GHA: Merhaba, bugün Yüksel direnişinin 4. yılındayız. Bu yüzden Yüksel direnişçisi Merve Demirel ile FosemTv ve Gerçek Haber Ajansı olarak bir röportaj yapmak istedik.
Öncelikle Yüksel direnişinin nasıl başladığını öğrenmek istiyoruz..
Neden Yüksel direnişine başlanıldı?
Merve Demirel: Yüksel Direnişinin başlamasını aslında ülkenin politik çizgisinden ayrı düşünemeyiz.
Ülkemizin genel durumu ne, bunu bir kaç cümleyle ifade etmek istersek; ülkemizde, herkesin bildiği gibi 18 yıldır iktidarda olan AKP faşizmi var.
AKP faşizminin yönetmeme krizi son zamanlarda çok derinleşti.
15 Temmuz günü yaşananları bahane eden AKP iktidarı OHAL ilan etti.
Bunun ardından, kamuda büyük bir tasfiyeye gitti AKP.
İlk önce emekçi, devrimci kamu emekçileri ihraç edildi.
Çoğunun devrimci, demokrat insanlardan oluşmasıyla birlikte 140 bin insan, kamu emekçisi ihraç edildi işlerinden.
Bunun sonrasında AKP büyük bir sessizliğin olacağını düşündü.
Hiçbir direniş çıkmaz, KHK’lar ile halka uyguladıkları saldırı politikalarını meşrulaştırabileceklerini sandılar.
Ama öyle olmadı.
9 Kasım 2016 tarihinde bir kamu emekçisi, akademisyen olan Nuriye Gülmen ilk açığa alındığında Ankara’ya, oligarşinin kalbine elinde tek bir döviziyle çıktı.
Ve AKP’ye insanların itiraz edebileceğini gösterdi.
Yani bu ülkede direnme geleneğinin hâlâ canlı tutulduğunun bir göstergesiydi.
Nuriye Gülmen’in itirazından sonra bir avuç yürekli insan bu itirazı koca bir direnişe dönüştürdü.
Başlamasının nedeni yani kısaca, KHK’lara karşı, halkın gördüğü zulme ve baskıya karşı bir barikat aslında.
OHAL’deki ilk barikat.
“Gaz bombalarını, işkenceleri direnme sebebi sayıyoruz”
GHA: Her gün defalarca alana çıktınız, işkenceye maruz kaldınız..
Peki gözaltı süreçlerinde ne gibi psikolojik veya fiziki işkencelerde bulundular size?
Merve Demirel: Bugün direnişin tam 1470. günü.
1470 gündür kesintisiz süren bir irade savaşından bahsediyoruz aslında.
Polis bu sürede gaz bombaları, plastik mermiler kullandı.
Tüm işkencelerin fiziki olarak ciddi etkilerini gördük biz.
Yoran ve yıpratan bir hali var ama bu kelimeler kesinlikle direniş için kalıcı kelimeler değil.
Biz bu saldırılardan her zaman daha güçlü çıkıyoruz.
Halka yapılan tüm baskıların ciddi öfkesini çekiyoruz.
Bunların hepsini bir direnme sebebi sayıyoruz.
Bu işkencelerin üzerinde daha fazla durulması gerektiğini düşünüyoruz.
Örneğin kadına şiddet adı altında ciddi tepki gösterilmeye çalışılıyor.
Ama nedense devletin orada uyguladığı şiddet görülmüyor.
Faşizmden bağımsız değildir kadına şiddet.
Eğer o şekilde kadına yönelik bir hassasiyet olduğunu söylenlerin, Acun Karadağ’ya, Nazan Bozkurt’a, Alev Şahin’e, Nuriye Gülmen’e yapılan şiddet varken susmalarını anlayamıyoruz.
İnsanın yaşamına değer verdiklerini söyleyenlerin bu direnişin yaşadığı saldırılar karşısında sessizliği aslında bizi çok düşündürüyor.
GHA: Yüksel direnişinin sürekliğinin sırrı nedir?
Merve Demirel: Bunun en temel sırrı aslında bu ülkenin direnme damarı olduğunu düşünüyorum.
Çok temel bir şey aslında, saldırı varsa savunma da vardır.
Faşizmin bugünkü bu baskılarına karşı yapılacak tek bir şey vardır zaten; o da direnmektir.
Bunu yaratan şey sürecin kendisidir.
İkinci neden ise meşruluğu. Orada sadece iş istemiyoruz. Bu bir adalet mücadelesine dönüştü.
Bugün faşizm ve Anadolu halkları arasındaki barikat Yüksel direnişi.
O barikatı terk edersek saldırıların bizi aşıp halka geleceğini de biliyoruz.
Biz yalnız olmadığımızı biliyoruz.
O eski kalabalık olmasa da, halkın bizim yanımızda durduğunu biliyoruz.
Bugün polisin yoğun saldırıları üzerine fiziken yanımızda olamasalar da bizlerin yanlarında olduklarını biliyoruz.
Sokaktaki insanların gözlerinin içindeki gülümsemeyi görebiliyoruz.
Aslında halktan aldığımız güçle direniyoruz, bir karşılığı olduğunu biliyoruz.
Direnişimiz toprağa ekilen bir tohum. Sürekliliği ona su vermek, o tohumun büyümesi için gereken her şeyi yapmak demek.
Ve bir gün o tohum boy verecek, buna inanıyoruz.
Biz zaferi ilk günden kazandık, baskılara baş kaldırarak.
Yaşanan her şeyin temeli adaletsizliktir.
Bu bilinçle direnmemiz, direnişin sürekliliğini sağlıyor.
“Orası bir halkın kürsüsü aslında.”
GHA: Yüksel direnişinin muhalafet açısından önemi ne?
Merve Demirel:
AKP iktidarı OHAL döneminde herkese saldırdı. Sadece devrimci, demokrat kesime değil.
İktidarı boyunca OHAL’e kadar kol kola girdiği cemaate bile saldırdı.
Kendisine muhalefet etmek isteyen herkese saldırdı.
Muhalefet bunu suskunlukla karşıladı.
Yüksel direnişi asıl olarak muhalefete ne yapması gerektiğini gösterdi.
Koca koca partilerin, sendikaların, kitle örgütlerinin sustuğu zamanda insanlar en temel hakları için ölüm orucuna yatmak zorunda kaldı.
Bunu muhalefet değil, halk çocukları adaletsizlikleri ölümleriyle, açıklıklarıyla gösterdi.
4 gün gözaltında kaldım. Gözaltı sürecinde direniş devam etti.
Bu direnişi artık yok edemezler. Bu artık halklaşmış bir direniş.
Orası bir halkın ülkede yaşayanların kürsüsü aslında.
Bu gün hiç bir yerde halkın kendisini ifade edebileceği bir yer yok. O meclisler bile sözde halkın yanında olduğunu söyleyenler yeri gelince bir araya geliyor.
Maaşlarına zam yapmak istediklerinde her şeyi unutuyorlar. O mecliste oturan herkes dünyanın parasını alırken temsil ettikleri halk yoksulluktan ölüyor, kendini yakıyor.
Planladıkları tek şey direnişi bitirmekti.
Ama haklılığın ve meşruluğun karşısında hiçbir şey duramaz.
Herkes Yüksel direnişin haklılığını biliyor.
“Barikatımızı asla terk etmeyeceğiz.”
GHA: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Merve Demirel:
9 Aralık günü Yüksel direnişçilerinin ilk duruşması olacak. Direnişçileri sahip çıkılması gerektiğini düşünüyoruz.
Zafer gelene kadar o direniş sürecek. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz direnmekten asla vaz geçmeyeceğiz.
Bugün bizimle birlikte koca bir halk direniyor.
Medya’da bu hiç yer bulmuyor, ciddi bir sansür var.
Madencilere bugün uzun namlulu silahlar doğrultuluyor.
Bu halkın ne kadar direngen olduğunu bir madencinin ‘Siz hesabı patronlardan değil bizden soruyorsunuz!’, haykırışı gösteriyor. Bu halkın hiç korkmayacağının en basit göstergesidir bu.
Bu suskunluğun bir korku olduğunu düşünüyorlar, ama böyle değil aslında.
Bu halk direniyor.
Sadece bizler değil, ülkenin dört bir yanında direnişler var.
Haklılığımızı biliyoruz, bu direnişler sürecek.
Asla vaz geçmeyeceğiz direnmekten ve barikatımızı asla terk etmeyeceğiz.
Kavga arkadaşlarımızı bekliyoruz..
9 Aralık’ta onları faşizmin elinden alacağımıza inanıyoruz.