Bu yazı haftalık siyasi dergi Halk Okulu’nun 195. sayısından alınmıştır.
LGBTİ+’NIN KURUCUSU VE FİNANSÖRÜ NATO’DUR!
ABD DIŞİŞLERİ’NDEN LGBTİ+ KARARI:
ABD’NİN ANKARA VE İSTANBUL KONSOLOSLUKLARINDA
ABD BAYRAĞININ YANINA LGBTİ+ BAYRAĞI DA ASILDI!
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD’nin yurt dışındaki diplomatik temsilcilik binalarında ABD bayrağının yanı sıra LGBTİ+ bayrağının asılabilmesine olanak tanıyan bir izin belgesi imzaladı. Foreign Policy’nin haberine göre, dünyanın çeşitli noktalarındaki ABD Büyükelçiliklerine ve konsolosluklarına gönderilen bildirgede, diplomatlara ‘Onur bayrağı’ olarak bilinen LGBTİ+ bayrağını ABD bayrağının yanında göndere çekebilmeleri için yetki verildi. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu da LGBTİ+ bayrakları astı.
CIA’ya bağlı olduğu bilinen sivil toplum örgütü NED (Ulusal Demokrasi Vakfı), her yıl ABD Kongresi’nden bütçe alarak LGBTİ+ derneklerini finanse ediyor. ABD’nin KONTRA ÖRGÜTÜ NED’in fonları, Türkiye’de toplumu, aileyi, kadını, çocuğu HİÇE SAYAN VE TÜM HALKI ÇÜRÜTMEK İÇİN UĞRAŞAN EŞ CİNSEL DERNEKLERİNE GİDİYOR.
Bu fonlar sadece ABD’yle sınırlı değildir. Friedrich Ebert ve Heinrich Böll gibi Alman Vakıfları, Avrupa Demokrasi Vakfı (EED), İsveç Devleti ve doğrudan Avrupa Birliği’nin dağıttığı fonlarla; Türkiye’de emperyalizme göbekten bağlı NGO’lar yani sivil toplum örgütleri yaratılmıştır. NATO’NUN 2022 KONSEPT KARARI:
“TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ İLERLETME”
ABD emperyalizmi LGBTİ+ bayrağını kendi bayrağının yanında her yere astı, devamında ise 2022’de ABD öncülüğünde NATO LGBTİ+ Konsept kararı aldı.
Ülkemizin dört bir yanını kuşatmış, ekonomimize, güvenliğimize, halkımıza, haklarımıza, avukatlarımıza, sanatçılarımıza, mahallelerimize savaş açmış NATO’nun 2022 Stratejik Konsept Belgesi’nde ‘DEĞERLERİMİZİN BİR YANSIMASI OLAN TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ İLERLETECEĞİZ’ vurgusu yapması TESADÜF DEĞİLDİR!
Elbette tesadüf değil bu kararları. Bu kararların tesadüf olmadığı gibi, solun LGBTİ+’yı temel gündemi yapması da tesadüf değil. Marksist-Leninist ideolojiyle değil de burjuva ideolojisiyle yaşayan, burjuvazinin beyniyle düşünüp; ağzıyla konuşan sol, elbette bu kararların dışında değil.
ABD EMPERYALİZMİ GİBİ TİP DE BİNASINA LGBTİ+ BAYRAĞI ASTI!
ÇÜNKÜ SOLUN İDEOLOJİSİ YOKTUR,
BU YÜZDEN TAMAMEN TESLİM OLMUŞ VE EMPERYALİZMİN POLİTİKALARININ UYGULAYICISI OLMUŞTUR
Öncelikle TİP’in binasına astığı “Yeni Onur Bayrağı” nedir? Ona bakalım.
Kadının kadınla, erkeğin erkekle, erkeğin her cinsle, kadının her cinsle cinsel birlikteliğini ifade etmeye alfabe yetmiyor. Kapitalizmin vahşi dünyasına hapsedip, hayvanlardan ve cansız varlıklardan bile haz almaya yöneltip hasta ettiklerini anlatmak için +’nın yanına her geçen gün yeni harfler, yeni kavramlar ve yeni simgeler ekliyorlar.
2018 yılında LGBTİ+ bayrağını daha “kapsayıcı” bir hale getirmek için grafik tasarımcı Daniel Quasar tarafından hazırlandı. Bu yeni bayrak, yıllardır kullanılan gökkuşağı renklerindeki “Onur Bayrağı”nın sol tarafına eklenen beş renkli bir şeritten oluşuyor. Bu şeritte yer alan renkler, LGBTİ+ topluluğu içerisindeki farklı diğer grupları temsil ediyor. Quasar, sol tarafta oka benzeyen şeritlerin “ilerlemeyi” temsil ettiğini söylüyor.
Bu bayrağı dergimizde yazmak zorunda kalmamızın nedeni ise TİP (Türkiye İşçi Partisi).
TİP, binasına astığı parti bayrağının yanına, tıpkı ABD emperyalizmi gibi, LGBTİ+ bayrağı astı.
Şaşırdık mı? Elbette hayır!
TİP, Türkiye’de ilk transseksüel milletvekili adayını göstererek tarihe geçen ve bununla övünen bir burjuva partisidir.
TİP, Meclis’te Finlandiya’nın NATO’ya girişine “HAYIR” oyu kullanmamak için kırk takla attı; aynı saatlerde fotoğraf çekimi yaptırdı ve sonunda “bizim oylamadan haberimiz yoktu” yalanıyla işin içinden çıkmaya çalıştı.
Bu örnekler de göstermektedir ki reformist sol ve TİP iflah olmaz bir çürüme içindedir. Emperyalizme karşı mücadele etmek akıllarından bile geçmemekte, aksine NATO programını hayata geçirmekte birbirleriyle yarışmaktadırlar.
TKP (Türkiye Komünist Partisi), eylemlerde parti bayraklarıyla birlikte LGBTİ+ bayrağını birlikte dalgalandırıyor.
MLKP (Marksist-Leninist Komünist Partisi) ise, Kürt milliyetçileri’nin 28 üs kurdurtarak emperyalizmin üs bölgesine dönüştürdüğü Rojava’dan, ellerinde silah ve LGBTİ+ bayrağı tutarak fotoğraf çektirip “Yaşasın LGBTİ+Mücadelesi” diyerek eş cinseller gününü kutladığı mesajlar yayınlıyor.
YDG (Yeni Demokrat Gençlik) Avrupa’da merkezi, şehitler anmasında transseksüel dansözü, şehit fotoğraflarının önünde yarı çıplak oynattı. Şehitler, hangi siyasetten olursa olsun, devrim ve sosyalizm inancıyla canını feda ederek ölümsüzleşmişlerdir. Onların Anadolu ihtilalinin önderlerine, kendi şehitlerine bile saygısı yoktur; fakat biz bu çürümeye ve değersizliğe tavırsız kalmadık, kalmayacağız.
Emperyalizmin beyinleri teslim aldığı en uç noktaya savrulmuştur reformizm ve oportünizm. Fuhuş yapanlara “seks işçisi” diyen bir sol var ülkemizde. Hiç kimse çocuğunun veya annesinin böyle bir “işçilik” yapmasını istemez. Anadolu’da böyle bir ahlak anlayışı yoktur halkımızın. Bu anlayış emperyalizmin kirlettiği kişilerin, çürütüp teslim aldığı NATO solcularının düşüncesidir. Solun ahlak anlayışı emperyalizmin ahlak anlayışına, yani ahlaksızlığa dönüşmüştür.
NE DİYOR EMPERYALİZM
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ VAR,
BİZ DİYORUZKİ; TEK EŞİTLİK VARDIR
O DA EMPERYALİZMİ VE SINIFLARI
YOK ETTİĞİMİZDE GERÇEKLEŞECEK OLAN HALKLARIN EŞİTLİĞİ!
Bugün eş cinsellik tüm dünya halklarına NATO gücüyle zorla kabul ettirilmeye çalışılıyor. Bu yozlaşmayla dünya halklarını teslim almaya çalışan emperyalizm kültürel hegemonyasını kurmaya çalışıyor.
Emperyalizm televizyonlarında, reklamlarında, radyolarında, sporda, yemekte, müzikte, tiyatroda, sinemada, halkın olduğu her yerde ideolojik olarak saldırıyor.
Soros denilen emperyalist kendi varlığının 32 milyar dolarını açık toplum vakıflarına “dayanışma” olsun diye veriyor; ne “hayırsever” bir kapitalist değil mi!!!
Hiç kimse sormuyor; 32 milyar dolar nereden geliyor?
Hükümet dışı organizasyonların (NGO) yani sivil toplum kuruluşları, emperyalizmin kışkırttığı tüm ayaklanmaların arkasından çıkıyor. Ve ilk politikaları toplumsal cinsiyet! “Toplumsal Cinsiyet” diye bir şey yoktur. Cinsiyet, toplumsal olamaz! Cinsiyet doğuştandır.
EŞ CİNSELLİK TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ DÖNEMLERİNDE ORTAYA ÇIKAR. EŞ CİNSELLİK YABANCILAŞMANIN, YOZLAŞMANIN BİR ÜRÜNÜDÜR.
EŞ CİNSELLİK EMPERYALİZMİN İDEOLOJİK BİR SALDIRISIDIR!
BU KADAR NET OLMASINA RAĞMEN, NEDEN SOL EMPERYALİZMİN PROPAGANDASINI YAPIYOR.
VATANIMIZI, BEYNİMİZİ, BEDENİMİZİ İŞGAL ETMEK İSTİYOR EMPERYALİZMEmperyalizmin asıl hedefi ise;
1)İnsanı kendi özüne, kendi biyolojik eşine yabancılaştırmaktır. İnsanın kendi soyunu üretimine yabancılaştırmaktır.
2)“Cinsel özgürlük” demagojisi altında dünya halklarının yozlaştırılmasıdır.
3)Dünya halklarının 5000 yıldır yarattığı bütün değerlerine saldırmaktır.
4)Dünya halklarını örgütsüz bırakarak, çürütmek ve mücadeleden kopartmaktır.
UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) 20192030 KAPSAYICI EĞİTİM STRATEJİ PLANINI HAZIRLADI BAKIN UNICEF NE DİYOR;
“Her Çocuk Öğrenebilir” adını verdiği strateji planının ana hedefi 2030 yılına kadar tüm üye ülkelerde toplumsal cinsiyete dayalı eğitim projesini tamamlamak. Raporda, 2019’a kadar gelinen süreç değerlendirilirken tespit edilen zorluklardan bir tanesinin toplumsal cinsiyete kızlar ve erkekler olarak odaklanmak olarak görülüyor. Üye ülkelere, önümüzdeki süreçte çocukların cinsel kimlik ve cinsel yönelimlerinin dikkate alınması öneriliyor. Etnik ve dilsel açıdan azınlıkta olan çocukların, “Kapsayıcı Eğitimden” faydalanabilmesi için de ana dilinde eğitim yapılması gerektiği HDP tarafından talep ediliyor.
Ülkelerden bu hedeflere yönelik politikalar geliştirmeleri, müfredat değişikliği yapmaları, öğretmen yetiştirme programlarını şekillendirmeleri isteniyor. Ülkelere özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği için kolaylaştırıcı bir okul ortamı hazırlamaları, cinsiyet ile ilgili sosyal normların dönüştürülmesi ve bu konuda ebeveyn, öğretmen eğitimleri gerçekleştirmeleri görevi veriliyor. Yani UNICEF diyor ki; halkları yozlaştırmak için azınlık ve dinsel açıdan kim var ise onları kullanarak “toplumsal cinsiyet” adı altında politikalarımızı hayata geçirelim.
Emperyalizm küçük burjuvaziyi kullanarak proletarya ideolojisinin yerine sol görünüm altında burjuva ideolojisini, örgüt düşmanlığını körüklemektedir.
Küçük burjuva düzeniçi “solu” kullanarak devrimcilere küfrettirmekte, halkı aşağılatmakta böylece solu solla vurmaktadır.
Emperyalizmin paralarıyla fonlanan eş cinsel, çevreci, kadın hakları savunucusu küçük burjuvazi, halka yeni bir sol olarak sunulmaktadır. Halka “eğer solcu olacaksanız böyle solculuk yapın; yani örgütsüz ve bireysel solculuk yapın” propagandası yapılmaktadır.
Emperyalizm devrimcileri terörist diye damgalayıp, terör listelerine alıp, başlarına milyon dolarlık ödüller koyarken; burjuva ideolojisinden beslenen bireyci, örgütsüz küçük burjuva “solculuğu” fonlarıyla beslenmekte, onları mücadelesinde halka örnek olarak göstermektedir.
Emperyalizm Türkiye halklarının beyinlerini ideolojik olarak teslim alabilmek için milyon dolarlar akıtmaktadır. Saldırı tek başına faşizm, baskı ve şiddetle değil aynı zamanda emperyalist fonlar ve hibelerle de sistematik bir şekilde devam etmektedir.
Devrimcileri ideolojik olarak teslim alamayan emperyalizm, faşist terörden, fonlara kadar her türlü yöntemini kullanarak devrim mücadelemizin önünü kesmek istemektedir. 1922 Aralık Katliamı’yla, eşcinsel derneklere verilen paralar, sözde muhalif medyaya akıtılan emperyalist fonlarla 12 Eylül darbesi arasında özünde bir fark yoktur.
Emperyalizm eş cinselliği özel olarak özendirmekte, örgütlenmelerini desteklemekte, örgütlenmelerinin önünün açılması için ciddi paralar akıtmaktadır.
Devrimciler işkence, kayıp, infaz, katliam, terör listeleriyle; tecrit, tasfiye, imha politikalarıyla tek tek yok edilirken; halkın sanatçıları, halkın avukatları, halkın mühendis ve mimarları, devrimci gençlik, yoksul gecekondu halkları hapishanelere doldurulurken, devrimci dergi büroları, kültür merkezleri defalarca basılırken, DevGenç büroları bombalanıp, yakılırken; Halk Meclisleri, HFG merkezi polis karakollarına dönüştürülürken; eş cinsellerin, kadın hareketlerinin, çevrecilerin önünü bizim kanımız daha çok aksın, bizim çocuklarımızın hayatı uyuşturucu ve fuhuş bataklığında daha çok yok olup gitsin diye açılmaktadır.
Emperyalizm, faşizmin baskısıyla, darbelerle, işkencelerle, infazlarla, kayıplarla, hapishanelerle sonuç alamamıştır. Dini kullanmıştır ama yine istediği sonucu alamamıştır. Şimdi ise fonlarla, hibelerle küçük burjuva düzen içi solu satın alarak, eş cinselliği körükleyerek, uyuşturucuyu özendirerek, halkımızı yozlaşma bataklığının içine çekerek sonuç almaya çalışmaktadır.
Tüm bu yapılanlar; emperyalizmin örgütlü, devrimci, solculuk yerine örgütsüz, bireysel solculuk yaratma programının bir parçasıdır. Bu işin başını da eşcinsel dernekleri ve kadın hareketleri çekmektedir. Ülkemizde doğrudan emperyalistler eliyle milyon dolarlar harcanarak tamamıyla emperyalizmin güdümünde ve emperyalizmin parasıyla “muhalif” bir hareket yaratılmak istenmektedir. Bu muhalif hareket her ne kadar AKP karşıtlığı yapıyormuş gibi gözükse de; emperyalizmin amacı AKP karşıtlığının çok daha ötesindedir.
Eş cinsel ve kadın örgütleri bizzat emperyalistlerden aldıkları fonlarla “muhalefet” yapmaktadırlar.
Avrupa ve ABD emperyalizmi bu kesimleri ülkemizde yükselen devrim mücadelesinin önünü kesmek için kullanmaktadır. Emperyalizmin hedefi; haklar ve özgürlükler mücadelesini, halkın devrim mücadelesinden koparmak; Türkiye halklarının politik mücadeleden uzaklaşmasını sağlayarak; faşizmin saldırıları karşısında ortaya çıkan halkın ve gençliğin tepkisini düzeniçi sınırlar içinde eritmektir.
DEVRİMCİ MÜCADELENİN YERİNİ, REFORMİZM VE DÜZENİÇİLİK;
DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİNİN YERİNİ, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ;
sömüren ile sömürülen arasındaki mücadeledir.
SOL, politikasız değil, gayet politika yapıyor; hem de emperyalizmin politikalarını: Bakın dünya halklarını katledenlerin başını çeken çakallar sürüsünün temsilcisi Rockefeller’a ait New York’taki iş merkezine LGBTİ+ bayrağını asıyor, ABD elçilik binalarını üstünde LGBTİ+ bayrakları, ABD Savunma Bakanlığı’nda Transseksüel Binbaşı. Demek istediğimiz şu ki emperyalizmin politikalarını uygulamakta ciddi çabalar göstermekte. Bu nedenle hiç de politikasız değil sol.
Ölünün üstünden toprağı alsak bile o ölüdür artık, siyasi olarak yerin yedi kat dibine gömülmüştür.
Biz Marksist-Leninistler olarak devrimlerin umut olmaktan çıkarılmasına asla izin vermeyecek, halkımızı umutsuz bırakmayacağız.
Anadolu topraklarında emperyalizmin yozlaştırma politikalarına asla izin vermeyeceğiz. Emperyalizmin halkımızın beynini ve bedenini zehirlemesine izin vermeyeceğiz.
Emperyalizmin sol yumruğu ile halkı yozlaştırmasına izin vermeyeceğiz!
HALKIMIZA SON OLARAK ŞUNU DİYORUZ ;
SİZİN EMEĞİNİZİ ÇALANLARLA
YAŞAYABİLİR MİSİNİZ?
EVLATLARINIZI, ANALARINIZI, BABALARINIZI, SEVDİKLERİNİZİ SÖMÜRENLERLE BİR ARADA YAŞAYABİLİR MİSİNİZ?
SİZİ YOKSULLUĞA, AÇLIĞA, MAHKÛM EDENLERLE BİRLİKTE YAŞAYABİLİR MİSİNİZ?
SİZE İŞKENCE, GÖZALTI, TUTUKLAMA VE
KATLİAM YAPANLARLA BİRLİKTE
YAŞAYABİLİR MİSİNİZ?
SOL “YAŞAYABİLİRİZ” DİYOR;
AMA BİZ DEĞİL YAŞAMAK,
AYNI HAVAYI BİLE SOLUMAYACAĞIZ!
YANİ SORUN EŞ CİNSELLER, KADINLAR,
DOĞA SORUNU DEĞİLDİR; SORUN SINIFSALDIR.
KENDİ İKTİDARINI KURDUĞUNDA,
TÜM SORUNLARI HALKIMIZ KENDİSİ ÇÖZECEKTİR!
TEK YOL DEVRİM TEK KURTULUŞ SOSYALİZM!