5. BÖLÜM…
Dev-Genç tarihinin en özgün yanlarından biri de, yoksul gecekondu semtleriyle Dev-Genç örgütlülüğü arasında kurulan bağdır. Ülkemizdeki gençlik örgütlerinin hemen hiçbirinde görülmeyen bir bağdır bu.
Dev-Genç’in yoksul gecekondu semtleriyle kurduğu benzersiz bağ…
Gençliğin başlangıçta gecekondu direnişlerine destek vermesiyle, okullarının en yakın çevresindeki gecekondu semtlerine devrimci düşüncelerini taşımalarıyla oluşan bu bağ, giderek daha sistemli ve iradi hale gelmiştir. Dev-Gençlilerin okullarının etrafındaki mahallelerde çalışma yapması, o günden sonra bir gelenek olmuştur. Oligarşinin, diğer nedenlerin yanısıra, öğrenci gençliğin halk üzerindeki devrimci, ilerici etkisini sınırlamak amacıyla kampüsleri bir çok yerde şehir dışına çıkarması, bunu yer yer fiilen imkansız hale getirse de, Dev-Gençliler, yoksul gecekondularla bağlarını sürdürmüşlerdir. Bugün de halâ Dev-Gençliler, yoksul gecekondu semtlerindeki çalışmalarını kendileri için bir okul olarak görmeye devam ediyorlar.
Dev-Genç aynı zamanda yoksul halkın yaşadığı gecekondu semtlerinde kitle çalışması yürüterek, halka anti-faşist, anti-emperyalist bilinç taşınmasına öncülük etmiştir.
Dev-Gençliler, gecekondu halkının mücadelesine, örgütlenmesine destek olmanın da ötesinde, bir çok yerde bizzat o gecekonduların yapılmasına katılan bir konumdadırlar. Dev-Gençlilerin yoksul gecekondulardaki bu çalışmaları, sıradan herhangi bir örgütlenme faaliyetinin ötesindedir. Buradaki bir örgünlenmeden çok, bir çok yerde yeni bir semt ve yeni semtle birlikte yeni bir hayat yaratmaktır; Anadolu’dan büyük şehirlere savrulan yoksullarla tüm yaşamı yeniden örgütleme faaliyetidir.
Mesela, 1977’de İstanbul Nurtepe’de Çayan Mahallesi’nin kurulması Dayı’nın da içinde yer aldığı Dev-Genç’lilerin önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Semtin yapımına başlanmasından itibaren halkın örgtülenmesi de başlamıştır. Çayan Mahallesi’nde halkın tüm sorunları oluşturulan “halk komiteleri” aracılığıyla çözülmeye çalışılmıştır. Devrimci hareketin İstanbul’un gecekondu mahallelerinde yürüttüğü çalışma o yıllardan itibaren giderek büyümüştür. Ve o günden bu yana, bu çalışmada Dev-Gençliler’in de hep özel bir yeri, katkısı olmuştur.
Dev-Gençliler, 1977’de Ümraniye’de de gecekondu yapım çalışmalarına katılmış, gecekonduların yıkılmasına karşı da halkla birlikte direnişin içinde olmuşlardır.
Her alanda halkın sorunlarına sahip çıkan, emekçilerin, yoksulların mücadelesinin içinde yeralan Dev-Genç, bu çalışmalar içinde halkın hem öğrencisi hem öğretmeni olmuştur.
Gençlik örgütsüzlüğe mahkum edilemez!
Gençliğin tarihi, bir bakıma, örgütlenmede büyük bir ısrar ve kararlılık tarihidir. FKF’den bu yana, Devrimci Gençliğin kurduğu hemen tüm örgütlenmeler, oligarşinin baskı ve terörüne, yasaklamalarına, kapatmalarına maruz kalmıştır. Ama Devrimci Gençlik, hiçbir dönem örgütsüzlüğe mahkum edilmeyi kabul etmedi. İşte FKF’den, Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu’ndan bugünkü Gençlik Federasyonu’na uzanan yıllar boyunca bir çok federasyonun ve yerel derneklerin kurulduğu tarihi, işte bu nedenle örgütlenmede ısrar ve kararlılığın tarihi olarak nitelendiriyoruz.
Bu ısrar ve kararlılık tarihinin halkalarından biri de İstanbul Dev-Genç’in Kuruluşu’dur. 1977 yazı sonunda kapatılan İYÖD’ün yerine İstanbul Devrimci Gençlik Derneği kuruldu. Bu süreçte iktidarda II. MC hükümeti vardı ve faşist terör her geçen gün halka daha fazla saldırıyordu.
1977-1978 yıllarında faşist işgalleri kırma kampanyası da yoğunlaşarak devam etti. Bu doğrultuda zorlu mücadeleler verildi, faşist teröre karşı eylemler örgütlendi. İşgal altındaki okullara toplu gidişler organize edildi. Ve elbette bunların da sonuçları alınmaya başlandı.
Dev-Genç bu dönemde, bir yanda bu mücadeleyi sürdürürken, işgalin kırıldığı okullarda da anti-faşist bilinci yükselterek, daha örgütlü bir anti-faşist hareket yaratmayı ve akademik-demokratik mücadeleyi yükseltmeyi hedefledi.
Dev-Genç, tasfiyeciliğin karşısında…
Yazı dizimizin buraya kadarki bölümünü okuyanlar için sanırız şu artık nettir: Dev-Genç, kendini üniversitelerle, akademik taleplerle sınırlayan bir örgütlenme değildir. Yine ilk bölümlerden hatırlayacaksınız, onun belki de ülkemiz tarihi açısından üstlendiği en büyük misyonlardan biri, içinden Türkiye devriminin önderlerini çıkarmış olmasıdır. Her dönemde halkın ulusal ve sınıfsal kurtuluşu konusunda kendisini sorumlu görmüştür. 1977-78’lerde, Mahir Çayanlar’ın miras bıraktığı devrimci çizginin tasfiye edilmek istenmesine karşı tavır alması da bu sorumluluğun bir parçasıdır. Mahir Çayanlar’ın netleştirdiği Türkiye Devriminin Yolu’ndan yürümeye kararlı Dev-Gençliler, Parti-Cephe’nin stratejisinin tasfiye edilmek istenmesine karşı devrimci çizgiyi bilinçle ve militanca sahiplendiler.
Dev-Gençliler, Parti-Cephe’ye umut bağlamış tüm Cephe sempatizanlarının birliğini savunmuş, bunun için gereken özveriyi defalarca göstermişlerdi. DGDF’nin kuruluşunu, 1975’de Devrimci Gençlik dergisinin, 1977 Nisanında Devrimci Yol dergisinın çıkarılmasını hep bu amaçla ele almışlardı. Ama Ankara’daki tasfiyeci hizibin sağ çizgisi sürekli önlerine çıkmıştı. Ankara hizbinin savunduklarının ve yaptıklarının Parti-Cephe çizgisiyle bağdaşmadığı, pratiğin içindeki Dev-Gençliler için çok açıktı.
Bu süreç bilindiği gibi, bir ayrışma ve saflaşmayla sonuçlandı. Tasfiyecilik bir yanda, devrimci çizgi bir yandaydı. Devrimci Çizgi, 1978’deki ayrışma sonucunda Devrimci Sol olarak yeniden örgütlenirken, Dev-Gençliler de saflarını devrimci çizgiden yana belirlediler. İstanbul, Konya, Bursa, Elazığ, Tekirdağ Dev-Genç örgütlülükleri başta olmak üzere, onlarca il ve ilçedeki Dev-Gençliler, tasfiyeciliğe tavır alıp, Parti-Cephe’nin yeniden yaratılması mücadelesinde saf tuttular. Bu gelişmeye paralel olarak da elbette gençlik alanında yeni bir örgütlenmenin yaratılması ihtiyacı doğdu. Bu ihtiyacın sonucunda Devrimci Gençlik Federasyonu (DGF) kuruldu.
Faşizme karşı mücadelede Dev-Genç anlayışı…
Üniversitelerdeki faşist işgallere karşı mücadelede Dev-Genç adeta yalnızdı. Oportünist, revizyonist gruplar, provokasyon teorileriyle, başka bahanelerle Dev-Genç’in faşist işgalleri birlikte kırma çağrılarına cevap vermeyerek, faşistlere karşı mücadelede Dev-Genç’i tek başına bırakmıştır.
Dayı solun o zamanki, durumunu Kongre Raporu’nda şöyle dile getiriyordu:
“İstanbul Üniversitesi’ndeki 16 Mart katliamı, faşizmin İstanbul’da da kitlesel katliamlar düzenleyeceğinin ilk işaretlerindendi. Bu katliam karşısında duyarlılık gösteremeyen, faşizmin ne yapmak istediğini ve faşizmi yeterince kavrayamayan solun tavırsızlığıyla faşizmin taktiklerinin önü açılmış ve giderek Kahramanmaraş vahşetine varılmıştır.”
Dev-Genç bütün okullarda gücü oranında faşist işgalleri kırarak, öğrenci gençliğin devrimci mücadeleye daha yoğun olarak katılmasını sağlamıştır. Bu direnişlerde yer almayan oportünist ve revizyonistlerin niteliği de kitlenin gözünde iyice açığa çıkmış, anti-faşist mücadelenin öne çıktığı bu okullarda bütün inisiyatif Dev-Genç’lilerin eline geçmiştir.
1977-1978 öğrenim yılının ikinci yarısında Dev-Genç’in mücadelesi sonucunda İstanbul’da faşist işgal altında okul kalmamıştır. Ancak faşistler atıldıkları okullara dışarıdan saldırılarını sürdürmeye çalışırlar bir dönem daha. Bu saldırılardan birinde, 9 Mayıs 1978’de Yıldız Üniversitesi DMMA’dan çıkan öğrenciler kurşunlandı. Saldırıda Hasan Okut, Müjdat Çelikyay ve Renan Eriş katledildi. Dev-Genç onların cenaze törenini, anti-faşist bir kitle gösterisine dönüştürdü.
O dönem açısından şunu belirtmek gerekir ki, faşist saldırı ve katliamlarla kitlelerin teslim alınmasının önüne Dev-Genç’in kararlı ve militan mücadelesi sayesinde geçilmiştir. Dev-Genç nasıl bir anti-faşist mücadele yürütülmesi gerektiği konusunda önemli bir gelenek daha yaratarak Türkiye soluna örnek olmuştur. Şehitler vermeden, militan ve kitlesel bir mücadele örgütlemeden, ama en önemlisi, faşist terörün karşısına devrimci şiddeti çıkarmadan, faşizme karşı mücadele edilemeyeceği gösterilmiştir.
Gençliğin can güvenliği ve öğrenim hakkı, bu mücadele içinde savunulmuştur.
Anti-emperyalist Mücadelenin bayraktarı Dev-Genç…
Dev-Genç’in mücadelesi çok yönlüdür. Anti-faşist mücadelenin tüm yoğunluğuyla sürdüğü bu yıllarda bile, anti-emperyalist mücadele de sürdürülmüştür. Çünkü Dev-Genç geleneğinde anti-emperyalist tavır, gelenekselleşmiş, Dev-Genç ruhu dediğimiz olgunun ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür.
Faşist terörün ve anti-faşist mücadelenin herşeyin önüne geçtiği 1977-1978 yıllarında Dev-Genç önderliğinde yapılan anti-emperyalist ve enternasyonal dayanışma eylemleri bunun örneğidir. Duyulan her emperyalist saldırıya tavır alınırken, emperyalizme darbe vuran bütün girişimler, halk kurtuluş savaşları desteklenmiştir.
Dev-Genç ülkemizde anti-emperyalist mücadele bilincinin geliştirilmesinde her dönem önemli bir misyona sahip olmuştur.
Özellikle Amerikan emperyalizmine karşı her dönem aktif bir mücadele yürütülmüştür. Eylül 1977’de yapılan NATO tatbikatı ve boğaza demirleyen ABD savaş gemileri Dev-Genç’in anti-emperyalist kampanyasıyla teşhir edildi. Kampanya, bildiriler, el ilanları, afişler, toplantılar, gösterilerle zenginleştirildi. 28 Eylül 1977’de İTÜ Maçka Maden Fakültesi binası Dev-Genç tarafından işgal edildi. Bütün İstanbul Devrimci Gençliği burada toplandı. Binanın her yeri NATO ve ABD emperyalizmini lanetleyen pankartlarla donatıldı. İşgal gece 11’de meşalelerle Taksim’e kadar yapılacak bir yürüyüşle bitirilmek istendi. Polisin yürüyüşe geçen kitlenin önünü kesmesi üzerine polis şefi Şükrü Balcı rehin alınıp korteje dahil edilince, polis yolu açmak zorunda kaldı. Yürüyüş Taksim meydanında anıta asılan Dev-Genç pankartının altında yapılan bir konuşma ve devrim andıyla sona erdirildi.
Anti-emperyalizm, Devrimci Hareketin ve Dev-Genç’in mücadelesinin ana halkalarından birini oluşturur. Bu dönemden, 1977-78’den aktaracağımız bazı eylemler, bu pratiğin örneklerindendir:
-1977 Haziran ayında Molukalı gerillaları katleden Hollanda emperyalizmi, Hollanda Konsolosluğu önünde yapılan bir gösteriyle protesto edildi.
– 1977 Kasım ayında Mogadişu’da uçak kaçıran iki Filistinli gerillayı katleden Alman emperyalizmi protesto edildi, Alman Kültür Merkezi tahrip edildi.
-1978 Haziranında Fransız emperyalizminin Batı Sahra halkının üzerine bombalar yağdırması Fransız Konsolosluğu’nun önünde protesto edildi.
– 1978 Kasım ayında Katangalı gerillalara saldıran Belçika devleti, Belçika Konsolosluğu önünde protesto edildi.
– Yine aynı günlerde, Filistin mücadelesini boğmak için Mısır-İsrail ve ABD arasında imzalanan Camp-David anlaşmasına karşı bir kampanya düzenlendi. İsrail, Mısır, ABD konsoloslukları önünde protesto gösterileri yapıldı,
– 1978 Aralık ayında ABD emperyalizminin ülkemizdeki üslerinin tekrar açılmasını ve yeni asker ve teçhizat sevk edilmesini protesto için İstanbul Pan Am (Amerikan Hava Yolları) önünde gösteri düzenlenip büro tahrip edildi. Galatasaray’da ABD Kültür Ataşesi’nin yolu Dev-Genç’liler tarafından kesilerek, arabasının üzerine boyalarla “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” sloganı yazıldı ve araba yakıldı….
DEV-GENÇ’İ YAŞATACAĞIZ!..
Yukarıda belirttiğimiz gibi, devrimci hareketin yeniden örgütlenmesi, Dev-Genç’in de yeniden örgütlenmesini beraberinde getirmişti. Militanca bir mücadeleyle, bedeller ödenerek, şehitler verilerek yaratılan Dev-Genç, aynı çizgide yoluna devam edecekti. Bu ismi, bu çizgi ve geleneği, tasfiyecilerin, inkarcıların, istismarcıların yaşatması mümkün değildi elbette. Bu çizgiyle ve gelenekle ilgisi olmayanların bu ismi kullanması da zaten siyasi ve örgütsel olarak doğru olmadığı gibi, ahlaki olarak da doğru değildi. Zaten tarih, istismarcıları, başkalarının mücadelesi üzerinden pay kapmaya çalışan hırsızları elemişti hep, bu kez de böyle olacağına şüphe yoktu..
Devrimci Yol içinde yaşanan tasfiyecilik kendini kaçınılmaz olarak daha önce birlikte oluşturulan Devrimci Gençlik Federasyonu (DGDF) içinde de gösterdi. DGDF’nin tüzüğünün İçişleri Bakanlığı tarafından kabul edilmemesi üzerine yeni bir federasyonun kurulması gündeme geldiğinde, 24 Haziran 1978’de çeşitli şehirlerden gelen DEV-GENÇ kadrolarının katıldığı bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda Ankara hizibinin tasfiyeci ayak oyunları sonucunda, İstanbul DEV-GENÇ’in devrimci bir örgütlenmeye yönelik önerileri red edildi. Toplantının ardından İstanbul’a dönen DEV-GENÇliler, gazetelerden Tüm Gençlik Dernekleri Federasyonu (Tüm DEV-GENÇ) adı altında yeni bir federasyonun kurulduğunu öğrendiler. Ankara’daki tasfiyeciler bir yandan yeni federasyonun kuruluşunu «bir yanlışlık olmuş» diye açıklarken, diğer yandan da militan kadroları tasfiye etmek için uğraşıyorlardı, kelimenin tam anlamıyla burjuva ayak oyunları içindeydiler.
Tüm bu yaşananlar devrimci tarzda yeni bir örgütlenmenin yaratılmasını zorunlu kılıyordu. Bunun üzerine 8 Temmuz 1978’de DEV-GENÇ Kurultayı toplandı. Kurultayda İstanbul, Elazığ, Konya, Tekirdağ, Ankara, Eskişehir, Çanakkale, Bursa, Samsun, İzmir, Kırşehir, Malatya başta olmak üzere bir çok şehirden gelen 1500’e yakın DEV-GENÇ delegesi ve temsilcisi tarafından DEV-GENÇ’in yeniden kurulması kararı alındı. Böylece Devrimci Gençlik Federasyonu (DGF) kuruldu. Ardından Ağustos ayında DEV-GENÇ dergisi çıkartılmaya başlandı. Derginin ilk sayısının kapağında «DEV-GENÇ’İ YAŞATACAĞIZ!» yazıyordu.