BÖLÜM 2…
129. madde, günümüzde sosyal, sınıfsal ve ulusal kurtuluş hareketlerinin ve bütün ilerici, sosyalist, anti-emperyalist, anti-faşist kesimlerin mücadelelerini engellemek ve yasaklamak için en yaygın biçimde kullanılan baskı yasası durumundadır.
Kısa bir tanım yapmak gerekirse, 129 yasası, düzene karşı tüm hareketleri “suç örgütü” kapsamına alır… Fakat 129 yetmemiştir Alman devletinin baskıcı politikalarına. Daha katmerlisi gerekiyordu.
129’NCU MADDEYE “A” MADDESİNİN EKLENMESİ
Katmerlisi, 129’ncu maddeye eklenen şıklarla karşılandı.
Devrimci mücadeleye karşı terörizm demagojisinin yaygın olarak kullanılmaya başlanmasından itibaren yasaya eklenen 129a şıkkıyla, düzene şu veya bu düzeyde karşı olan tüm faaliyetlere karşı uygulanan cezaları iki katına çıkarmak, ve tüm devrimci hareketlere “terörizm“ damgası vurmak mümkün hale getirilmiştir.
1970’li yıllar, Almanya’da halkın çeşitli kesimlerinin mücadelesinin geliştiği bir dönemdi. Nükleer silahlara, çevrenin tahrip edilmesine karşı çıkan gruplar, ev işgalcileri, feministler, o zaman militan bir mücadele yürütüyorlardı. Aynı dönemde silahlı mücadeleyi savunan Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF), 2 Haziran Hareketi (Bewegung 2. Juni), Devrimci Hücreler (RZ) ve Rote Zora (Kızıl Zora) gibi örgütlenmeler kurulmuştu. Alman devleti mücadeledeki bu gelişmeyi engellemek için 1976 yılında Stuttgart Stammheim’da görülen RAF davaları sırasında 129 yasasına, 129a maddesini ekledi.
ALMAN DEVLETİNE YENİ YETKİLER
Bu ekle birlikte, bütün devrimciler, ilericiler, “terörist örgüt kurmak”tan, “terörist örgüte üye olmak”tan veya onun p ropagandasını yapmak suçundan yargılanmaya başlandılar.
129a maddesiyle suçlananlar için cezanın alt sınırı, üç yıldan beş yıla yükseltildi.
129a maddesinin 129 maddesinden asıl farkı; yüksek cezalar getirmesinin de ötesinde, devletin yetkilerinin genişletilmesi olmuştur. Bu yasa Alman devletine ‘şüpheli’ olarak tanımladığı insanlara ve örgütlere karşı hemen her şeyi yapma yetkisi veriyordu. Bu yeni yasal düzenlemeyle, devlet, insanları, örgütleri, istediği gibi takip edebilme, aralarındaki ilişkileri denetleme ve baskı altına alma, mektupları ve iletişim araçlarını denetleme, arama yapma, kameralı veya uydu aracılığıyla takip, trafikte ve kamu alanlarında kontrol noktalarının kurulması, baskınlar ve hapishanelerdeki tecrit gibi uygulamalarını “rahatlıkla” yapabilecek hale getirilmişti.
İstihbarat toplama ve denetleme yetkisi Federal Kriminal Daire’ye (BKA) devredilmiş ve bu kurum içerisinde özel bir ‘Terörizm Şubesi’ oluşturulmuştur. Bu şubede görevlendirilen personelin sayısı ve bütçesi, sürekli arttırılmıştır.
129 YETMEDİ, 129a DA YETMİYOR!
Alman devleti 11 Eylül 2001’den sonra, “uluslararası terörizm tehlikesi”ni gerekçe göstererek, 129 yasalarını genişleterek, yasaya 129b maddesini de ekledi. 2002 Nisanı’nda yapılan bu düzenlemeyle birlikte, Amerika’nın yayınladığı ‘terör listeleri’, tüm AB ülkelerinde kabul edildi. Avrupa emperyalistleri listeye kendileri de ekler yaptılar. Bu listelere islamcı örgütlerin yanısıra çok sayıda devrimci, ilerici örgüt de eklendi.
129b maddesiyle, 129a maddesinden farklı olarak;
Almanya ve Avrupa Birliği dışındaki ülkelerdeki mücadelelerin de yargılanabilmesine imkan sağlayan bir “hukuk” oluşturuldu.
129b’deki en önemli nokta budur.
AB yasalarında bu mantıkla yapılan yeni düzenleme ile; ‘suçluların takibi, iadesinin kolaylaştırılması’, ‘uluslararası polis teşkilatlarının bilgi alışverişlerinde artık “hakim kararı”na ihtiyaç duyulmaması’ gibi pek çok hukuksuzluk yasallaştırılmıştır.
Yine bu çerçevede, Alman devletine, ülke içi ve dışındaki tüm örgütleri “terör” suçuyla, örgüte yakın kişileri de “terörist” olarak yargılama yetkisi verilmiştir. Keza, çeşitli ülkelerin ulusal ve sosyal kurtuluş hareketlerinin Almanya’daki faaliyetleri de “terörizm suçu” kapsamına alınmıştır.
Sıradan bir propaganda faaliyeti bile bu kapsamda soruşturma konusu olabilecektir
129b’YLE BİRLİKTE SINIR ÖTESİNE TAŞAN YASAL TERÖR!
129b’ye göre;
Bir ceza kovuşturması başlatılması için ‘terör şüphelisi’ olan kişinin Almanya sınırları içerisine girmesi yeterlidir. Yasaya göre bu kişinin Almanya’da suç işlememiş olması, ÖNEMLİ DEĞİLDİR.
Mesela, 5 Kasım 2008’de tutuklanan Anadolu Federasyonu üyelerini tutuklama gerekçesi, Almanya’daki çalışmaları değil, “Türkiye’de suç işleyen bir örgütün üyesi olmak” şeklinde açıklanmıştı.
Tutuklananların Türkiye’de eylemlere katılması gibi bir suçlama da söz konusu değildi.
Örgüt Türkiye’de suç işlemişti, onlar da o örgütün üyesi olduğuna göre, onlar da o suçlardan sorumluydu!!! 129b, burjuva hukukunu altüst edecek bir hukuksuzluktur; yargıya, kişileri, hiçbir ilgilerinin olmadığı Almanya dışındaki eylemlerle ilgili yargılama yetkisi vermektedir.
129. MADDE; IRKÇILIK, AĞIR HAPİS, TECRİT, KEYFİLİK!
Alman Ceza Kanunu’nun 129a maddesindeki yargılamalar ‘terör örgütü kurmak’ suçundan,
129b maddesindeki yargılamalar ise ‘Yurtdışında Bulunan Kriminal ve Terör Örgütünü Desteklemek’ suçundan yapılmaktadır.
Bu genişlik, Alman emperyalizmine, herhangi bir devrimciyi, vatanseveri, ilericiyi istediği ağırlıkta cezadan yargılayabilme keyfiliği vermektedir.
129 yasaları, aynı zamanda IRKÇIDIR. Aynı suçu bir Alman işlediğinde üç yıl, bir Alman ‘teröristi’ işlediğinde beş yıl, yabancı bir ‘terörist’ yaptığında ise on yıl ceza verilebilmektedir bu yasaya göre.
129 maddeleri TECRİTİ mümkün kılar. Bu yasaya göre, bu maddelerden yargılanan tutsakların ziyaret, mektup, kitap, dergi gibi her türlü iletişimi asgariye indirilmektedir.
‘Güvenlik’ gerekçe gösterilerek, dosyaların tümü tutukluya ve avukatına verilmeyerek, savunma hakları ihlal edilebilmektedir.
Stammheim davası, tutsaklar üzerinde ne kadar koyu bir tecrit uygulanabildiğini göstermektedir. Duruşmalar, Stammheim Hapishanesi içinde yeraltında inşa edilmiş özel güvenlikli mahkeme salonunda yapılmaktadır. Bununla amaçlanan tutsakların sahiplenilmesinin engellenmesidir.
O dönem Faruk Ereren’in mahkemesini izlemeye gelenlere, Stutgart’da görülen Halk Cephelilerin yargılandığı mahkemeyi izlemeye gelenlere saldırılmış, izleyiciler gözaltına alınıp, para cezaları verilmiştir.
129a yasası uyarınca, açılan davaların bir yıl içinde başlatılması zorunluyken, 129b maddesinde dava açma süresinin iki yıla kadar uzatılabilmesine imkan tanınmıştır.
Alman Federal Parlamentosu 2009’da 129’un 5 maddesinde değişiklik yaparak yasaya “işlenmemiş suçlar”ın da cezalandırılmasını da eklemiştir.
Bundan sonra bir eylemin yalnızca planlanmış olması, “devleti tehdit eden suçların hazırlığının” yapılması bile, 10 yıla yakın hapisle cezalandırılabilecektir.
Bu yasalarla sisteme muhalif olan herkes, hatta tüm yabancılar suçlu ilan edilebilir.
– devam edecek –