Mahirler’in oluşturduğu devrimci stratejinin özeti “ANTİ-EMPERYALİST, ANTİ-OLİGARŞİK DEVRİM”dir.
Özetin özeti;
emperyalizm kovulacak,
oligarşi yıkılacaktır.
Bu nedenle, Mahirler’in ve onun yolunu izleyenlerin sloganlarında “ABD Defol” denilir. “Emperyalizm defol” denilir.
“Defol” güçlü ve kesin bir kelimedir. Emperyalizmle her türlü uzlaşmayı reddeden bir kelimedir ve tutarlı bir anti-emperyalistin savunması gereken tek kelimedir. Bu netliğin kaybolduğu yerde, anti-emperyalizm bulanıklaşır.
Bulanık ortamda, solculuk adına, Avrupa Birliği’ni onaylamak solculuk adına ABD ile işbirliği “meşru” görülür hale gelir.
Kızıldere, anti-emperyalizmde netliktir.
Kızıldere EMPERYALİZME KARŞI TAM BAĞIMSIZLIK’tır.
YA KIZILDERE, YA UZLAŞMA!
Amerika ve diğer emperyalist güçlerin işgali ve sömürüsü altında bir ülkede, halkın iktidarı için yola çıkanların ilk hedefi, tereddütsüz bağımsızlığın kazanılması olmak zorundadır.
Ve Mahir Çayan’ın dediği gibi, böylesi bir ülkede (bizim gibi bir ülkede) bağımsızlığı kazanmanın tek bir yolu vardır, o da “silahlı kurtuluş savaşı”dır.
Mahirler’i Kızıldere’ye götüren yol, bu bağımsızlık yoludur. Bu açıdan; Kızıldere bağımsızlığı savunmaktır.
Bağımsızlığı savunmak demek, Mahir’in sözleriyle, “Amerikan emperyalizminin hakimiyeti ve yerli uşağı sömürücü sınıfların iktidarını yıkmak” demektir. Bu ne- denledir ki, bağımsızlık için yola çıkanların, Amerika ve işbirlikçilerinin terörüyle karşılaşmaları kaçınılmaz olandır.
Bu gerçek devrimcilerin önüne iki seçenek çıkarmıştır, bu seçeneklerden birisi Kızıldere’dir, diğer seçenek emperyalizmle ve işbirlikçileriyle uzlaşma çizgisidir. Bu nedenle Kızıldere, Mahirler’in “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” hedefini canlarını vererek savunmalarıdır.
BU BİR KURTULUŞ SAVAŞIDIR
Kızıldere’de akan kan, Anadolu topraklarında bağımsızlık uğruna akan ilk kan değildi. Her karış toprağı için oluk oluk kanı akmıştır Anadolu halklarının.
Çünkü vatan, düşman çizmelerinin işgali altındaydı yüzyılın başlarında..
Vatan İngilizler’in, İtalyanlar’ın, Fransızlar’ın, Yunan’ın işgali altındaydı.
“Ya İstiklal Ya Ölüm” dedi Kuvvacılar.
Anadolu halkı, onlarla birlikte silaha sarıldı.
İlk kurtuluş savaşı böyle kazanıldı.
Vatan 190’lere doğru, yine işgal altına alındı.
- yüzyılın ikinci yarısında bu kez, kuvvacıların yerinde devrimciler vardı.
“Ya Özgür VatanYa Ölüm” dedi Mahirler.
Emperyalizme ve işbirlikçi oligarşiye karşı vatanımızı kurtuluşa götürecek olan bağımsızlık bayrağını açtılar.
Mahirler, daha mücadelenin başlangıcında, devrimin yolu henüz yeni şekillenirken, “Kurtuluş Savaşına” vurgu yaparken, anti-emperyalist zemini vurguluyorlardı.
ULUSAL VE SOSYAL KURTULUŞ
Her devrim, ulusal ve sosyal kurtuluş savaşını birlikte içerir.
Türkiye devrimi de bu nedenle, aynı zamanda ulusal bir kurtuluş savaşıdır.
Yeni-sömürgecilik ilişkileriyle emperyalizmin gizli işgali altında olan bir ülkede, kurtuluştan söz etmek için emperyalizmi ülkemizden atmak, işbirlikçilerinin ikti- darına son vermek gerekir.
Dolayısıyla ulusal ve sosyal kurtuluş savaşını birlikte yürütmek gerekir.
Ülkemizde, bu kurtuluş stratejisini net olarak Mahirler ortaya koydular.
Bu nedenle, THKP-C’nin kuruluşu, ülkemizde emperyalizmin istediği gibi sömügecilik ilişkilerini yürütemeyeceğinin ilanıdır.
O güne kadar ki, uzlaşmacılığın tersine, Kızıldere’yi yaratan silahlı mücadele çizgisi, ülkemizden emperyalizmi savaşarak atacağını ilan etmiştir.
BAĞIMSIZLIĞIN SAVUNUCULARI SADECE DEVRİMCİLERDİR
Bağımsızlıktan sözeden çoktur ama; bağımsızlık için devrimciler dışındaki kesimlerin yaptıkları bir şey yoktur.
Bu kesimler, bağımsızlık sloganını kendi politik hesapları için kullanmaktadırlar.
Bağımsızlığı lafta değil de, gerçekten savunmak,
BİR; anti-emperyalist ve anti-oligarşik ol-mayı gerektirir. İkisinden birisinin eksik olması, bağımsızlığı savunmayı da engeller.
İKİ: Bağımsızlığı savunmak, emperyalizme karşı savaşmayı gerektirir.
KIZILDERE İŞGALCİLERLE VATANSEVERLERİN ÇATIŞMASIDIR
Mahirler’i Kızıldere’ye taşıyan neden, bağımsızlık bayrağını en yükseklerde dalgalandırmak iken, Amerika’nın uşağı, işbirlikçi orduyu oraya taşıyan neden, bağımsızlık düşüncesini öldürmek, bağımsızlığı savunan ve savunabilecek güçleri yok etmekti.
Fakat bağımsızlık düşüncesi Kızıldere’de öldürülemedi.
Kurtuluş savaşçıları Kızıldere’de yok edilemedi.
Kızıldere’de dalgalanan bağımsızlık bayrağı, Amerika’nın ve Avrupa emperyalizminin ülkemizdeki sömürüsüne son verecek olan bağımsızlığın bayrağıdır.
Türkiye solunun bir kesiminin Avrupa Birliği’ni savunarak emperyalizmin bir kısmını iyi, bir kısmını kötü ilan ettiği, Avrupa Birliği üyeliği savunusuyla emperyalizmin sömürgesi olmayı meşrulaştırdığı koşullarda; solun bir diğer kesiminin Amerikan emperyalizmiyle işbirliğini meşrulaştırdığı yerde,
Kızıldere’nin bu yanını görmek, kesinlikle çok daha önemli ve gereklidir.
Kimi kesimler, sözde emperyalizme karşıdırlar, fakat emperyalizmin işbirlikçisi tekellere, orduya, düzen partilerine karşı değiller. Dolayısıyla, emperyalizm karşıtlıkları da sözde kalmaktadır.
Bağımsızlığımızı yok edenler, görüntü ne olursa olsun, bunu asıl olarak silah zoruyla yapmaktadırlar.
Kurdukları, işbirlikçi oligarşik düzen, yönetim biçimi olarak faşizmin seçilmesi, yargısı, işbirlikçi ordusu, yasaları hepsi işgalin halk üzerindeki baskısının araçları durumundadır.
Bu gerçekler ortada iken, bağımsızlığın, emperyalist işgale karşı zor kullanılmadan başarılabileceğinden söz etmek, ya yanılgı ya da aldatmacadır.
Emperyalist işgale karşı zor kullanarak mücadele etmek, bedeller ödemektir.
Kızıldere işte bu bedeldir.
Kızıldere, bağımsızlık bayrağının hiçbir zaman yere düşmeyecek şekilde en yükseklerde dalgalandırılmasıdır.