KHK’lılara uygulanan zulüm işleri ellerinden alınması ile son bulmuyor. Kanser hastası Prof. Dr. Haluk Savaş’ın, yargılandığı davada beraat etmesine rağmen tedavisi için yurtdışına gitme talebi reddedildi. İşini elinden alarak zulmetmeye doymayan AKP iktidarı tedavi olmasına da engel olarak KHK’lılara açıkça “ölün” diyor.
15 temmuz darbe girişimini “Allah’ın lütfu” diye tanımladıktan sonra kamuda çalışan onbinlerce emekçi, eğitimci, memurun çıkarttıkları kararnameler ile işlerini ellerinden almıştı. On binlerce emekçi eğitimci itiraz bile edemeyecek şekilde işsiz bırakılmış ve mesleklerini başka yerde de yapamayacak şekilde fişlenmişti.
Onlarca emekçi intihar ederek canına kıydı. Nuriye Gülmen’in başlattığı 1000 güne yaklaşan YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİ, “işimizi geri istiyoruz” direnişi ile tüm KHK’lılara “intihar etmeyin, işinizi ekmeğinizi geleceğinizi elinizden alınmasına karşı direnin, mücadele edin” çağrısı yapıyorlar.
“Tr.’de ceberrut devletle uğraşmak mı daha zor yoksa azraille mi bilemedim”
Savaş’ın Twitter hesabından yaptığı paylaşım’da şöyle dedi:
“Az önce TC
Adana Valiliği’ndeydim; pasaport için önce tahditlerin sorgulandığı odaya
girdim. Memura KHK’lı olduğumu, yargılanıp beraat ettiğimi, mahkemenin yurt
dışı yasağımı kaldırdığını, iki kez tekrar etmiş kanser hastası olup yurt
dışında tedavi olmak istediğimi belirttim.
Memur bilgisayardan baktı KHK ile kamudan ihraç olduğumdan KHK ile pasaportumun
iptal olduğunu bu nedenle pasaport çıkaramayacaklarını belirtti. Yani
mahkemenin benim yurt dışına çıkış yasağımı kaldırması hiçbir anlam ifade
etmiyor. KHK bizi yurt içinde ölmeye” mahkum ediyor. “Bu KHK’ya karşı ne
yapabiliriz?” diye sordum. “Kanser raporlarınızla birlikte CİMER’e yazın”
denildi. Benim ortalama beklenen ömrüm 39 ay, bunun 30 ayı geçti “geri kalan” 9
ayı devletin çeşitli birimleri ile “yazışarak” geçireceğiz anlaşılan. Oysa
Japonya, Kore, Küba, ABD’de tedavi olabilmem için yeni geliştirilmiş önemli
tedavi teknikleri var. Mesela biri 2018’de Nobel Tıp Ödülü’nü alan Prof.
Allison’un immunoterapisi. Şimdi bu tedavilere bir an önce kavuşmak ve hayatta
kalabilmeyi denemek yerine devletin bana ördüğü “ölüm duvarı”yla
karşılaşıyorum. Sağ kalırsam, önce CİMER’e, başarılı olamazsam idari mahkemeye,
başarılı olamazsam bölge idare mahkemesine, başarılı olamazsam Danıştay’a,
başarılı olamazsam, AYM’ye, başarılı olamazsam AİHM’e başvuracağım. TR’de
ceberrut devletle uğraşmak mı daha zor yoksa azraille mi bilemedim?”