Bu gün bir yiğidin doğum günü. Adalet savaşçısı, ölüm orucu şehidi Koçak Mustafa bugün dünyaya geldi. Doğdu büyüdü ve adalet mücadelesinde bayraklaştı, direnç çiçeği oldu. Şehitler kervanına katılarak ölümsüzleşti. Biz de bu yazımızda Mustafa Koçak’ ı tanıyacağız. Onun bu onurlu direnişi nasıl sürdürdüğünü,iradesini daha yakından göreceğiz.
25 Temmuz 1991′ de doğdu.Yoksul emekçi bir ailenin çocuğuydu. Babasının yanında ailesine yardım etmek için manavda çalışıyordu. O da her halk çocuğu gibi emekçiydi.
Mustafa 28 yaşında sokak ortasında haksız bir şekilde gözaltın alınarak işkence gördü. Hiç yapmadıkları şeyleri başkalarının üstüne atıp iftiracı olması istendi. Ancak o bu onursuzluğu kabul etmeyince bu iftiraları onun üstüne attılar.
Daha sonra bir gazeteye yazdığı mektupta olanları şöyle dile getirdi: ”Mecidiyeköy’ de sokak ortasından gözaltına alındım, Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüm. Burada önüme bir ifade koydular, ‘Buna uygun olacak şekilde ifadeni ver, çık git. Aksi halde seni tutuklatırız, bir daha gün yüzü göremezsin. Sen bize yardımcı ol, biz de sana yardımcı oluruz, rahat yaşarsın’ dediler.Bunu kabul etmediğim için psikolojik ve fiziki işkenceye maruz kaldım. Aralıksız sürdürdükleri kaba dayak yaptıklarının en ‘masumuydu’. Kollarımdan ters kelepçeyle askıya aldılar, üzerimdeki elbiseleri çıkardılar, başıma çuval geçirdiler, onun üzerine de teneke. Onlarca dakika başımda teneke çaldılar. Bana, anneme, babama, ablama etmedik küfür bırakmadılar. Hamile ablama tecavüz etmekle tehdit ettiler. Bu işkenceler 12 gün sürdü, 4 Ekim 2017’de tutuklandım.”
Bu onursuzluğu kabul etmedi Mustafa. Hiç tanımadığı insanların üzerine ifade vererek onların hayatlarını mahvetmeyi tüm işkencelere ve tehditlere rağmen aklından bile geçirmedi.
Daha sonra tutuklanarak Şakran Hapishanesine götürüldü. Sadece bir iftiracının çelişkili ifadesiyle Ağırlaştırılmış iki kez Müebbet ve bir de 42 yıl hapis cezası verildi. İftiracının ” Bana köftecide söyledi” dediği gün hastahanedeydi ve bu belgeli idi. Ama hakimler, savcılar , polis Savcı M. Selim Kiraz’ın cezalandırılması eylemini aydınlatamamışlardı. Tek bir milim bile mesafe kaydedememişlerdi. Ve Mustafa’nın deyimiyle;suçu atacak bir günah keçisi aradılar. Ama Mustafa günah keçisi değil bir dağ keçisi olmayı seçti ve açlık grevine başladı. Talepleri en insani taleplerdi. Sadece adil yargılanmak istiyordu.
Açlık grevi mücadelesinin 90. gününde ölüm orucuna başladığını avukatlar aracılığıyla duyurdu. Mustafa artık Ya Adalet, Ya Ölüm diyordu. Mustafa içeride hücre hücre eriyerek mücadele verirken ailesi de dışarıda her gün meydanlarda oğullarının sesini duyurmaya çalışıyorlardı. Her gün meydanlara kefenle çıkarak ”Bu kefeni oğlumuza giydirmek istemiyoruz” diyorlardı.
Halkın yiğit evladı Koçak Mustafa ölüm orucunun 164. gününde 30 kiloluk bedeniyle hapishaneden hastahaneye zorla müdahale işkencesi için kaçırıldı. 5 gün boyunca sözlü ve fiziki işkenceye maruz kaldı. Tacize uğradı. Serumları ağzıyla çıkardığı için boğazından kelepçelendi. Onlarca serum yarası vardı vücudunda. topuklarının altında dahi iğne izi vardı. Ama Mustafa tüm bu işkencelere direndi 30 kiloluk bedeniyle. Kolundaki yaralarla savaştan çıkmış bir komutan gibiydi.
23 Nisan saat 22.50′ de Mustafa ölüm orucu direnişinin 296. gününde zaferi kazanarak ölümsüzleşti. Yoldaşları dışarıda onun tahliye edilmesi için uğraşırken Koçak Mustafa ölümsüzler kervanına katıldı. Ancak bir kez daha katil olan iktidar halkın yiğit evladını uğurlamasından dahi korktu. Mustafa’ nın 30 kiloluk bedeninin Esenyurt da ki evine getirmesine izin vermediler. Bu kadar korkak ve acizdiler. Mezarlığa defnedilirkense sadece ailesi vardı yanında Mustafa’ nın. Mezarlığın girişinde duran iktidarın polisleri başka kimseyi almadı içeriye.
Ancak Mustafa hiçbir zaman yalnız kalmadı. Çünkü o halkın adalet savaşçısıydı. 28 yaşında 29 kilo kalmış bedeniyle adaletin simgesi oldu.Hala da olmaya devam ediyor.
Mustafa’nın adalet savaşı, direnenlerin yolunu açıyor, adaletsizliğe boyun eğmemeyi, direnmeyi öğretiyor. Dünyanın gözleri önünde yaşanan alçaklığa, ahlaksızlığa ve onursuzluğa karşı onurun erdemin ve yüksek ahlakın; devrimci ahlakın sembolü oldu. Yiğitliğin resmini çizdi bu dünyada ve o resim tarihin en şanlı köşesinde yerini aldı çoktan…