Zehra Özdilek Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan haberinde geçtiğimiz günlerde işkenceyi savunan eski MİT müsteşarı işkenceci Mehmet Eymür’e tepkilerden bazılarını kaleme aldı. Ülkemizde hiç bir zaman işkence eksik olmadı. Belli dönemlerde işkence iyi gizlenebildi ama özellikle devrimcilerin ödediği bedellerin içinde işkence her zaman büyük yer kapladı.
Bugün Mehmet Eymür’ün anlattığı işkence ilk kez itiraf edilmiyor. Gerek işkence yapanlar, gerek işkenceye uğrayanlar tarafından, gerekse büyük mücadeleler sonucunda açılan davalar ile sayısız kez işkenceni varlığı ülkemiz gündeminde yer buldu.
AKP faşizminin kurduğu işkence çiftliklerinde insanlık dışı işkence yapılıyor. Bu işkenceler, işkenceye uğrayanlar tarafından dile getirilemiyor dahi. İşkencenin yarattığı korku, ailesine de işkence yapılacağı korkusu vb sebepler engel oluyor buna.
Ayten Öztürk bu korkuyu aşan ve yaşadığı işkenceyi ülke gündemine sokan ilk oldu. 6 ay boyunca maruz kaldığı işkenceyi anlattıktan sonra hem AKP faşizminin gizli işkencehaneleri konuşulmaya başladı hem de işkenceye uğrayanlar seslerini çıkarmaya başladı.
Mehmet Eymür işkence yapanlar adına konuşuyor. Ve işkencenin daha ağırının günümüzde yapıldığını söylüyor. Zehra Özdilek’in yazısında tepkilerini dile getiren aydınların ortaklaştığı nokta yargının harekete geçmemesi. Yargı harekete geçmeyecek. Geçse de devletin işkence gerçeğini gizlemek için geçer. Çok bilinen gerçektir ki, mahkemeler de işkencenin parçasıdır. İşkencenin aklandığı, işkenceci katillerin cezasız bırakılarak “ellerinin soğutulmadığı” devlet kurumlarıdır…
İşkencenin devlet politikası olduğu gerçeği bir kez daha görülmüş olduğu bu açıklamalar ile ilgili, Avukat İsmail Sami Çakmak şöyle dedi:
12 Eylül sonrasında birçok devrimci işkenceyle öldürüldü. İşkenceyle öldürülenlerin yüzde 99’unun işkenceyle ifadeleri alınıp imzalatıldı. Daha sonra bu ifadeleri korktukları için doğrulayanlar da oldu. Bu ifadelere dayalı yapılan yargılamalar sonucu ceza alanlar, geleceği karartılanlar, işini kaybedenler oldu. Dönemin en yetkili ağzı şimdi alenen işkenceyi savunuyor. Eymür ‘yaptım, gereklidir, pişman değilim’ diyor. Şimdi buna sıcağı sıcağına bir tepki vermek gerekiyor. Kaç gündür bakıyorum hukuk kurumlarından, demokratik kitle örgütlerinden tepki yok. Savcıların resen harekete geçmesi gerekinken tık yok. Barolardan tepki yok. Baroların ortalığı ayağa kaldırması lazımdı. Basında gereken duyarlılık yok. Hangi hukuki yollar işletilebilir, onun üzerine çalışıyorum. Yargılamaların iadesi yolu işletilebilir. O dönemdeki uygulamalardan ötürü, devlet aleyhine tazminat davaları açılabilir mi diye bakıyorum. Ama ‘Bir şey çıkmaz, sana ne’ diyenler de var. İşkence davalarına baktığım için polislerin baş düşmanıydım. İnsanlık suçlarında zamanaşımı yoktur. Hukuk kurumumuz var, ama var demeye bin şahit ister. Hukuka aykırı bir sürü uygulamalar var tepki yok. Zerrin Güngör gibi biri Etik Kurulu Başkanlığı’na seçilebilebildi ancak bir tepki yok.
Psikolog Jülide Aral ise : “Mehmet Eymür durup dururken böyle bir şey ortaya attıysa altında bir şey ararım. ‘Çocuklarıma nasıl bir isim bırakıyorum, bu ne demek’ gibi bir şey değil. İşkencenin bir suç olduğu zaten dünyaca kabul edilmişti. İşkence görmüş biri olarak işkence mağdurlarıyla, travma mağdurlarıyla çalışan bir psikoloğum. Bunlarla ilgili dava açılıyor mu? Mücella Yapıcı’nın çıplak arama davası sekiz yıl sonra açılmış. Türkiye ayıplarıyla, suçlarıyla yüzleşmiyor. Eymür’ün bu açıklamaları yaparken tek olduğunu düşünmüyorum. Bu açıklamaları yaptıktan sonra hesabına göre eline ne geçti, altında ne var bunu merak ediyorum” dedi.
Yazar Turhan Feyizoğlu da yaptığı açıklamada, “12 Eylül 1980 darbesine karşı bildiri dağıttığım için polisler tarafından o dönem öğrenci olduğum İstanbul Üniversitesi bahçesinde gözaltına alındım. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu Sansaryanhan’a götürüldüm. Tekme, tokat, yumruklarla sürekli dövüldüm. Sürekli falakaya yatırıldım. Üç veya dört gün Sansaryanhan’da bu şekilde işkence gördükten sonra Gayrettepe’deki Siyasi Şube’ye götürüp teslim ettiler. Bugün Mehmet Eymür’ün anlatıkları şeyleri ilk kez duymuyoruz, daha önce de anlattı. Fakat bu ülkede işkence edenlere ceza verildiğini görmedim. Cezayı işkence edilenlere veriyorlar.” dedi…