(Bu yazı 2023 tarihli, 203 Nolu Halk Okulu Dergisi’nden alınmıştır. )
FAŞİZM TABİATINA UYGUN OLANI YAPIYOR, SADIK HİZMETKÂRINI ÖDÜLLENDİRİYOR! BİZ DE TABİATIMIZA UYGUN OLANI YAPACAĞIZ, UNUTMAYACAĞIZ, HESAP SORACAĞIZ!
Faşizmin karakteristik özelliğidir; kendisine hizmet eden, hizmette “başarı” gösteren her koşulda sadık hizmetkarlarını koruyup kollar, yüceltir, ödüllendirir. Bunun için rütbelerin ya da konumların önemi yoktur. Önemli olan bu hizmetkarların faşizme bağlılıkları, faşizme hizmette gösterdikleri gönüllülük, bunun için harcadıkları çaba ve gösterdikleri başarıdır. Yeri gelir bir subay yeri gelir sıradan bir er, yeri gelir bir polis şefi yeri gelir sıradan bir karakol polisi, yeri gelir bir hakim, bir savcı hatta sıradan bir adliye memuru faşizme hizmetlerinin, bağlılıklarının karşılığı olarak “başarı basamaklarını” hızla yükselir. Terfi üstüne terfi, taltif üstüne taltif alır. Terfi; devlet memurlarının meslekte gösterdikleri “başarı” veya kıdem (hizmet süresi) nedeniyle daha üst derece geçirilmesi veya daha üst dereceli bir göreve atanmasıdır. Taltif ise iltifat “iyilik ederek gönül alma” anlamındaki lütuf kelimesinden gelir. Birini nişan, madalya, aylık artırma vb. şeylerle ödüllendirme, anlamında kullanılır. İşte faşizm de sadık hizmetkarlarını, bu hizmetlerinin karşılığı olarak bazen “üstün hizmet nişanı” vererek bazen de terfi ettirerek onların gönüllerini alır, taltif eder, yani ödüllendirir. Hakim ve savcılar da düzene, faşizme hizmetlerinin karşılığı olarak, faşizme bağlılıkları, sadakatleri ölçüsünde sürekli ödüllendirilirler. Hitler faşizminden bu yana böyledir. Hitler de onun için suç işleyen, onun için her türlü zorbalığı yapan, onun tüm suçlarına göz yuman, göz yummanın ötesinde bu suçlara ortak olan cüppeli cellatlarını, hakimlerini el üstünde tutmuş, ödüllendirmiştir. Bugün AKP faşizmi de Hitler faşizminin izinden giderek, sadık hizmetkarlarına iyilik ederek gönüllerini almakta, ödüllendirmektedir. İşte onlardan biri de hakim kılığına girmiş, cüppeli cellat Akın Gürlek’tir.
Geçtiğimiz yıl, 1 Haziran 2022’de yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnemesiyle Adalet Bakanı Yardımcılığı görevine atanan Akın Gürlek, bu kez de Hakimler Savcılar Kurulu’ndan (HSK) Sorumlu Bakan Yardımcısı olarak görevlendirildi. Bu görevlendirmenin anlamı çok açıktır. AKP faşizmi, hukukçu maskesi takmış bu sadık hizmetkarını, hakim cüppesi giymiş bu acımasız celladını verdiği adaletsiz kararların, işlediği hukuk cinayetlerinin, Halkın Avukatı Ebru Timtik’i katletmesinin ve faşizme olan diğer hizmetlerinin karşılığı olarak bir kez daha ödüllendirmiştir.
AKIN GÜRLEK KİMDİR?
Akın Gürlek sıradan bir hakim değildir. O, şerefini, onurunu, namusunu faşizme satmış, cüppesini sözde de olsa adalet dağıtmak için değil faşizme hizmet için kullanmış, mesleğe başlarken ettiği yemini de çiğneyerek, bağlı kalacağını söylediği hukuku ve yasaları yok sayarak mesleğine de ihanet etmiş bir “hakim”dir. Halka düşmanlıkta kendisini ispatlamış; burjuvazinin sınıf kiniyle halka saldıran ve kendi yasalarını da ayaklar altına alarak devrimcilere en ağır cezaları veren cüppeli bir cellattır. Akın Gürlek ismi, son yıllarda, sırasıyla İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, son olarak da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başkanlık yaptığı hukuksuz yargılamalarla, verdiği adaletsiz kararlarla çokça anılmıştır. AKP faşizminin “bedelini ödeyecekler” dediği kim varsa onlara bedelini ödettiren, kalemlerini kıran isimlerin başında gelmiştir. Genç yaşına, birkaç yıllık kıdemine rağmen önce İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görevlendirilmiş, oradaki işi bitince 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, oradaki işi bitince de 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Yani adeta seyyar giyotin gibi o mahkemeden o mahkemeye gönderilmiş; nerede ihtiyaç varsa orada olmuş, halledilmesi gereken işleri halletmiş, kırılması gereken kalemleri kırmıştır. Akın Gürlek’in faşizme en büyük hizmeti, işlediği en büyük suç ise Halkın Avukatı Ebru Timtik’in katledilmesidir. Cüppeli cellat Akın Gürlek AKP faşizminin talimatlarına uygun olarak halkın avukatlarına 159 yıl hapis cezası veren İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak Halkın Avukatı Ebru Timtik’in katledilmesinin sorumlularından, katillerinden biridir. Elbette sadece halkın avukatlarına verilen hukuksuz, adaletsiz kararın mimarlarından değildir Akın Gürlek. Elbette sadece Ebru Timtik’i katletmekle kalmamıştır onun faşizme hizmetleri. Bugün kendisine layık görülen, daha doğrusu onun layık görüldüğü bakan yardımcılığı koltuğunu hak etmek için, o koltuğa layık biri olduğunu (liyakatını) ispatlamak için kendisinden beklenen ya da açıktan istenen ne varsa yapmış, kendisine verilen talimatları eksiksiz yerine getirmiştir. Onlarca devrimcinin kalemini kırmış, yüzlerce devrimcinin kanına girmiş, yüzlerce can yakmış, annelerin ahını almıştır.
AKIN GÜRLEK VERDİĞİ HUKUKSUZ KARARLARLA FAŞİZME BAĞLILIĞINI KANITLAMIŞ, PERVASIZCA İŞLEDİĞİ SUÇLARLA RÜŞTÜNÜ İSPATLAMIŞ BİR CELLATTIR!
Akın Gürlek, geçtiğimiz yıl Adalet Bakan Yardımcılığı’na atanmasıyla ilgili olarak bir gazetecinin “Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan hakim nasıl olur da Adalet Bakan yardımcısı yapılır?” şeklindeki sorusuna, “Burası Türkiye. Hukukun gereği neyse onu yaptık. Bu konularla ilgili konuşmak istemiyorum. Bizler verdiğimiz kararlarla konuşuruz” şeklinde yanıt vermişti. Evet, Akın Gürlek haklıdır. Burası Türkiye’dir ve Türkiye faşizmle yönetilmektedir. Faşizmde hukuku, yasaları değil yalnız ve yalnız kendisine verilen talimatları uygulayan hakimler savcılar makbuldür. Akın Gürlek bir konuda daha haklıdır; bugüne kadar verdiği kararlarla konuşmuş, bu kararlarla faşizme bağlılığını, liyakatını göstermiş, rüştünü ispat etmiş, bugün de bunun ödülünü almıştır.
Görev yaptığı İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi ve 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde birçok siyasi davaya bakan Akın Gürlek; CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder ile Sözcü gazetesi yazarlarına da ağır cezalar vermiş, son olarak Anayasa Mahkemesi (AYM)‘nin Enis Berberoğlu kararına uymayacağını açıklamıştır.
Halkın avukatlarının yargılandığı davanın tek “delili” olan iftiracı Berk Ercan’ın ifadeleri hakkında haber yapan gazeteci Canan Coşkun da Akın Gürlek’in hukuksuz bir şekilde cezalandırdıkları arasındadır.
Akın Gürlek’in cüppeli cellat, seyyar giyotin ünvanını almasına neden olan pratikleri arasında halkın avukatlarının ve Grup Yorum emekçilerinin yargılandığı davaları özellikle vurgulamak gerekir. Çünkü Akın Gürlek’in bu davalardaki tek amacı yargılama yapmak değil yargılama oyununu bir an önce bitirip karşısındaki devrimcilere verebileceği en ağır cezayı vermektir. Bunun için uyması gereken yasal prosedürlere, formalitelere, usul kurallarına dahi uymamıştır. Yasaları, hukuku pervasızca çiğnemiş, evrensel hukuk ilkelerini yok saymış, hukuksuz, adaletsiz kararlar vermiştir. Bu davalarda safı, kimliği açık ve nettir.
Yüzünü “bağımsızlık“, “tarafsızlık“, “yasalara ve hukukun üstünlüğüne bağlılık” gibi hiçbir maskeyle gizleme gereği duymadan devrimcilere, sosyalist düşünceye açık bir düşmanlıkla, açık bir sınıf kiniyle hareket etmiştir. Şimdi Akın Gürlek’in kim olduğunu, bugün ödüllendirilmesine sebep faşizme hizmetlerinin neler olduğunu daha iyi anlamak için “verdiğimiz kararlarla konuşuruz” dediği o kararlara bakalım.
Akın Gürlek’in 5 yıllık cellatlık pratiğinde öne çıkan, onu AKP’nin cüppeli celladı, seyyar giyotini haline getiren bazı davalar şunlar;
= İtirafçı ve iftiracı hain Berk Ercan gözaltına alındığında ilk sorgusunu, 2. Sulh Ceza Hakimi sıfatıyla Akın Gürlek yaptı.
= Sulh Ceza Hakimi olarak sorgusunu yaptığı Berk Ercan hakkında İstanbul 26. ACM’de açılan davada başkanlık yaptı.
= Berk Ercan’ın iftiralarıyla açılan davalarla ilgili haber yapan gazeteci Canan Coşkun’a 2 yıl 3 ay ceza verdi.
= 12 Eylül 2017’de gözaltına alınıp tutsak edilen halkın avukatları 14 Eylül 2018’deki ilk duruşmada tahliye edildikten 10 saat sonra 12 avukat hakkında yeniden tutuklama kararı verildiğinde, halkın avukatlarından Selçuk Kozağaçlı’yı geçici mahkeme başkanı sıfatıyla yeniden tutuklayan hakim Akın Gürlek’ti.
= Halkın avukatlarının tümü hakkında tahliye kararı veren İstanbul 37. ACM heyeti bu karardan sadece 3 gün sonra dağıtılıp başka mahkemelerde görevlendirildi. Onların yerine görevlendirilen mahkeme heyetine Akın Gürlek başkanlık yaptı. Akın Gürlek başkanlığındaki yeni heyet bütün usul kurallarını, uluslararası hukuku, evrensel hukuk ilkelerini yok sayarak, adil yargılanma hakkını çiğneyerek, savunma hakkını gasbederek, AKP faşizminin talimatlarına uygun bir siyasi yargılama yaparak, halkın avukatlarına 159 yıl hapis cezası verdi.
= CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na 9 yıl 8 ay hapis cezası verdi.
= Şarkıcı Atilla Taş ve gazeteci Murat Aksoy’un tahliye edilmelerinin hemen ardından başka bir soruşturma kapsamında “cebir ve şiddet kullanarak darbeye ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ettikleri iddiasıyla tutuklanmalarına” karar verdi.
= HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a -tutuklu olduğu ana davada tahliyesi söz konusuyken, tahliyesini engellemek için- “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 4 yıl 8 ay, eski HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e 3 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Sözcü gazetesi yönetici, yazar ve çalışanlarını, “FETÖ’nün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla beraber bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasıyla mahkum etti.
= Can Dündar’ın yargılaması devam ederken İstanbul 14. ACM’ye başkan olarak atanan Akın Gürlek, daha önceki heyet tarafından belirlenen ve ilan edilen duruşma tarihinden önce, Can Dündar’ın avukatlarına herhangi bir tebligat yapmadan gizlice duruşmayı öne aldı. Boş salonda, duruşma tarihinden 5 ay önce dosyayı karara bağladı, Can Dündar’ı mahkûm etti, malvarlıklarına gayrimeşru bir şekilde el koyma kararı verdi.
= AKP’nin cüppeli celladı, mahkeme mahkeme dolaştırdığı “özel yetkili hakimi” Akın Gürlek’in son icraatı ise CHP milletvekili Enis Berberoğlu davasında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını tanımamak oldu. Akın Gürlek AKP faşizminin talimatları doğrultusunda hareket etmeye, AKP’nin emirlerini her şeyin üstünde görmeye o kadar alışmıştı ki, “hukukun üstünlüğü” safsatasını gerçek, Türkiye’yi ise bir “hukuk devleti”gibi gösterme ihtiyacı bile hissetmeden AYM’nin Enis Berberoğlu hakkında verdiği karara uymayacağını açıkladı.
Akın Gürlek’in cüppeli cellatlık yaptığı bu davalar, onun bu hukuk ve yasa tanımaz pratiği faşizmin yasa devleti olduğunun; faşizmin yargısının neye ve kime hizmet ettiğinin göstergesi oldu. Akın Gürlek, faşizmin yasalarına göre bile uyması zorunlu olan, herkesi bağladığı söylenen AYM kararına uymayacağını, bu kararı tanımadığını açıklama cüretini nereden, kimden alıyor, nasıl bu kadar pervasız olabiliyordu? Onun bu gücü nereden aldığı, nasıl bu kadar pervasız olabildiği açıktır. Onun pervasızlığının kaynağı arkasındaki iktidar desteği, hizmetkarı olduğu, tetikçiliğini yaptığı AKP faşizmiydi.
AKIN GÜRLEK FAŞİZME HİZMETLERİNİN KARŞILIĞINI ALDI, ALMAYA DEVAM EDİYOR
Akın Gürlek -yukarıda sadece bazılarını örnek verdiğimiz- faşizme hizmetleri nedeniyle AKP iktidarı tarafından bugüne kadar hep korundu, kollandı, terfi ettirilerek, taltif edilerek ödüllendirildi,
ödüllendirilmeye de devam ediliyor. Faşizm tetikçisini, celladını koruyup kollamakta o kadar pervasızdı ki, ödüllendirirken de kendi yasalarını, anayasasını yok saymaktan, ayaklar altına almaktan çekinmedi.
İlk terfisi, ilk ödülü değildi bu Akın Gürlek’in. Daha önce de hem kıdemi (hizmet süresi) yeterli olmadığı halde hem de HSK’nın “AYM kararlarına uymayan, kararlarıyla AİHM’de ve Anayasa Mahkemesi’nde ihlal kararı verilmesine neden olan hakimler terfi edemez” şeklindeki ilke kararlarına aykırı olarak 1. Sınıf hakimliğe terfi ettirilmişti. Üstelik terfi ettiren de kendi ilke kararını çiğneyen Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) idi. HSK bu kararıyla faşizmin hiçbir ilkesinin, hiçbir değerinin olmadığını da göstermiş oldu…
Hiçbir yasayı, hiçbir hukuku tanımayan; verdiği kararlarda adaletin zerresi olmayan, adalet celladı olarak tanınan Akın Gürlek’in son olarak HSK’dan sorumlu Adalet Bakanı Yardımcılığına atanması faşizmin bir hukuk devleti değil yasa devleti olduğunun açıkça ilanıdır. Elbette bu atama işlemi sadece Akın Gürlek’i ödüllendirmek için değildir. Bu işlem asıl olarak tüm hakim ve savcıların, tıpkı Akın Gürlek gibi hukuka ve yasalara değil her koşulda faşizme bağlı kalmalarını sağlamak için yapılmıştır. Bu atama işlemi hakim ve savcıların “idealist” hayallere kapılıp hukuka, yasalara uygun davranmaya çalışmalarını engellemek için, onların her koşulda faşizmin isteklerine, talimatlarına, beklentilerine uygun kararlar vermelerini sağlamak için yapılmıştır. Bu atama işlemi faşizmin yargısının görünürde de olsa bağımsız olamayacağının, yargının faşizme bağımlılığının kurumsallaşmasının bir göstergesidir. Sonuç olarak; başta da söylediğimiz gibi faşizm doğasına uygun olanı yaparak sadık hizmetkarlarını ödüllendirmektedir. Akın Gürlek’in HSK’dan sorumlu Adalet Bakanı Yardımcısı yapılmasının bir anlamı budur. Bir diğer anlamı ise faşizmin yargısından hukuka uygun davranmasının, faşizmin hukukundan adalet beklemenin boş bir hayal, bir kandırmaca olduğudur. Akın Gürlek gibi kendi yasalarını, kendi hukuklarını pervasızca çiğneyen; bağlılık yemini ettikleri “hukukun üstünlüğü” yerine faşizmin çıkarlarının üstünlüğünü koyan, parçası oldukları yargı sisteminin, yüksek mahkemelerinin “bağlayıcı” kararlarını tanımayan hakimlerin olduğu bir yargı düzeninin adaleti sağlaması, adalet dağıtması hayatın olağan akışına, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Faşizm için eşyanın tabiatına uygun olan Akın Gürlek gibi cüppeli cellatların korunup kollanması, yüceltilmesi, ödüllendirilmesidir. Bizim için, halk için eşyanın tabiatına uygun olan ise adaleti bu mahkemelerden, bu hakimlerden beklemek değil adalet için mücadeleyi yükseltmek, adaletsizliğin sorumlularından hep birlikte hesap sormaktır.