Turan Aktaş da yalnızca patrona karşı direnmiyor. Üyesine sahip çıkmayan DİSK’le de mücadele ediyor. Kendisini solda gösterip işçi düşmanı belediye başkanlarını sahiplenen CHP’yle de bir kavga veriyor. Ve tabii, bir de Korona’ya karşı direniyor. Koronoya rağmen, eylem alanını terketmedi.
Aktaş’ın direnişini çeşitli boyutlarıyla anlatmaya devam ediyoruz:
“DİSK! Üyene Sahip Çık!”
Turan Aktaş zaman zaman DİSK önünde oturma eylemi yaptı. Bir süre boyunca her salı günü orada, DİSK binasının önünde, karşısındaydı.
DİSK önündeki eylemlerinde, DİSK’i ve Genel-İş’i, atılan işçilerin sorunlarını sahiplenmeye, kendi direnişini sahiplenmeye çağırdı. DİSK’in CHP’nin kuyrukçusu olmasını, DİSK yönetim koltuklarının milletvekilliğine sıçrama yeri olarak görülmesini eleştirdi:
“Sn. Çerkezoğlu sorarım size. Sizin sarı sendikalardan ne farkınız kaldı. Sizler DİSK’i sadece CHP’nin arka bahçesi yapmışsınız… ben etliye tuzluya karışmam. Kendimi partiye atarım, vekil seçilirim, süper emekli olur keyfime bakarım… bir gün gelir bu işçi hesabını sorar.”
Turan Aktaş, eylemini DİSK önüne taşıdığında da kapalı kapılarla karşılaştı. Kapılar duvar oldu onun yüzüne. DİSK yetkilileri yok oldular ortadan.
Kapının önünde atılan sloganlar karşısında, sağır sultanları oynadılar. Aktaş, bunları tarihe not düştü:
“Bugün direnişimi saat 13.00-15.00 arası DİSK Konfederasyon önüne taşıdım. Sendikanın görevi işter atılan üyesine sahip çıkmak. Ama sendika patron güdümüne girmiş, onlar ne derse onu yapıyor.”
Şişli İşçi Meclisi adına, DİSK’in karşısına şu pankart asıldı:
“DİSK, GENEL-İŞ… patron sendikacılığından vazgeç, Turan Aktaş‘a sahip çık!”
“Karatahtayı Beyaz Bir Sayfaya Çevireceğiz!”
Aktaş’ın direnişinin üç gün öncesine gidiyoruz. Günlüğünde şunu okuyoruz:
“Bugün karatahtaya 282. günümüzü de yazdık. Bugün bu tahta kara ama direnerek bu tahtayı da direnişi kazanarak beyaz bir sayfaya çevireceğiz. Bir direnişi daha kazanmış olacağız. Ne pahasına olursa olsun, zafer direnen emekçinin olacak.”
Zaferden emin, fakat zaferin kolay olmayacağını da biliyor.
Her direnişte olduğu gibi, zafer bir yakınlaşıyor, bir uzaklaşıyor… direniş sabırla örülüyor.
Bu nedenle, 26 Ağustos tarihli açıklamasında şunları söylüyor: “şimdilik tünelin karanlık tarafında da olsam, o tünelden ışık görünecek.. ve kendim için de, Şişli işçisi için de güneş toplamaya başlayacağız…”
Kılıçdaroğlu’na: “Size de rağmen…”
Aktaş’ı işten atan belediye başkanı CHP’den. Dolayısıyla, Aktaş’ın direnişinde CHP doğrudan muhataplardan biri. Kılıçdaroğlu’na şöyle seslendi bir seferinde:
“Sen daha kendi belediye başkanına söz geçiremiyorsun. Nerde kalmış recep tayyip erdoğana söz geçireceksin? 281 gündür belediyenin önündeyiz. Siz de görmezlikten geliyorsunuz. Size de rağmen, işçiyiz haklıyız kazanacağız.”
Direnişin 255. Gününde, kendisini işten atan Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in evinin önünde eylem yaptı. Keskin, CHP’den aldığı güçle haklıya hakkını vermemeyi sürdürüyor.
Kuşku yok ki direniş öğretiyor. Turan Aktaş da öğreniyor. Veya bildiklerini tekrar öğreniyor.
Direniş günlüğüne yazdığı şu satırlar bunu gösteriyor:
“Eylem alanında otururken düşünüyorum da, CHP’nin AKP’den ne farkı var diye… Bir türlü bulamadım. İkisi de işçi düşmanı, ikisi de düzen partisi, hepsi halk düşmanı, ikisi de sermayenin dostu… Mecliste yalandan kavga arka tarafta kolkola..
Emekten bahseder, haktan bahsederler. Utanmadan gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Onlar yalanlarına devam etsinler, biz direnişe devam.. “
Direnişin Kitle Çalışması:
Turan Aktaş’ın direnişinin özgün ve güçlü yanlarından biri de, direnişini çok çeşitli biçimlerde halka anlatıyor.
Direnişini anlatmak için günlük açıklamalar yapıyor. Telefonundan canlı yayınlar yapıyor. Bildiri dağıtıyor, broşür dağıtıyor.
Haklı ve meşru olanların haklılığı ve meşruluğuyla gidiyor her kesime.
Kah, Kartal Belediyesi işçilerine bildiriler, broşürler dağıttı arkadaşlarıyla; kah Gazi Mahallesi semt pazarında, kahvelerde işten atılmasının nedenini ve direnişini anlattı.
Aktaş, sosyal medya üzerinden günlüğünü paylaşıyor. Ve o günlükte, kitle çalışmasının örnekleri olarak şöyle satırlar çıkıyor karşımıza:
“Bugün saat 13 00 14 30. Arası abidei hürriyet cad üzerinde esnaf ve halka turan aktaş işe alınsın broşür dağıtımı yaptık
….
Saat 13 /00. 14 30 arası sıracevizler cad üzerindeki esnaf ve binalara direnişimi anlatan bildiriler dağıttık.”
Yılmak yok, bezginlik yok… Zafer kesin!
Yalvararak değil, icazetle değil, direnerek kazanılacağı konusunda net Turan Aktaş:
“ne yaparlarsa yapsınlar, yıldıramayacaklar; ben onlardan lütuf beklemiyorum. Hakkım olanı işimi aşımı söke söke alacağım.” diyor.
Açlık grevlerinde, ölüm oruclarında, çadır direnişlerinde, tüm direnişçilerin karşısına çıkan “kaale almama” politikası, onun da karşısında. Haftalar, aylar süren direnişine rağmen, soğukta, sıcakta orada olmasına rağmen, Şişli Belediyesi kaale almıyor görünüyor.. DİSK kaale almıyor görünüyor. Ama Aktaş, direnişlerin tecrübesiyle, kaale almama politikası karşısında net duruyor. Direnişinin her bir gününün, her anının onları teşhir ettiğini, onların kale duvarlarında gedikler açtığını biliyor.
Kaale aldıkları, saldırılarından belli.
Polis tarafından defalarca tehdit edildi. Belediye yönetiminin yönlendirmesiyle Zabıtaların müdahalelerine maruz kaldı.
“Bugün öğlen savas doğan ve mahmut mermerin şikayeti üzerine şişli belediyesinden 3 zabıta ile cezayi işleme ve saldırıya uğradık direndiğimiz alan ibb sınırları icerisinde olmasına rağmen direnişden korkan şişli belediyesi yetkilerini aşarak saldırıyı gercekleştirmiştir.”
Kararlılığını bir açıklamasında şu sözlerle ifade ediyor:
“Her ne kadar görmezden gelseler de, sağır sultanları oynasalar da görecekler, duyacaklar, çünkü başka çıkar yolları yok. Işimi aşamı onurumu geri alıncaya kadar buradayım. Zafer direnen emekçinin olacak.”
Şişli’den Aytaçlar’a…
Nerede bir direniş varsa, kalbi orada Turan Aktaş’ın. Çünkü direnişin ne olduğunu, direnmenin nasıl bir şey olduğunu, direnişlerle dayanışmanın anlamını, bugün çok daha açık ve güçlü bir biçimde biliyor ve hissediyor. Direnişin 254. günü… Ölüm orucu direnişçilerine sesleniyor:
“Bugün direnişimizin 254. günü. Bedenimle eylem alanım olan Şişli Belediyesi’nin önünde olsam da, kalbim ve ruhumla, bedenlerini haksızlıklar için ölüme yatıran arkadaşlarlayım. Diren EBRU, DİREN AYTAÇ.. çünkü sizin gibi aslan yürekli insanlara ihtiyacımız var.”
4 Eylül’de de şöyle yazmıştı örneğin:
“Günaydın tüm dostlara. Bugün 269. günümde daha dinç, daha zindeyim. Bir şekilde direniş alanım olan Şişli Belediyesi’nin karşısındayım. Çünkü sabah uyandığımda Aytaç arkadaşımızın tahliyesini öğrendim. Hoşgeldin Aytaç.”
Koronaya rağmen… Zafere kadar..
Bütün halk gibi, o da Korona tehdidiyle karşı karşıyaydı. Pandemi onun direniş alanından da geçiyordu. Ama o Koronaya da teslim olmadı. 3 Eylül’de şu açıklamayı yaptı:
“Şu pandeminin yeniden artık gösterdiği bir dönemde sözde halkçı bir partinin belediye başkanının faşist tutumuna boyun eğmiyecem. Işimi aşımı geri alana kadar buradan kalkmayacam. Zafer direnen emekçinin olacak..
Turan Aktaş, Şişli Belediyesi önünde direnmeye devam ediyor.
İşini istiyor.
Hakkı olanı istiyor.
Çalışması hak.
İşi hak.
Direnişi meşru.
Turan Aktaş, tarih ve halk önünde haklı ve meşrudur.
Turan Aktaş’ın işini, ekmeğini gasp edenler, tarih önünde hükmen mahkumdur.