Sınıflı toplumlarda kültür-sanatın sınıfsal bir karakteri olduğuna göre, her kültür-sanat faaliyetinin aynı zamanda ideolojik ve siyasal bir faaliyet olduğunu söyleyebiliriz.
Bundan hareketle, egemen sınıflar kültür-sanatı; daima ezilenleri sömürüye rıza göstermeleri için bir araç olarak kullanmıştır. Kendi kültürlerini halka benimsetmeye çalışan ezen sınıf böylelikle halkın kültür-sanat anlayışını yozlaştırmaya çalışır.
Ezilen sınıfın kültürüyle yoğrulmuş biri ezilmişliğini yaşamın doğal bir döngüsü olarak kabul edecek ve egemenlere karşı isyan etmeyi, yani yaşamın doğal döngüsünü değiştirmeyi aklından bile geçirmeyecektir. Bu durum toplumsal sınıfların oluşmaya başladığı zamanlardan beri böyledir.
Sınıflar arasındaki uzlaşmaz çelişki egemen sınıf tarafından ezilenlerin kültür-sanatını yozlaştırarak uzlaşılabilir yapılmaya çalışılır. Ancak bu imkansızdır. Belli bir dönem için kültürel ve sanatsal bir tahakküm kurmayı başarsalar da toplumsal gelişmenin önünde engel olmaya başladıkça var olan düzenle birlikte egemen kültür-sanat da çürümeye başlar ve ezilenleri etkileme gücünü de yitirir.
Bu nedenledir ki egemenlerin en son geldiği nokta faşizmdir ve kültür-sanat alanında faşizmin argümanlarını kullanmak zorunda kalmışlardır. Bu da kapitalist toplumun çürümüşlüğünü gösterir.
Ezilen sınıfın kültürüyle mücadele eden Marksist-Leninist devrimciler içinse durum tam tersidir. Yani toplumsal düzeni halka tanıtmanın, ileri olanı bugünden halka somut olarak göstermenin ve bunun için halkı var olan düzeni değiştirmeye ikna etmenin en etkili yollarından biridir kültür-sanat faaliyetleri.
Emperyalist Kültür ile Halkın Kültürü Neden Birbirlerine Taban Tabana Zıttır?
Emperyalist kültür, egemen sınıfın binlerce yıllık yönetme ve sömürme deneyiminin geldiği son noktayı ifade eder.
Yani köleci toplumun efendisinin de, feodal toplumun derebeyi-aristokratının da, kapitalist toplumun burjuvasının da karakteristik özelliklerinin kültürel toplamıdır, emperyalizmin kültürü.
Aynı zamanda kozmopolittir. Yani ulusal ve halkçı bir özellik göstermez. Ulusal özelliklerini yitirmiş burjuvazinin, asalaklaşan egemenliğini yansıtır. Halkın kültürü ise binlerce yıllık dayanışma, paylaşma, mütevazi ve içinde geri yanları barındırsa da asıl olarak bunları yok etme eğiliminde olan ilerici bir özellik gösterir.
Emperyalizmin Kültür-Sanat Alanındaki Saldırı Araçları Nasıldır?
Emperyalist ideolojiyi yansıtan her türlü kültür-sanat faaliyetleri emperyalizmin halka yönelik saldırı aracıdır. Bunun için aydınları kullanırlar. Sanatçı adı altında parlattıkları şarlatanları, bireyciliği-bencilliği yüceltirler. Her türlü kitle iletişim aracı emperyalizmin elinde, halkın binlerce yıllık değerlerine saldırının aracı olarak kulanılır.
Konserler, festivaller, sinema ve tiyatrolar, spor, edebiyat, resim, heykel ve daha yüzlerce binlerce alanda gerçekleşir bu saldırı. Giyim kuşamdan yemek yeme alışkanlığına kadar çok geniş bir yelpazede, yaşamın her anına müdahalede bulunan emperyalizm, halkın kültürünü etkilemeyi ve sanat anlayışına nüfuz etmeyi amaçlar.
Moda defilelerinden Oscar-Nobel tarzı ödül törenlerine kadar amaç halkı etkilemektir. Çürüyen kültürünü canlandırmaya, pespaye sanatını parlatmaya çalışır. Bu konuda bir sınırı yoktur. Okullarda çocuklara verilen eğitim de, iş yerlerinde çalışan işçilere aşılanmaya çalışılan da; bu saldırı araçlarının birer parçasıdır.
Devrimci Kültür-Sanat Kaynağını Nereden Alır?
“Mevcut toplumda asıl olarak üç kültür vardır; burjuva kültür, halkın kültürü, devrimci kültür. Bunların arasındaki melez kültürler, sonuçta birinin damgasını taşırlar.” (Devrimci Okul, Yürüyüş, sayı 226)
Burjuva kültürün kaynağının, egemen sınıf kültürü olduğunu söylemiştik. Halk ve Devrimci kültürün kaynağı da ezilenlerin bilgi birikimiyle oluşmuştur.
Devrimci kültürün halk kültürüyle sıkı ve kopmaz bir bağı vardır; ancak ikisi aynı kültürü temsil etmezler. Halk kültürü, içinde geçmişin olumsuzluklarını da barındırır. Devrimci kültür ise sosyalist toplumun kültürel özelliklerini taşır. Yani devrimci kültür, kaynağını halkın olumlu yanlarından alır ve yarının toplumsal düzenini yaratacak güce kavuşturur.
Halkın kolektivizmi devrimci kültürde komün anlayışına dönüşür. Halkın özveri kültürü, devrimci kültürde feda bilincine dönüşür. En önemlisi devrimci kültür halk kültürünün olumlu özelliklerini bilimsel temelde yeniden işleyerek geleceğe taşır. Yani devrimci kültürün kaynağı halk ve bilincidir.
Kültür Sanatın Devrimci Mücadeledeki Yeri Nedir?
Düzen sanatın içini boşaltıyor, kültür erozyonunu yaratıyor, sanatı halka karşı kullanıyor. Sanat halka ulaşmanın en etkili aracıdır. Halka devrimci düşünceleri taşımanın, onu mücadeleye katmanın bu önemli aracı, elbette ki devrimciler tarafından yadsınacak bir şey değildir.
Bunun önemini görmemek, devrimci mücadelenin bir yanını eksik bırakmak anlamına gelir. Üstelik kültür-sanat alanındaki faaliyetleri, bir iki konserden ibaret görmemek gerekir.
Kültür-sanatla mücadele arasındaki bağ sürekli, hayatın her alanına yayılan mücadelenin, halkla her alanda kurulması gereken bağıdır. Emperyalizmin halka yönelik kültür-sanat alanındaki saldırılarına karşı güçlü bir barikat oluşturabilir ve halkı savaşa katabiliriz.
Lenin; “Bizim ahlakımızın tamamen proleter sınıf mücadelesinin çıkarlarına tabi olduğunu açıklıyorum. Biz ahlakımızı proletaryanın sınıf mücadelesinin çıkarlarından çıkarıyoruz… Eski sömürücü sınıfın yıkılmasına ve bütün emekçilerin yeni bir toplum kurmakta olan proletaryanın etrafında toplanmasına hizmet eden şey ahlakidir.” (Seçme Eserler, Cilt 9) diyor. İşte bu ahlakı halka taşıyacak olan şey Devrimci Kültür’dür.
Kültür-Sanatta Devrimci Alternatiflerimiz Nelerdir?
Burjuva kültürüne karşı sürekli ve militanca savaşmadan bu savaşı kazanamayız. Burjuvazinin saldırı malzemesi yaptığı her alanda, devrimci alternatifi oluşturmak öncelikli görevimizdir. Kültür-sanat alanındaki alternatiflerimiz de buna dahildir.
Bugüne kadar yarattığımız devrimci kültürle burjuva düzenine darbeler indirdik. Yeryüzünün tüm maddi olanaklarını elinde tutan burjuvazi, bizim sınırlı olanaklarla oluşturduğumuz alternatifler karşısında şaşkın ve çaresiz kalıyor. Devrimci kültür ile baş edemeyince de baskılar, yasaklarla, halka taşınmasına engel olmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen devrimci kültür halka ulaşmaya devam ediyor.
Grup Yorum üyeleri ya tutuklu ya da başlarına para ödülleri konularak aranıyor; ancak Grup Yorum, sanat faaliyetlerine kesintisiz devam ediyor. İdil Kültür Merkezi, defalarca kez basıldı, talan edildi; ancak faaliyetlerine devam ediyor. Yorum konserleri yasaklı olmasına rağmen internet konserleriyle yeni alternatifler yaratıyor.
Yaratılan her alternatif faşizmin saldırılarına verilen cevaptır. Sanat Cephesi ve Sanat Meclisi ile yaratılan alternatif, burjuvazinin kültür-sanat alanındaki saldırısına güçlü bir cevaptır. Bunun temeli Grup Yorum, FOSEM, İdil Halk Tiyatrosu ile atıldı. Bugün çok daha güçlü bir alternatifle burjuvazinin karşısına dikilen devrimciler, yarattıkları alternatifleri büyüterek Devrimci Halk İktidarı’na giden yolu bugünden somutluyorlar.
(yürüyüş sayı 115)