Didem Akman bugün ölüm orucu direnişinin 118. Gününde. Henüz elimize geçen 30 Mart-17 Nisan için yazdığı mesajı paylaşıyoruz.
Umudumuzun 26. yılını selamlamanın, şehitlerimizi anmanın coşkusundayız. Bir tarih zincirinin bugünkü halkası olmanın gururundayız. O tarihin bugün açtığı sayfayı yazacak olmanın onurundayız… Biliyoruz ki, tarihin kalemini tutan, halkın da kaderini tutar.
50 yıldır Mahir ellerde o kalem. 50 yıldır Mahirin eliyle, Kızılderenin sözüyle yazıyoruz tarihi. ‘Biz Buraya Dönmeye Değil, Ölmeye Geldik’ diyor Kızıldere… Sonuna kadar, bedeli ne olsun vuruşacağız diyor. Mahir’in eli ‘kurtuluşa Kadar Savaş’ı Gösteriyor. Halka özgürlüğün, adaletin, sömürüye son vermenin yolunu gösteriyor o el ‘savaş’ diyor, Dayımızın eline dönüp, parmağının ucundan ‘iktidar’ diyor…
Tüm varlığımızı mürekkep eyledik biz o kaleme, imzamızı kan kızıl attık tarih sayfalarına. Zorbaların karartmaya çalıştığı halkın kaderini, kanımızın aydınlığıyla ışıldattık. Mahir ellerimizden bırakmadık biz o kalemi. Binlerce yıldan yadigar o kalem bize. Babek’ten, Hallacı Mansur’dan geldi Anadoluya. Nice halkların rengini- kokusunu katıp geldi. Baba İshaklarla Bedreddinle nice sayfalara isyanı yazdı. Pir Sultan’ın Yunus’un sözünü, duruşunu yazdı. Sözün ustalığından, bileğin gücünden ama ille de yüreğin sevdasından, bilincin aydınlığından geldi de yazdı.
O kalem durmadı hiç bu topraklarda. ‘Adalet’ diye yazdığı her sayfaya, bir isyanın başeğmezliğini, halkların kolkola olmasının gücünü nakşetti. Adalet diye yazdığı her sayfada yiğit oğullarına, kızlara bıraktı sözü. Kimi ‘bir canım var feda olsun halkıma’dedi. Kimi ‘bayrağımız ülkenin her yanında dalgalanacak’… Mahir ellerin dili, Saboyla, İbiliyle, Şafakla, Leylalarla yankılanmaya devam etti. Bugünse adaletin sofrasını kuranlarda sıra…
‘Kurtuluşu kazanacağımız o bayrakta
Tarihsel kavgamızın adı yazılı
Kazanacağımız o Kurtuluşta
Sınıfsal hasretimizin ismi asılı: Adalet’
Ne için savaşıyoruz biz elli yıldır? Adalet değil mi verdiğimiz kavganın aslı astarı? Alınterimizle yaratıp ürettiklerimizi bizden alanlara, bizden çalanlara karşı yükselttiğimiz orak çekiçli sosyalizm bayrağı, adalet için değil mi?
Faşizmin zorbalığında sokaklarda, dağlarda, zindanlarda katledilmelere, işkencelere, sabahın bir kör vakti basılan evlerimize, tutuklanan türkülerimize, sesimize, kalemimize, gitarımıza; fikrimize, düşüncelerimize zincir vurmaya çalışanlara karşı yükselttiğimiz demokrasi bayrağı, adalet için değil mi?
Emperyalizme, vatanımızın güzelliklerini, dayanışmasını yoketmeye çalışanlara karşı dalgalandırdığımız bağımsızlık bayrağı, adalet için değil mi?
Adalet için bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesi veriyoruz 50 yıldır. Kızıldereden bu yana adalet için akıyor kanımız, adalet için sürüyoruz ömrümüzü kavgaya.
Teslim olmazlığımız, sosyalizmden bir milim gerilemeyişimiz, kurtuluşa kadar savaşımız, cüretimiz, inancımız, uzlaşmazlığımız, kararlılığımız hep adalet için…
Ve bugün, adalet için alınbantlarımızı kuşanmanın onurunu yaşıyoruz. O bandı onuruyla taşıyan şehitlerimiz; 84’te 4 kızıl karanfilimiz, 96’nın 12 boranı, 2000’lerin 122 fedaisi bize öncülük, önderlik ediyor bu kavgada. Dağlarda, sokaklarda, çevrildiği üslerde, düştüğü pusularda, okullarda şehit düşenlerimiz, bir avuç küle, bin parça kemiğe dönenlerimiz, toplu mezarlardan çığlığı duyulanlarımız, en öne geçip yol açanlar, yol yapanlar ellerini uzatmış, halaya davet ediyor bizleri.
Davetleri ekmek ve adaletin sofrasınadır. Davetleri halklarımızn kurtuluşunadır. Açlığın sofrasını kurduysak bugün adalete doyalım diyedir. Bizim de davetimiz halkımızadır.
Halkımız!
Kaderini; bir avuç sömürücüye, zorbaya, hırsıza, katile, zalime teslim etme. Kaderini, kendi tarihini yazarak çizebilirsin. Savaşmada, direnmede, zaferde Mahir olan ellerimize kat ellerini, sözlerimize kat sözlerini. Adalete susamış yüreğini adalet için dövüşen yüreğimize kat. Bu kavga bizim, hepimizin. Adaletin kavgasında elele tutuşursak, adaletin halayını da çekeriz elele, omuz omuza, adaletin sofrasını da kurarız gönül gönüle…
Adalet için birleşelim, savaşalım, kazanalım!