Yüksel Direnişçilerinin mahkemeleri görüldü geçtiğimiz günlerde. Nazan Bozkurt’un serbest bırakıldığı mahkemelerde Nuriye Gülmen, Alev Şahin, Mehmet Dersulu’nun tutukluluklarının devamı kararı verildi. Mahkemeler adaletsizliğin onaylandığı, haksızlığa yasal kılıf uydurulduğu yerler olduğu bu davada daha net görülüyor. Yüksel direnişçilerinin mahkemelerinin ardından Kamu Emekçileri Cephesi bir değerlendirme yayınladı:
ADALET İSTİYORUZ!
“Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
Bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek, başlar açlık,
bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.” (Bertolt Brecht)
Adalet, hakkın ve hukukun halktan yana gözetilmesidir, halka karşı adil olmaktır. Adaletin bir sınıf sorunu olduğu ve adaletin olmadığı ülkemizde adalete olan açlık, “hoşnutsuzluğu” artırmaya devam ediyor. İşçisinden, emeklisine, memurundan esnafına herkes yoksulluğun arttığı şu süreçlerde sınıf farkının yarattığı adaletsizliğin mağduru oldu. Özellikle son süreçlerde, pandemi bahane edilerek, halk yoksulluğa, işsizliğe terk edildi. Ezilenlerin yoksulluğu, bir avuç ezenin serveti oldu. Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul. 2020 yılında sadece KOD 29 (ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri) bahanesiyle 177 bin işçi işten çıkarıldı. 177 bin işçinin hakkı gasp edildi, 177 bin kişi aileleriyle birlikte açlığa mahkûm edildi.
OHAL sonrası çıkarılan KHK’larla 140 bin kamu emekçisi adaletsizliği yaşadı. 140 bin kamu emekçisinin işi elinden alındı, ağaç kabuğu yesinler denilerek açlığa terk edildi.
KHK’lar ve KOD 29’lar, adil olmayan yargılama, en temel demokratik hak arama yollarının baskı, işkence, tutuklamalar ile engellenmesi, yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonların varlığı bu ülkede adalet olmadığının kanıtıdır.
Yüksel direnişçileri adaletsizliğe karşı iş, ekmek, adalet mücadelesi veriyor. Mücadele ettikleri için tutuklanıyor, sesleri kısılmaya çalışıyor. Her koşulda direnişi sürdüren direnişçilere hapishanede de, mahkeme salonlarında da, zulüm uygulanıyor. Son duruşmada Nazan Bozkurt tahliye edilirken, Mehmet Dersulu ve Alev Şahin’in tutuk hallerinin devamına kararı verildi. Tutuklu direnişçiler mahkemeye getirilmedi, Mehmet Dersulu segbis ile bile bağlanamadı. Sadece işini isteyen kamu emekçilerine direndikleri için “terör” demagojisi yapılıyor, suç üretilmeye çalışılıyor. Yine Nuriye Gülmen hakkında, kaçma şüphesi ve gözaltında tavır yapması bahaneleriyle tutuk halinin devamına kararı veriliyor. Yüksel direnişini desteklediği için tutuklanan öğretmen Sibel Balaç’a 8 yıl 4 ay 15 gün ceza verildi. Bu ceza hükümsüzdür. Yüksel direnişini, direnişleri desteklemek, direnişlerden yana olmak “terör” suçuymuş gibi cezalandırılamaz.
Her muhalif hareket, eylem, davranış ve sözün “terör” suçu olarak değerlendirildiği ülkemizde sadece muhalif olduğu için soruşturma geçiren on binlerce kişi var.
Soma’da 301 canın katledilmesiyle ilgili tek bir tutuklu kalmazken, adalet mücadelesi veren avukat Selçuk Kozağaçlı tutuklu. Çorlu tren katliamında hiçbir sorumlu yargılanmazken ailelere davalar açıldı. Ankara’da 103 can katledildi, sorumlular yargılanmıyor. Bombacıları, bombaları patlatmadan yakalayamıyoruz diyen zihniyet, 2 kişinin basın açıklamasına başlamadan saldırıyor. Hapishanelerde pandemi bahanesiyle yaşanan hak ihlalleri had safhaya ulaştı. Hasta tutuklar tahliye edilmiyor, binlerce çocuk anneleriyle birlikte tutukluğu yaşıyor. Her bir çocuğun ahı bu zulmün sonunu getirecek.
Adalet ekmek gibi su gibi en temel ihtiyaçlardan biridir. Her gün yüzlerce, binlerce haksızlığın, hukuksuzluğun yaşandığı ülkemizde halkımız adalete doyuncaya kadar, adaletin gerçeklemesi ve sınıfsız bir toplum için, adaletsizliğe karşı mücadelemizi sürdürecek, mücadele edenlerin yanında olmaya devam edeceğiz.
“Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.
Bol,pişkin,verimli.” (Bertolt Brecht)
KAMU EMEKÇİLERİ CEPHESİ