20 Şubat 2017’de ihraç edildikten sonra direnişe başlamıştı Pelin Akbaş başlamıştı. 28-29 Ekim günleri yapılan operasyonda Türkiye’nin çeşitli illerinde, her alanda direnişleriyle bilinen emekçilerin, türküleri susmayan Grup Yorum üyelerinin, halkın avukatları ve mühendislerinin de aralarında olduğu yüze yakın devrimci, demokrat, vatansever gözaltına alınmıştı. Aralarında Pelin Akbaş da vardı. Akbaş’a ev hapsi cezası verildi.
Akbaşın 13 Kasım’da yazdığı mektubu paylaşıyoruz:
Okumanız dileklerimle.
BASININ VE HALKIMIZIN (B)İLGİSİNE
ÜÇ HARFLİ SUÇLAMA!
Cep telefonları hayatımıza girdiğinden beri yazı dilinde bazı şeyler değişti. Örneğin, gençler kısa mesajlarında pratik olması için “slm, nbr, mrb” gibi kısaltmalar yazmaya başladılar.İtiraf etmeliyim ki ben bu konuda biraz eski kafalı olanlardanım.Kullananları eleştirmem, zor da olsa, kelimeleri tam yazıp, kendimi daha iyi ifade etmeyi severim. Her zaman dili doğru kullanmak konusunda hassas bir eğitimci olmuşumdur. Bugünlerde farklı bir kısaltma nedeniyle 12 yıllık işime gidemiyor, üç yaşındaki kızımı parka götüremiyorum.
Aşağıda yazdıklarım her gün bir çok kişinin maruz kaldığı haksız uygulamalardan sadece biri.
Bir haksız, hukuksuz gözaltı güncesi ve etkilerini içermektedir.
İyi anlatabildiysem ve okursanız, yaşadıklarımı ve her gün benzer şeyleri yaşayan insanların hissettiklerini anlar ve belki de duyurursunuz, değilse bugün ses çıkarmadığımız her şey yarın hepimiz için cehennem olmaya devam eder.
28 Ekim 2020 Çarşamba günü saat 16:30 civarı evimden savcılıkta ifademin alınacağı söylenmesi üzerine 3 yaşındaki kızımı evde bırakarak gözaltına alındım. sağlık kontrolü ve covid testi yapıldıktan sonra Hatay Emniyetinde bir gece nezarethanede kaldım. Savcılığa ifade vereceğim söylenmişti neden emniyete geldik desem de biz bilmiyoruz, yarın gideceksiniz gibi cevaplar aldım. Avukatımla görüşmek istediğimde bir “yakalama tutanağı ” imzalarsam avukatıma haber vereceklerini söylediler. Tutanakta “16.40 gibi yakalandı” ifadeleri vardı ki bunu asla kabul etmediğimi, kaçak olmadığımı ve evimden alındığımı belirttim. Daha sonra Avukatla 24 saat görüş yasağı olduğu söylendiğinden görüşme yapamadım. 24 saat dolmasına yakınken benimle birlikte gözaltına alınan 16 kişiyi kaçırırcasına savcılıktı, avukat görüşüydü diye oyalayarak aslında İstanbul’a götürüyorlardı. Ellerimiz kelepçeli bir halde, suyun sabunun olmadığı tek lavaboyu kullandığımız iki katlı bir otobüs dolusu insanla 24 saat süren bir yolculuk yaptık. Payas çıkışında covid testi pozitif çıkan genç bir arkadaşımızı, savcılıktan serbest bırakıldığını söyleyerek otobüsten indirdiler, o sırada otobüse başka bir ilden getirilen kişi, indirilen arkadaşının testinin pozitif çıktığını bize söylemese, polisler bunu da bizden gizlemeye devam edecekti. Mersin, Adana, Antalya ve Diyarbakır’dan getirilenlerle birlikte İstanbul’a götürüldük.İstanbul’da sağlık kontrolü ve covid testi yeniden yapıldı, sonradan öğrendik ki aynı otobüste covid testi pozitif çıkan başka kişiler de vardı ve hatta tutuklandıktan sonra da testi pozitif çıkanlar da oldu.
İstanbul’da da hijyenik olmayan koşullarda, tuvaletlerin tıkalı, peçetelerin olmadığı tuvaletleri kullanmak zorunda bırakıldık. Şu salgın sürecinde sağlığımız riske atıldı. Mart ayından bu yana covid olmamak adına özen gösterdiğim, kendimin, öğrencilerimin ve ailemin sağlığını korumak için uyduğum kurallar bir gözaltı ile altüst oldu. 21 Eylül’den bu yana yüz yüze eğitim veren ve bu sebeple daha çok dikkat eden benim için sağlığım risk altındaydı.
Böylesi bir ortamda 5 gün kalmış iken ne için suçlandığım büyük bir merak konusuydu benim için. Dosyada gizlilik olduğu söylenerek, dosyaya dahil olan benim bile ne ile suçlandığımı bilme hakkım yok!
Benden bile gizlenen dosyayı bilmeden 4 gün geçirdim, çünkü avukatım da ifade işlemleri başlamadan dosyanın içeriğini göremiyordu. 4. Gün mahkemeye gözaltı süresinin 4 gün daha uzatılması için götürüldük, yerin yedi kat altında bütün gün bekletildik, sonra süre uzatması için mahkemeye, sonra da tekrar emniyete götürüldük. O gün akşamında emniyette ifade işlemleri başlatıldı ve ancak o zaman ne İle suçlandığımı öğrenebildim. Bir dijital materyal varmış, o dijital materyalde kim ne zaman, nerede ne yazmış bilmiyorum ancak sözde gizli olan bu yazışmalarda PLN diye birinden söz edilmiş ve PLN olan kişi gizliymiş, gizli örgütlenme komitesindeymiş ve PLN dedikleri şahıs benmişim! Bu saçmalıkla suçlandım.
Ertesi gün savcılık ifadesi alınmadan tutuklamaya sevk edildim. Bu hukuksuzluk karşısında öfkem katlandı diyebilirim. Mahkemede savunmamı yaptım.
Sonuç: Ev hapsi adli kontrolüyle evim hapishaneye çevrildi.
Ben Pln değilim, Pelin’im. Beni tanımlayabilecek pek çok şey var. Anneyim, öğretmenim, sendika emekçisiyim. Ancak beni, eve hapsedilmesi, toplumdan soyutlanması gereken biri olarak tanımlayamazsınız. Hırsız değilim, katil değilim, tacizci tecavüzcü değilim, neden eve kapatılayım! Tam tersi katillere, hırsızlara, darbecilere, tacizci ve tecavüzcülere karşı çıkmış, mücadele eden bir kişiyim. 12 yıldır okul öncesi öğretmenliği yapıyorum,
işim belli, evim bellidir. Ayrıca 6 yıl Eğitim Sen Hatay Şube yöneticiliği yapmış, sendikal mücadele içerisinde yer almış biriyim.
Hukuksuz gözaltı ve uydurma suçlamalarla verilen ev hapsi dolayısıyla ayağıma elektronik kelepçe takıldı.
Bu süreçte kızımın, benim gözaltına alınmam sırasında yaşadığı tedirgin ve korku dolu bakışlarını bir an bile unutmadım. Cezalandırılan sadece ben değilim, kızım ve ailem de haksız bir şekilde cezalandırılmış oluyor.
Tabi ki bütün bu hukuksuz uygulamalara itirazımı avukatlarım aracılığıyla yaptım. Dün itibariyle de çalıştığım kurumdan açığa alındığımı öğrendim. Benimle birlikte öğrencilerim de cezalandırılmış oldu.
35 yıllık yaşamımda başta kendim olmak üzere pek çok şeye emek verdim. Şimdi tüm yaşamımı üç harfli bir suçlamayla eve sığdıramazsınız.
Bu hukuksuzluk karşısında ne yapılması gerekiyorsa bütün hukuki yol ve yöntemleri kullanacağım.
Bu arada belirtmeden edemeyeceğim bir husus daha var.28-29 Kasım’da Eğitim Sen Genel kurulunda Yüksel direnişçileri Nuriye Gülmen, Acun Karadağ, Mehmet Dersulu İle birlikte, Eğitim Sen Hatay Şubede aynı dönemlerde yöneticilik yaptığım yol arkadaşlarım İle benim de üyelikten ihracım görüşülecek. Yazınca kızıyorlar ama ben hem yıllarca emek verdiğim sendikamdan, hem de çalıştığım kurumdan açığa alınmışken, sendikamın yöneticileri nerede durduklarını bir kez daha sorgulamalılar. Ev hapsim olmasa 28-29 Kasım’da sözümü söylemek üzere ben de arkadaşlarımla birlikte genel kurulda olacaktım.
Ardı ardına yaşadığım bu zorlu süreçte yanımda olan başta aileme, dostlarıma, avukatlarıma, selamını, desteğini esirgemeyen herkese, işime geri döneceğim inancıyla sevgilerimi sunuyorum.
Pelin öğretmen. 13.11.2020