Kaza değil katliam cümlesini ülkemizde yaşanan tüm benzer olaylarda kullanmak mümkün. Çünkü kaza diye sunulan çok sayıda can kaybının yaşandığı olayların tamamında öngörülebilirlik ve önlemsizlik söz konusu. Bu gerçek gerek iş katliamlarında, gerek trafik katliamlarında, deprem, sel, çığ katliamlarında da geçerli.
4 şubat günü Sabiha Gökçen hava limanında yaşanan olayda her geçen gün uzmanların yaptıkları araştırmalar ile gerçekler ortaya çıkıyor.
Sabiha Gökçen Havalimanı’nda uçağın pistten çıkması ile 3 kişinin yaşamını yitirdiği olay ile ilgili Cumhuriyet gazetesine konuşan emekli pilot Bahadır Altan, 2004’te Gaziantep’te yaşanan uçak kazasından ders çıkarılmadığını belirterek “Bütün dikkatler, yatırımlar her şey ‘dünyanın en büyüğünü yapacağız’ böbürlenmesine ayrılınca diğer yerlerin alt yapıları, arama kurtarma eksiklikleri, pist bakımı onarımı kendi haline bırakılıyor. Sadece pilot ve kule değil, bir hatalar zinciri bu kazayı oluşturdu. Buna 3. Havalimanı’nın yeri de, pist istikametleri de dahil” diyerek yaşananın aslında bir kaza olmadığını anlatıyor.
“Önlenebilirlik yaşanan bir olayı kaza olmaktan çıkarır.” Bu yüzdendir ki can kaybı yaşanan olayların tamamında sorumlular ve basın hep bir ağızdan yaşananın kaza olduğunu kafalara kazımaya çalışırlar.
Konuşmasının devamında şunlara değindi:
“Hatalar zinciri bu kazayı oluşturdu. Sadece pilot değil. Burada 3. Havalimanı’nın yeri de dahil pist istikametleri de dahil etken. Şöyle ki arka rüzgârla pilot iniş yapamaz, pas geçmesi lazım. Ama pilota bu istikamette bu rüzgâra rağmen iniş serbest diyen bir kule var. Neden pistin yönünü değiştirmiyor? Çünkü uçak inişte rüzgârı karşıdan almak zorunda. İstanbul havayolundaki trafik kuzeye doğru. Buranın da kuzeye olması lazım. Ama oradaki pist istikameti güney/kuzey istikametinde. Pilotlar üzerinde baskı oluşturuyor, pilotlar tereddüt ediyor.”