülmemesi mümkün değil.
Daha önce de 4 saat, dört buçuk saat boyunca her sözcüğü ayrı bir ders olan ilk duruşmasını da izlemiştim.
Bu kez o kadar uzatmadı. Fakat Mahkeme Başkanı’nın son “tutukluluk gerekçesi”ni de elinden aldı, onun gösterdiği “gerekçe”yi yerle yeksan etti.
Selçuk Kozağaçlı’nın duruşmalarını izlerken ses ve görüntü kaydıyla bunun canlı yayınla kamuoyuna yansıtılamamasının ne kadar büyük bir “kayıp” olduğunu düşünürüm.
2005 yılında, başında şimdi “FETÖ” davasından 4 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olan eski Emniyet-İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in bulunduğu bir Polis ekibi tarafından Hollanda polisinden alınan istihbari bir rapor olan (ve aslında bu nedenle tek başına hukukî bir değer de taşımayan) “Hollanda-Belçika Belgeleri” , o tarihten beri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanetinde bir zarfın içinde mühürlü olarak duruyor ve ilk defa bu mahkemede yargıç önüne çıkarılıyor. Daha önce onlarca davada “varmış gibi” üzerinden hüküm kurulmuş bu “belge”lerin.
Mahkeme, işte bu “mühürlü” bir zarfın içinde getirilip mührü açılmadan “incelenmek üzere” Adli Tıp’a gönderilmiş belgeler henüz incelenip kendisine bir sonuç ulaşmamışken; 1 Şubat’ta aldığı bir ara kararında;”belgelerin gerçekliğinden kuşku duymuyoruz” diye bir tespit yapıyor.
Savunma Avukatları’nın da, Selçuk Kozağaçlı’nın da üzerine yürüdüğü ilk husus bu “tespit” oluyor: “Sen, görmediğin-incelemedigin bir şeyin gerçekliğinden nasıl kuşku duymuyorum dersin?”
Ama Selçuk Kozağaçlı; “Meslektaşlarımın tespitinden ayrılıyorum, senin dediğine geliyorum, Sen diyorsun ki başta Ramazan Akyürek olmak üzere üzere FETÖ’den mahkûm olan polisler, Savcılar, Hâkimler Başbakan için, Cumhurbaşkanı için, Cumhurbaşkanı’nin oğlu için, ya da Ergenekoncular için KUMPAS DAVALAR hazırlamış olabilirler. Bundan hareketle sizin için hazırladıkları davalar için de “KUMPASTIR” diyemeyiz. Sizinle ilgili olarak hazırlanan bir KUMPAS DAVASI var mı dır? Devletin polisi size niye KUMPAS kursun?”
Buyrun, tam da buna dair bir örnek vereyim:
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/88 sayılı kararı. Polis gözaltına aldığı Selçuk Aymaz adlı sanığa; “Halkın Hukuk Bürosu Avukatları biz çağırmadan geliyor ve başka Avukat çağırmamıza izin vermeden Avukatlığımızı üstleniyor, bunlar örgüt avukatı” dedirtiyor.
İşte elinizdeki davanın başlaması bu şekilde oluyor: Bu ifadeyi alan polis şefi Serdar Bayraktutan, Bu ifadeye dayanarak dava açan Savcı Adem Özcan şu anda FETÖ’den FİRARİ. KUMPAS DAVASI için uydurma belgeleri-tutanakları hazırlayan polis şefi Serdar Bayraktutan da FİRARİ. Tutuklanma gerekçeleri de Halkın Hukuk Bürosu Avukatları’na KUMPAS kurarak sahte belgelerle dava açmak.
“Biz, sanıklar çağırmadan polisin çağırmasıyla gider, onların hazırladığı ifade tutanaklarına imza atardık, sonra da bize bir zarf içinde para verirlerdi…”
Diyen kim? Avukat Süleyman Taşbaş. Nereden biliyoruz? Adam itirafçı olmuş!.. “FETÖ” itirafçısı (Süleyman Taşbaş yazıp Google’a girince; “Bank Asya Avukatı, 171 bin kez Bylock’a girmiş” diye çıkıyor.)
Kimmiş “çagrılmadan giden” sonra da “zarf içinde paralar alan Avukat?!.”
Fethullahçı Avukat Süleyman Taşbaş.
Kim çağırıyor? Fethullahçı polis. Polis teşkilatı Fethullahçı ekibin elinde..
Neden Halkın Hukuk Bürosu’na haber verin diyen sanıkların isteğinin aksine başka avukatlar (polisle bağlantılı avukatlar) çağrılıyor? Çünkü biz gidersek sanığa yasal haklarını hatırlatacağız, işkence ile aldıkları ifadeleri imzalatmayacagiz .. vs.
Selçuk Aymaz da gözaltında “Halkın Hukuk Bürosu Avukatları’na haber verin” diyor ama polis Halkın Hukuk Bürosu Avukatları’na haber vermeden Selçuk Aymaz’a; “Biz haber verdik ama gelmediler, biz de sana başka Avukat Bulduk” deyip Süleyman Taşbaş’ı çağırıyorlar. Yetmiyor, Selçuk Aymaz’a işkence yapıyorlar, kızkardeşine tecavüz etmekle tehdit edip Halkın Hukuk Bürosu Avukatları’na KUMPAS DAVASI için yalan ifade imzalatıyorlar. Buyrun işte Mahkeme Kararı, dosya numarası.
Siz şimdi 6 yıllık tutukluluk sonrası bizim tutukluluğumuza devam kararı için;” katalog suç, kaçma şüphesi” falan diyeceksiniz.
Ya da; “senin tahliyene karar verirsem beni sürerler” diyeceksin. Doğrudur!… Daha önce bizi tahliye eden iki Mahkeme Heyeti de Asliye Ceza Mahkemelerine, ilçelere sürgün edildi. Biz devrimci avukatlığın bedelini ödüyoruz ama siz hukukun-adaletin gereğini yapma cesaretini taşımıyorsunuz..
Size şunu söyleyeyim: “6 yıldır tutukluyum. Bizi daha fazla hapisle terbiye edemezsiniz, bizi açlıkla terbiye edemezsiniz, Ebru’muzu açlık grevinde kaybettik, bizi dayakla; polis-jandarma dayagiyla da terbiy e edemezsiniz. Biz halkın avukatlığını bütün bedellere rağmen yapmaya devam edeceğiz.”!..
1 Haziran’da “Hukuk Dersine devam”!…
Ama “sonuç değişsin” istiyorsak “hukuktan, İnsan Haklarından yanayım”diyen ve “ADALET İSTEYEN” herkesin daha fazla ses vermesi, Mahkeme salonuna ve sokaklara daha çok,daha güçlü çıkması gerekir.

Sosyal ağlarda paylaşın