SORALIM KESK YÖNETİMİNE!
HALA SÜREN YÜKSEL DİRENİŞİ
ADALETSİZLİKLERİN ÖNÜNE BİR BARİKAT DEĞİLMİ?
EMEKÇİLERİN DEĞİL AKP İKTİDARI’NIN BİR DEDİĞİNİ İKİ ETMEYEN KESK YÖNETİMİ
6 YIL BOYUNCA ADALETSİKLİKLERE KARŞI NE YAPTI?
*
DEVRİMCİ KAMU EMEKÇİLERİNİ 3 DAKİKALIK GÖSTERMELİK OYLAMA İLE SENDİKALARINDAN TASFİYE ETTİLER.
*YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİNİ KESK GENEL MERKEZİ’NE ALMAYARAK DİRENEN EMEKÇİLERE KARŞI SUÇ İŞLEDİLER.
*6 YIL SÜREN OHAL SÜRECİNDE “OHAL’DE EYLEM Mİ OLUR DİYEREK” OHAL SÜRECİNDE YAŞANAN BAŞTA YÜKSEL DİRENİŞİ VE HİÇBİR DİRENİŞİ SAHİPLENMEDİLER!
6 YIL BOYUNCA YAN GELİP YATAN KESK YÖNETİMİ OHAL’İN İLANIN’DAN 6 YIL SONRA ‘OHAL SÜRÜYOR DALETSİZLİK BÜYÜYOR!’ sloganı ile sendika binalarında 7 gün sürecek oturma eylemi kararı aldı.
KESK dün ne yaptı ise bugünde onu yapıyor:
*6 yıl boyunca süren OHAL’de 130 bin kamu emekçisi,
*4350 KESK üyesi işten atılırken;
*Yüksel Direnişçileri sabah akşam Yüksel’e çıkarak direnirken,
*7915 akademisyen için de tek direnme kararı alan ve direnen, 324 gün açlık grevi yapan, sahte dijital delillerle yargılanan ve 10 yıl hapis cezası alan Nuriye Gülmen için kılını kıpırdatmazken;
*Ayten Öztürk, MİT (Milli istihbarat teşkilatı) tarafından 6 ay işkenceli sorgulamalardan geçirilirken,
*Ebru, Helin, İbrahim ve Mustafa ölüm orucu eylemi ile dünyayı ayağa kaldırırken,
*Bugün 230 günlere gelen Sibel ve Gökhan’ın ölüm orucu direnişini hala seyrederken,
*İşten haksız yere atılan işçilerin ve emekçilerin direnişlerini ziyaret etmezken,
*Halkın gecekonduları kentsel dönüşüm adı altında başlarına yıkılırken,
*Kamu emekçileri ile AKP temsilcileri arasında düzenli yapılan toplu-iş sözleşmelerinde kamu emekçilerinin haklarını savunmazken,
*6 YIL SÜREN OHAL’de sendika binalarından çıkıp bir sokak ilerisindeki Yüksel Direnişi ile dayanışma içinde
olmazken, KESK bugün de aynısını yapıyor.
Dün göstermelik zevahiri kurtaran eylemler yapıyordu, bugünde ‘olağanüstü hal (OHAL) sürüyor adaletsizlik büyüyor’ diye aldığı eylem kararı da aynıdır. Halkımız gözünde bir inandırıcılığı, faşizm karşısında bir yaptırım gücü yoktur.
KESK, 7 gün sendika binalarından dışarı çıkmayarak halka ne anlatacaktır.
Bu sorunun cevabını sendikaları ziyarete gelenlerden anlıyoruz.
TMMOB adına sendikayı ziyarete gelen Seyit Ali Korkmaz “hesap sorana kadar mücadele edeceğiz” diyor.
Devam ediyor; “KESK, DİSK, TMMOB ve TTB; AKP’nin kurmak istediği rejime karşı en güçlü ses çıkartarak muhalefetin sadece mecliste olmadığını, sadece seçimde gerçekleşmediğini, sokakta ciddi muhalefet olduğunu göstermek istiyor” diyerek devam eden Korkmaz sadece konuşuyor!
Kime konuşuyor?
Birbirlerine. Birbirlerini ajite ediyorlar. Söylemez konuşmasında onu yapacağız bunu yapacağız diyor ama sokakda o muhalefeti nasıl örgütleyeceklerinin cevabı yok. Çünkü faşizmin zoru karşında direnecekleri
bir inançları güçleri yok. Her şey dillerinde başlıyor dillerinde bitiyor.
Soruyoruz;
OHAL sürecinde işinden atılan, Düzce’de direnen ve haftanın bir günü TMMOB’un Ankara’daki Genel Merkezi’nde direnen ALEV ŞAHİN’in direnişini desteklemek için ne yaptınız.
Bir gün DÜZCE’ye gidip direnişine sahip çıktınız mı?
Genel merkezdeki oturma eylemine ziyarete gelip bizde senle beraberiz dediniz mi?
Bu sorulara verecek tek bir cevapları yoktur. Ama OHAL üzerine konuşmaya gelince dilleri yalama.
Diğer ziyaretçi DİSK Basın-İş Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, nöbette söz alarak Diyarbakır’da tutuklanan gazetecileri hatırlatarak şöyle konuşuyor:
‘BASININ ÖZGÜR OLMADIĞI YERDE HİÇBİR ŞEY ÖZGÜR OLAMAZ’ GRUP YORUM’a OHAL’den bu yana en koyu sansür uygulanıyor. Dedeoğlu, konser yasaklarını kaldırmak için iki şehit veren Grup Yorum’u Helin ve İbrahim’i; Halk Okulu dergisinin basılmasının engellenmesi ilişkin tek satır konuşmuyor.
Bugün adalet için direnen Sibel ve Gökhan’ın ölüm orucu direnişine yönelik sansürü görmüyor.
Yürüyüş dergisinin yazı işleri müdürünün 5 yıldır tutsak olması aklından geçmiyor ama Diyarbakır’da tutuklanan 12 gazeteciyi geçiriyor.
Bunun adı en hafif deyim ile aymazlıktır. Direnenleri görmeyerek düzenin koyu sansürüne
ortak olmaktır. AKP faşizmi ile suç ortaklığıdır. İtiraf edin Faşizm’den korkuyorsunuz, bedel ödemekten ödünüz kopuyor. Bu korku öyle içinize işlemişki korkunuzu yenmek için mütemadiyen konuşuyorsunuz.
KESK’in OHAL’e karşı 7 günlük sendika binalarında yaptığı oturma eylemini ziyarete gelenlerin konuşmalarından daha fazla alıntı yapabiliriz. Ama içerikleri birbirinin tekrarı olduğu için devam etmiyoruz.
AMA 3 MİLYON KAMU EMEKÇİSİNİN ADINA SORUYORUZ:
7 gün, 168 saat sendika binalarından çıkmayarak yaptığınız eylemle, ne elde edeceksiniz?
AKP faşizmini OHAL sürecinde yaptığı adaletsizliği bu eylemle nasıl değiştireceksiniz?
Bu eyleminizle işten atılan 130 bin kamu emekçisi işe geri mi alınacak?
İşten atılan 4350 KESK üyesi işlerine geri midönecek?
Bu direnişle bunların hiç birinin olmayacağını bile bile KESK bu eylemi yapıyor.
Çünkü başka çaresi yok.
Çünkü KESK burjuva ideolojisi ile düşünüyor.
Çünkü KESK devrimci sendikacılık yapmıyor.
Çünkü KESK iktidar bilinci ile düşünmüyor.
Çünkü KESK bedel ödemekten korkuyor.
Uzlaşma ve icazetle yapılan sendikacılık bugün
KESK’i faşizm karşında boyun eğmeye, işbirlikçileşmeye kadar getirdi.
KESK içindeki devrimci kamu emekçilerine sesleniyoruz.
KESK yönetimi tarafından kamu emekçileri adına yapılan açıklamalara, AKP faşizmi ile kurulan ilişkilere, AKP’li kamu denetçisi Şeref Malkoç ile sendika binasında yapılan görüşmeye, Faşizme kendilerini kabul ettirmek adına düzen partileri ile girilen işbirlikçi ilişkilere, Sonuç almaktan uzak eylem anlayışına, Kamu Emekçileri Cephesi’ne yönelik tasfiye eylemine, 11. EĞİTİM-SEN Genel kurulunda 3 dakikalık oylama ile sendikalarından ihraç edilen Yüksel Direnişçileri için KESK’de hala faaliyet yürütmeye devam eden devrimci sendikacılar KESK yönetiminden özeleştiri istenmelidir.
İŞBİRLİKÇİ KESK YÖNETİMİNDEN
HESAP SORALIM!
KESK’DE DEĞİL MEMUR MECLİSLERİNDE
ÖRGÜTLENELİM MÜCADELE EDELİM!
Halk Okulu dergisi: Sayı: 143, 7 Ağustos 2022
https://drive.google.com/file/d/1tRlFXbmJf7r-CmqIW9K-8MpAo03gdCgr/view