7 Temmuz Pazar günü Yunanistan’da yapılan genel seçimler sonucunda, Yunanistan’da 4 yıldır iktidarda olan Syriza seçimi kaybetti.
Yapılan seçimlerin çok öncesinde Syriza’nın gideceği, yerine bugün seçimi kazanan Yeni Demokrasinin geleceği konuşuluyordu.
26 Mayıs’ta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve yerel seçimlerde Syriza’nın büyük oranda oy kaybetmesi bu süreci hızlandırdı.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinden hemen sonrasında ise Alexis Tsipras genel seçim tarihi belirleyerek istifa ettiğini açıkladı. 7 Temmuz’da yapılan genel seçimlerde sağcı Yeni Demokrasi Partisi tek başına sandıktan çıkan oldu.
Peki nasıl oldu da Türkiye solunun “tarihsel başarı” olarak gördüğü, çok büyük bir kısmının umutla, heyecanla desteklediği, seçim zaferini adeta kutladığı, hatta yetinmeyip klasik küçük burjuva abartıcılığın bile ötesine geçip “Türkiye için de örnek, deneyim” olarak pazarladığı SYRIZA, kendi görev süresini bile dolduramadan yerini bir sağ partiye bırakıp kaybedebil- di.
Halkın açlık ve yoksulluk isyanın hemen sonrasında sol söylemlerle iktidara gelen reformist SYRIZA, ne oldu da tüm politikalarını ve verdiği sözleri unutup emperyalistlerin istek ve taleplerini yerine getirmek için çalışır oldu?
Ne oldu da “karizmatik, kravatsız, genç, Avrupai, komünist” Çipras’ın partisi SYRIZA, “İnsanlığa barbarlıktan başka bir şey vaat etmeyen kapitalizm karşısında halkın Avrupa’da ve yeryüzünün dört bir yanında gelişen yeni bir düzen kurma arayışının bir ifadesi” (ÖDP Syriza seçim kutlama mesajından) olarak seçilmişken, bugün Troyka ile işbirliği halindeki bir hükümet olarak bile işlevini yerine getiremeyip kaybeden haline geldi?
Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA), 25 Ocak 2015’te oyların yaklaşık yüzde 35’ini alarak seçilmiş; ancak sağ milliyetçi bir parti olan ANEL ile yaptığı ittifak sonucu hükümeti kurabilmişti.
Yeni sömürge Yunanistan’da yaşanan büyük ekonomik krizin yarattığı çözümsüzlüğün içinde burjuvazinin bulunmaz nimeti olarak parladı Reformist Syriza.
Krizle birlikte, halkın yoksulluktan, işsizlikten, geçinememekten doğan öfkesi sokaklara taşmış, emekçiler aylarca her gün grevler, eylemler, iş bırakmalar yaparak taleplerini dile getirir olmuştu.
Üniversite gençliği başta olmak üzere gençler yoksulluğa, emperyalist bağımlılığa tepkilerini göstermek için sokaklarda çatışıyor, okulları işgal ediyor, meydanlarda sabahlıyorlardı.
İşte bu koşullarda Syriza, halkın sisteme duyduğu öfkenin, isyanın, direnişinin sistem içine çekilmesinin bir çözümü olarak misyon üstlendi.
Sözde “demokrasi” sözde “halkın kararı” idi. Ancak reformizm yine tarihsel görevini yerine getirip halkın öfkesini sistem içinde tutmanın, sistemi kurtarmanın yedek motoru olmuştu.
Türkiye solu reformist Syriza’nın seçimleri kazanmasına “zafer” anlamı yüklemiş, Adeta Syriza’nın “başarısında” kendi hayallerinin gerçek olabi- leceğini görerek umutlanmışlardı.
Bu umutla HDP, EMEP, ÖDP, Haziran Hareketi Syriza’yı “kardeş parti” ilan etmişlerdi.
HDP eski Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, “Sahiplendiğiniz adalet, eşitlik ve özgürlük ilkelerinin, neo-liberal Troyka’nın Yunanistan halkına yaşatmış olduğu baskı cenderesini aşacağına inanıyoruz” diyerek neredeyse kurtarıcı misyonu yüklemişlerdi.
ÖDP Eş Genel Başkanları ise “Syriza’nın başarısı, insanlığa barbarlıktan başka bir şey vaat etmeyen kapitalizm karşısında halkın Avrupa’da ve yeryüzünün dört bir yanında gelişen yeni bir düzen kurma arayışının bir ifadesidir.” “Yunanistan’da kazanan umut oldu” diyerek sevinçlerini komik abartıcılıkları ile dışa vurmuş-lardı.
Peki Reformist SYRİZA, krizle boğuşan, işsizliğin hat safhalara çıktığı, yoksulluğun arttığı emperyalist yamyamların üşüştüğü halkın yoksullukla mücadele ettiği Yunanistan’da hükümet olduğu 4 yılda ne yaptı?
SYRIZA iktidara geldiği ilk günlerde Anti- emperyalist ve anti-kapitalist söylemlerle Avrupa emperyalistlerine ve Troyka’ya direneceği yönünde sahte vaatlerde bulunmuş olsa da Troyka’nın tüm ekonomik baskılarına boyun eğdi.
Syriza, Avrupa emperyalistlerinin ve IMF’nin dayattığı ekonomik olarak teslim alma paketine karşı yapılan referandumda halkın yüzde 61’in “Hayır” oyu ile 3’te iki hayır oyuna karşın paketi göz göre göre geçirip, halkın taleplerine kulaklarını tıkayıp, emperyalistlerin isteklerini yerine getirdi.
Yunanistan tarihinin Amerika ile ilişkilerinin en iyi olduğu hükümet olmayı başardı. Avrupa emperyalistlerinin ekonomik ve siyasal tüm talep- lerini harfiyen yerine getirdi.
Bu yanıyla ne Yunan halkı ne dünya halkları ne de Avrupa halkları için “kurtarıcı” yada “umut” olamadı. Olamaz da…
SYRİZA’lı bir milletvekili “hükümet olduk; ama iktidar olmadık” diyerek kendilerine yönelik eleştirileri cevaplıyordu.
Emperyalizmin yeni sömürge ülkelerinde reformist partiler, en fazla halkın öfkesini devrimci mücadelesi bastırmak ve yönetmek için hükü- met olabilirler. Daha fazlasını yapamazlar.
İktidar Hedefi Olmadan, Devrimci Bir Mücadele Verilmeden, Devrim Hedeflenmeden Emperyalizmin Boyundurluğundan Çıkmak Mümkün Değildir!
SYRİZA Ve Onun Kardeşleri EMEP, ÖDP, HDP Gibi Reformist Partiler Düzenin Yedek Güçleridir.
SYRIZA’nın bu 4 yılda yaptığı büyük icraatleri sayacak olursak; birincisi, görev süresi boyunca halkın öfkesini düzene yedeklemiş sahte vaatlerle halkı oyalamıştır. İkincisi emperyalizmin yeni sömürge politikalarına uygun olarak solu solla vurmak olmuştur.
Bir kez daha görülmüştür ki halkın örgütlü mücadelesini bitirmek için emperyalist politikalar solu solla bitirmenin örneğini Yunanistan’da da başarıyla uygulamışlardır ve üçüncü olarak en önemlisi ise “sol” görünüm ile emperyalist politikaları harfiyen hayata geçirmek olmuştur.
Reformizm bir kez daha kaybetmiştir. Halkların Türkiye’de de Yunanistan’da da emperyalizme ve kapitalizmin sömürüsüne karşı tek kurtuluş yolu Marksist-Leninist silahlı bir mücadeleden geçiyor.
Türkiye solu hayal kurmayı bırakmalı halkı kandırma heveslisi olmaktan vazgeçmelidir. Dünya halklarının kurtuluşu devrimdedir. Türkiye’de de reformist partiler emperyalizmin ihtiyacı doğrultusunda yükselen devrimci durumu bastırmak için her daim kullanılmış ihtiyaç olduğunda yine kullanılacaktır.
Ne var ki ülkemizde devrimciler var. Savaşan mücadele edenler var. İktidar hedefiyle mücadelesini her koşulla sürdüren devrimci hareket var.
Halkın sorunlarının çaresi ne reformist partilerde ne de seçimlerdedir, halkın öz örgütlülüğü HALK MECLİSLERİ’dir. Çare devrimdedir.
Emperyalizme ve faşizme karşı örgütlenelim, savaşalım, kazanalım!
Yürüyüş dergisi 128. sayısından alınmıştır