GHA: Merhabalar sevgili Şadi Naci Özpolat Gerçek Haber Ajansı röportajımıza Hoş geldiniz
Özpolat: Merhaba Hoş buldum gerçek haber ajansına Teşekkür ederim röportaj için şimdiden
GHA: Biz teşekkür ederiz sevgili Şadi Bey. Şimdi bu geçtiğimiz günlerde bir mahkeme süreci oldu. Yaşadığınız duruşmalarda ne gibi hukuksuzluklarla karşılaştınız mahkemenin mahkeme heyetinin tutumu nasıldı bunları bize kısaca anlatabilirsiniz ?
Şadi N. Özpolat : Yani şöyle özet olarak söyle söyleyeyim ; tek bir kişinin izinsiz silah bulundurma dışında herhangi şekilde, diğer 10 kişinin yargılanmasını gerektiren bir dava bile değildi. Neden yargılanmaları gerektiği bir dava değildi, hiç bir kişiye, hiçbir somut, hiçbir delinin olmadığı bir dava süreci yaşadık.
Örgüt üyeliğinin silah bulundurmakla ülkeye silah sokmakla silah üretmekle sahte pasaport yapmakla dışarıda silahla ateş etmekle, yasadışı silah taşımakla suçlandık. Ama bunların hiçbirine ilişkin herhangi birimize somut herhangi bir delil göstermedikleri bir dava süreciydi.
Tümüyle şöyle özetleyelim yani tek tek ayrıntılarda ne yaşandığına girmeyeyim ama şöyle diyeyim ; Baştan karar verilmiş olarak gelinen bir dava ile karşılaştık. Yani mahkemenin kararı baştan beri verdiği, savcının baştan itibaren yargılama sürecinde hiç delillere bakmadan, dosyadaki delillere bakmadan, delil olup olmadığına bakmadan, tanıkların herhangi birisini dinlemeden, bizim savunmamızı hiç önemsemeden ve engellemeye çalıştılar. Dinlemeden karar vermek için yani daha doğrusu almış oldukları kararı açıklamak için yaptıkları formalite bir duruşma süreci yaşandı.
Biz bu formalite duruşma sürecini bozmaya çalıştık savunmalarımızı yapmakta ısrar ettik. Mahkemenin keyfi tavırlarına tavır aldık, ama sonuç olarak karar verilmiş olarak gelindiği için bize her birimize 49 buçuk yıl başlangıçta, daha sonra indirimlerle 33 buçuk yıla her birimize, 33 buçuk yıla indirdikleri cezalar verdiler. Yani bunların herhangi birini bir delil sunmaya gerek duymadılar herhangi birini ispatlama gereği duymadan savcının “yorumluyorum düşünüyorum polisi düşünüyorum tahmin ediyorum…” bunun üzerinden herhangi bir hukukta yeri olmayan”tahmin ve düşünce sanıyoruz” üzerinden, her birimizi örgüt üyeliği ile ve ek olarak ülkeye silah sokmak gibi, yani herhangi bir şekilde delillendirme gereği duymadıkları silah markalarının Yunanistan menşeyli olmamasından kaynaklanan bir sonuç olarak, ki Yunanistan’da herhalde her yakaladıkları silah yabancı markalıdır ve her buldukları silah buldukları insanlara da silah kaçakçılığına ceza vermiyorlar.
Yani böyle tümüyle keyfi Zafer işaretlerinin örgüt üyesi delili sayıldığı, sloganların ne olduğunu bile anlamadıkları, “devrimci tutsaklara özgürlük” sloganını örgüt üyeliği delili sayıldığı bir ceza yargılama sürecinin sonunda ceza verdiler ama bu yargılanma sürecinde alınan bir karar değildir, tümüyle keyfi önceden belirlenmiş bir siyasi kararı uyguladılar.
GHA: Ben de burada şeyi soracaktım tam olarak size ; Neye dayanarak size mahkeme heyeti 33,5 yıl hapis cezası verdi 11 Tutsağı özet dediğiniz ama bunu biraz daha açabilir misiniz lütfen ?
Özpolat: Tekrar edersek, yani hiçbir delile dayanmadan verdiler ellerindeki tek delil aynı gün operasyon yaptıkları gün eve Sinan Oktay Özen’in sırtında bir sırt çantasıyla büyük bir sırt çantasıyla girdiğidir. Ve Sinan Oktay özeni takip etmişler bu çantada silah olduğunu görmüş değiller ama silah olduğunu tahmin ediyorlar. Sinan Oktay Özen de mahkemede bunun üzerine üzerinde silah olduğunu teyit etti. Evde buldukları tek şey bu silahlardır. Onun dışında herhangi bir delile dayanmadan, 11 kişiye (bu silahlardan sorumlu olan sadece Sinay Oktay Özen’dir), kendisi bir arkadaşının Türkiyeli Bir Devrimci ailenin geçici olarak Türkiye’den silahları aldıklarını o evde sakladığını kabul etmiştir bunu da savunmuştur, ama onun dışında 10 kişinin bu silahlar ile bir ilgisinin olmadığını kendisi de söylemiştir. Ve somut olarak bu insanların herhangi bir ilgisi olduğuna dair bir delile sahip değiller. Zaten aynı gün eve gelmiş olan silahlara aynı gün operasyon yapıp almışlar.
Dolayısıyla diğer 10 kişiye ilişkin silahlarla ilgili de bir delilleri yok ama hem örgüt üyeliğinden, ülkeye silah sokmaktan, silah üretmekten, silah taşımaktan, havaya ateş açmaktan, sahte pasaport yapmaktan, herhangi bir delile dayanılmadan, yani “bunların somut bir delili yoktur demiyoruz” bir delil gösterme gereği duymadan “düşünüyor tahmin ediyoruz” üzerinden herkese 33 buçuk yıl ceza verdiler.
Gha: İlk mahkemeye özetlerken şöyle bir şey söylediniz : Yani zaten karar verilmiş olarak gelindi dediniz. Yunanistan hükümetinin kararı değil miydi, Peki bu karar eğer Yunan hükümetinin kararır değilse kimlerin karara nasıl bir etkisi olmuştur?
Özpolat: Kuşkusuz bu sonuç olarak Yunan hükümetinin kararıdır. Yani Yunan hükümetinin kararı orada bize iletildi. Mahkemeye doğrudan yabancı herhangi bir gücün talimatlarının söz konusu değil. Ama Yunan hükümetine talimatları kim verdi diye sorabiliriz. Yunan mevcut hükümetinin devrimci düşmanlığı politik olarak bilinen bir şey. Dolayısıyla Yunan hükümeti gönülsüz bir şekilde ülkenin ya da Türkiye’nin Amerika’nın Avrupa’nın kararını uyguluyor değildir. Gönüllü bir uygulayış vardır. Ama politik olarak sadece Yunan hükümetinin kararı olmadığını da söyleyebiliriz. Türkiyeli devrimcilere düşmanlık güden, başta Türkiye olmak üzere Emperyalist ülkelerin de kararı olduğunu düşünebiliriz. Nihayetinde Yunanistan hükümeti de bizleri yargılarken Avrupa Birliğinin yasalarına dayanarak yargılıyor . Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’nin Avrupa Birliği yasalarında terör örgütü ilan edildiğini söylüyor. Yine Türkiyeli devrimcilere yönelik Amerika’nın özel saldırı politikalarını, kırmızı listelerini biliyoruz. Dolayısıyla, Amerika’nın politikasının da burada etkili olabileceğini söyleyebiliriz.
Bunlar açıklanmış, somut bilgilere dayanan bilgilerimiz değil ama politik olarak böyle yorumlamak doğrudur, yani Yunanistan hükümeti sadece kendi kararını uygulamış değildir
Bunun yanında ayrıca somut olarak Türkiye’nin operasyonun operasyonunda fonksiyonunun belirtmek gerekir. Çünkü Süleyman Soylu bu operasyona hep kendi kendilerinin yaptırdığını hem de bize ceza verilmesi için Yunanistan ile yürüttüğü ilişkiyi, yaptığı baskıyı tv100 televizyonunda yaptığını bir röportajda anlatmıştır. Bu da bir somutluktur. Ama somutluk olmasa bile Yunanistan Devleti’nin Türkiye faşizmi ile birlikte çalıştığını zaten somut olarak söyleyebiliriz. Bunlar delilli olan şeyler. Avrupa emperyalizminin siyasi olarak rolünü, yargılanmamızın Avrupa Birliği’nin yasalarına bağlı olmasından kaynaklandığını biliyoruz. Ayrıca Amerika’nın devrimci düşmanlığı ve politika belirleyiciliğini biliyoruz bunun da hesaba katılması gerektiğini düşünüyoruz.
Gha: Peki sizce 11 tutsağın her birine aynı cezayı verdiler Bu verilen cezanın amacı neydi
Özpolat: Yani bu çok bilinçli bir karar olduğunu böylelikle teyit etmiş oldular. Yani tek bir kişi bile örgüt faaliyeti içerisinde ya da silahlarla bağlantıları somutlanıp birbirinden farkları izah edilmeden, orada birbirinden farklı hukuki durumları olan, mesela bir kişi geleli 3 ay olmuş, evde 10 gündür bulunan insanların olduğu, o evle ilgisi olmayan insanların olduğu yani herkes aynı kategoride değerlendirerek aynı cezalar verildi. Bunun mesaj yanı da olduğunu düşünüyoruz yani diyor ki delil hukuk göz etmiyoruz. Burada sizin siyasi politik demokratik faaliyetlerinizi yürütmenize izin vermeyeceğiz. Bunu yapamazsınız, biz buna çok ağır şekilde cezalandıracağız. Bu buradaki Türkiyeli devrimcilerin hem politik faaliyetlerini hem de barınma haklarına mültecilik haklarına yönelik bir saldırıdır. Buna izin vermeyeceğiz diye de bize çok açık mesaj verilmiştir. Biz de bunun karşılığında tabii ki bu hakları birileri bahşettiği için kullanmıyoruz diyoruz ve mücadelemizde bu hakları kullanacağız diyoruz. Bunlara izin vermek zorundasınız diyoruz ve bu da mücadele alanıdır bizim için.
Gha: Davanın nasıl süreceğini düşünüyorsunuz bu süreç nasıl işleyecek ve nasıl ve nasıl devam edecek ?
Özpolat : Dava süreci şimdi burada Efeköy diye tanımladıkları Türkiye’deki hukuki terimlere çevirirsek Yargıtay diyebileceğimiz süreci var. Yani üst mahkemeye itiraz süreci var. İtirazımızı yaptık. Üst mahkemenin bir yargılama tarihi belirlemesi gerekiyor. Sonuç olarak buraya hazırlanıyoruz. Yani tekrar yargılanacağız. Burada üst mahkemelerde yargılanmak birinci mahkemeden yargılanmaktan farklı olmayan bir süreç. Yani yeniden bir yargılama süreci. Tutuklu olarak tutuklu olmayarak bizlerin de katıldığı, avukatlarımızın da katıldığı, her birinin yeniden değerlendirildiği, yeni bir yargılama süreci olacak. Biz bu sürece hazırlanıyoruz. Ama bu süreç nasıl işleyecek ? Birinci süreçten farklı değil. Yine bir başka mahkemenin, önüne çıkacağız ama, davada siyasi kararı, siyasi baskıyı hesaba katarsak, bu baskının orada da sürebileceğini, ve yine en özel, cezayı onaylatabilecekleri heyeti atayabileceklerini, ki bunun büyük bir olasılık olabileceğini, düşünmeliyiz. Dolayısıyla orada da bir çatışma, bir siyasi irade çatışması olarak geçecek. Biz bu süreçte ne kadar bu davanın hukuksuzluğunu ve adaletsizliğini teşhir edebilirsek, o zaman yargılama sürecine de avantajlı girmiş oluruz.
Gha: Son olarak Özgür tutsaklar Cephesi’nde 333 yıl hapis cezası kararının bozulması yönünde bir süreç başlayacak mı, başlayacaksan bu süreç nelerdir ?
Özpolat: Biz bunu hem hapishanede hem de dışarıda arkadaşlarımızın, duyarlı insanların birlikte yürüteceği bir süreç olarak düşünebiliriz. Yani biz o karara boyun eğmeyiz ve kabul etmeyiz, kararı bozmak için mücadele edeceğiz.. Aynı zamanda dışarda bu kararı çok net teşhir edebilmeliyiz. Ve hukuki çevrelerde, demokrat duyarlı çevrelerde, sol çevrelerde –Yunanistan ve Avrupa başta olmak üzere- bir tepki örgütlemeliyiz. Bu tepkinin sonucunda da karar sürdürülememeli, hukuksuzluk sürdürülememeli. Yani zafer işaretinin örgüt üyeliği delili sayıldığı, zafer işaretine 333 yıl ceza verildiği, “devrimci tutsaklara özgürlük” sloganlarına ceza verildiği çok net teşhir edilmeli… Bunu yaşayacağımız bir süreci ögütlemeye çalışacağız. Burada tutsaklar cephesinden, tam olarak şunu yapacağız diyeceğimiz bir program çıkartmış değiliz. Şunları şunları şu tarihte yapacağız gibi tarihler verecek durumda değilim. Ama bizim de bu karara sessiz kalmamız söz konusu değil. Bu hukuksuzluk, Yunanistan devletinin hukuksuzluğuna geri adım attırılmalı, bunun için biz de üzerimize düşeni yapacağız diyeyim. Elbette dışardaki kampanyaya bağlı olarak bizim de bir programımız olacaktır. Bunları netleştirdiğimizde ancak sohbet edebiliriz.
Gha: Bizler size sizlerin sesi olmaya devam edeceğiz. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı Gerçek Haber Ajansı izleyicilerine dinleyicilerine ve tüm halkımıza ?
Özpolat: Öncelikle bugüne kadar gösterdikleri duyarlılıktan dolayı teşekkür ediyorum herkese ve Gerçek Haber Ajansı’na da duyarlılığından dolayı teşekkür ediyorum. Ama bunun sadece bir duyarlılık olarak görmüyorum ; bir mücadele süreci. Bu süreci birlikte yürüttük. Bundan sonra daha da büyüterek bu süreci yürüteceğiz. Bu adaletsizliği ortadan kaldırarak sonuçlandıracağız. Ama asıl belirleyici olan nedir dersek ; asıl belirleyici olan böyle bir adaletsizliğe sessiz kalmamaktır, böyle bir adaletsizliği yok saymamaktır, sineye çekmemektir. Mücadele ile karşılamaktır. Direnişle karşılamaktır. Biz bu süreci birlikte örgütleyeceğiz. Herkesi bu sürece katılmaya çağırıyorum ve teşekkür ediyorum.
Gha: Gerçek Haber Ajansı olarak röportajımıza katıldığınız için çok çok teşekkür ediyoruz.
Özpolat: Ben de teşekkür ederim.