Doyamadı
Ne hak
Ne hukuk
Ne de adalete…
Daha acısı hakka hukuka adalete doyamadığı kısacık ömrüne veda ettiğinde kahvaltı niyetine yediği domates ekmek ve zeytine doyamadı.
Ne gençliğine doydu ne de sevdiklerine.
20’sindeydi daha. Annesinin yerine çay ocağına bakmak için gelmişti o gün parti binasına.
Kalbinde halka düşmanlıktan başka hiç bir şey olmayan kurulmuş bir katil, doğrulttu silahını genç bedenine… bastı tetiğe. Ne yarınını düşündü Deniz’in, ne yarına dair düşlerini ne umutlarını. Ne onun sevdiklerini düşündü ne de onu sevenleri. Dünyanın güzelliklerini görmeyen gözleri gibi kalbi de kördü faşist katilin. Söndürdü gözlerindeki ışıltıyı Deniz’in. Dışarda onu bağrına basacak polis abilerinden aldığı güçle bastı tetiğe… Cıvıl cıvıl bedenine doldurdu kahpe kurşunlarını.
Sözde milliyetçiler… Sözde vatanseverler… ama bu katillerin namlularının halkı soyanlara, ülkeyi satanlara, yankeelere, emperyalist haydutlara çevirildiği görülmemiştir. Hep, vatan millet Sakarya diyerek silahlarını domates zeytin ekmekle doymaya çalışan mazluma yöneltirler…
Bakın Deniz’in yarım kalan tabağına.
Bakın domatese, iki üç tane zeytine. Henüz soğumamış çayına…
Soğutmayın öfkenizi.
Soğutmayın…
Unutmayın Deniz’i.
Ne hesaplar vardır kim bilir bu katliamda. Kim bilir hangi siyasi çıkarlara göre tertiplenmiştir.
O hesaplara o tertiplere bizim aklımız ermez. Namussuzluğa ermez aklımız çünkü.
Bizim canımız alınmış. İçimiz yanmakta. Berkin’in, Dilek’in, Medeni’nin, Ethem’in acısına ekledik Deniz’imizin acısını.
Hesabı sorulacaksa alçaklığın, hesap soracakların aklından çıkmasın şu resim.
Domates zeytin ekmek.
Ve henüz soğumamış çay
Ve Deniz’in umut dolu gülen fotoğrafı…
Soğutmayın öfkenizi.
Soğutmayın…