BİR DEV-GENÇ’İMİZ VAR”

Dev-Genç’in Yarım Asırlık Öyküsü

2.  BÖLÜM…

Dev-Genç’in yarım asırlık tarihindeki yolculuğumuza devam ediyoruz. 1970’lerin başındayız. 1960’ların ikinci yarısı boyunca şekillenen Dev-Genç geleneklerinin yavaş yavaş pekiştiği bir dönemdir bu yıllar. Dev-Genç, kitlesel, militan geleneklerini pekiştirirken, bağımsızlığa, demokrasiye giden yolda, kendine yeni bir yol da belirleyecektir…

Dev-Genç gençliğin akademik taleplerine sahip çıktığı gibi, halkın mücadelesinde de aktif olarak yer alarak halkın mücadelesinin gelişmesine, devrimci bir nitelik kazanmasına o günkü koşullar içinde önderlik etmiştir. Üniversitelerdeki anti-faşist mücadelede, köylülerin toprak işgallerinde, işçi sınıfının mücadelesinde Dev-Gençliler ön saflarda yer almış, halkın her kesimiyle omuz omuza mücadele etmiştir.

Bu konudaki çarpıtmaları boşa çıkartabilmek için FKF’den Dev-Genç’e dönüşen süreci doğru kavramak gerekir. FKF, gençliğin örgütlenme açısından deneyimsiz, ideolojik açıdan belirsizliklerle dolu olduğu bir dönemin örgütlenmesidir. Üstlendiği misyon da buna paraleldir.. FKF, devrimci dönüşüm ve gelişimine paralel olarak devrimci hareketi yaratacak kadroların yetişeceği bir okul işlevine sahip oldu. Yine bu gelişimin devamında Dev-Genç, mücadelesini yalnızca gençliğin akademik-demokratik mücadelesi ile sınırlamayarak, zamanla tüm halk kesimleri tarafından öncü olarak kabul edilen bir örgütlenme haline geldi.

 15-16 Haziran Direnişi’nde oligarşinin işbirlikçi sarı sendikacılığı hakim kılmak ve DİSK’in tasfiyesini sağlamak için çıkarttığı yasaların geri çekilmesinde, işçi sınıfı ile birlikte omuz omuza mücadele eden Dev-Genç’in de önemli payı vardır.

Dev-Genç bu yıllar boyunca, yoksul topraksız köylülerin eylemlerinden işçi sınıfının grevlerine, TÖS’ün öğretmen grevine kadar halkın her kesiminin eylemlerinde onlarla yan yana olmuştur.

Dev-Genç’in her sorununda halkın yanında yer alması, devrimcilere olan sempatiyi, güveni artırmış, Türkiye devrim mücadelesinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Dev-Genç, halkın sırtını dayayabileceği, mücadelesinde yalnız olmadığını gösteren bir güç haline gelmiştir. Devrimci Hareketin hızla gelişmesinin arkasında Dev-Genç’in halkla bütünleşmiş mücadele çizgisinin, halk üzerindeki bu etkisinin payı büyüktür.

FKF içinde etkin bir güç olmaya başlayan devrimci gençlik sayesinde gençlik militan bir nitelik kazanmış, mücadele gittikçe kitleselleşmiştir. Dev-Genç, öğrenci gençliğin yanısıra, işçi ve köylüler arasındaki çalışmayı, tüm işçi, köylü öğrenci gençliği, Dev-Genç çatısı altında birleştirme perspektifiyle ele almıştır.

Devrimci Gençliğin Hakimiyeti: 5. KURULTAY…

FKF’nin 4. Kurultay’ı, Dev-Genç adının doğumuna tanıklık etmişti. Ancak yönetimde hala bazı geri anlayışların etkisi söz konusuydu. Ekim 1970 yılında yapılan TDGF 5. Kurultayı’nda proleter devrimciler seçimleri tek başlarına kazandılar. Böylece MDD’cilerle ve onlardan ayrılan Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) ile yollar tamamıyla ayrıldı. Bu kurultay, Dev-Genç’in Türkiye solu içinde önder bir güç haline geldiğinin de göstergesi oldu. Dev-Genç önderleri Türkiye devrimine ilişkin daha büyük bir sorumluluk yüklendiler.

Dev-Genç’i Dev-Genç Yapan Cephe anlayışıdır… Dev-Genç ve THKP-C’nin mücadelesi o süreçteki tarihsel gelişimin bir ürünü olarak iç içe geçmiştir. Kurultay’dan birkaç ay sonra THKP-C’nin kurulmasıyla, Dev-Genç’in son kurultayında yönetime Cephelilerin gelmesi birbirinden bağımsız değildir. THKP-C’yi kuran kadroların büyük bir çoğunluğu Dev-Genç’in önder kadro ve yöneticileridir.

Ancak elbette Dev-Genç ve THKP-C birbirine karıştırılmamalıdır. İkisi özdeşleştirilemez. Dev-Genç gençliğin en devrimci, militan gençlik örgütlenmesidir. THKP-C ise Türkiye halklarını devrime götürme iddiasıyla kurulan Parti ve Cephe örgütlenmesidir. Gençliğin mücadelesi diğer halk kesimlerinin mücadelesini, diğer mücadeleler de gençliğin mücadelesini etkilemiştir. Halkın bütün kesimlerinin mücadelesini kurmayca örgütleyebilmek ve önderlik edebilmek için bir partiye duyulan tarihsel ihtiyaç THKP-C’nin doğmasına neden olmuştur. THKP-C, Türkiye soluna hakim olan 50 yıllık revizyonist, reformist geleneğe vurulmuş bir darbedir. THKP-C ile birlikte ilk defa Türkiye koşullarına özgü bir devrim stratejisi geliştirilmiştir.

Bu noktada diyebiliriz ki; Dev-Genç’in Türkiye devrim mücadelesine kazandırdıklarının en önemlilerinden biri,  devrimci hareketi yaratacak kadroları çıkartmış olmasıdır.

FKF ve Dev-Genç gençliğin akademik mücadelesinin geliştirilmesinden, Türkiye solu içinde anti-emperyalist ve anti-faşist bir mücadele geleneğinin oluşturulmasına kadar pek çok konuda ilkleri yarat mışlardır.

Daha ilk anından büyük görevler üstlendi…

Dev-Genç, aynı zamanda Türkiye soluna 50 yıldır egemen olan parlamentarist, reformist geleneğe tavır almış, faşizmin sürekli olduğu bir ülkede gençlik mücadelesinin de ancak militanca, bedel ödenerek, şehitler verilerek yürütülebileceği gerçeğini Türkiye soluna göstermiştir. Mücadele konusundaki bu ayrışma, Türkiye solunun en büyük ayrışmalarından biri olmuştur.

Dev-Genç, Türkiye soluna anti-emperyalist mücadele geleneğini kazandırmıştır. Anti-emperyalizm devrimci stratejinin en temel halkalarından birini oluşturmuştur.

Oligarşi eğitimiyle, kültürüyle, ideolojisiyle gençliği düzene bağlamaya, pasifize etmeye, siyaset dışı bırakmaya çalışırken, Dev-Genç oligarşinin bu politikalarını bozarak gençliğin politikleşmesinin, devrimcileşmesinin önünü açmıştır. Anti-emperyalist duygularla donanmış vatansever bir gençlik yaratmıştır.

Oligarşinin sivil faşist hareketi örgütlerken asıl amacı halkı, sindirmek ve örgütlülüklerini dağıtmaktı. Dev-Genç oligarşinin bu politikasının halk üzerinde başarılı olabilmesinin önündeki en büyük engel olmuş, faşist saldırıları geri püskürtmüştür.

Dev-Genç aynı zamanda revizyonist ve oportunist anlayışların gençliği pasifize etmesinin karşısında da barikat olmuştur. Gençliğin sosyalizme sempati duymasını sağlayarak, bağımsız, demokratik, sosyalist bir Türkiye kurma mücadelesinde aktif olarak yer almasında önemli bir işleve sahip olmuştur.

Bu nedenle de Dev-Genç ne yalnızca bir isim, ne de yalnızca bir tabeladır. Bir gençlik örgütlenmesi devrimci politikaların yönlendirmesiyle, Türkiye devrim mücadelesine çok önemli katkılar sağlamıştır.

Dev-Genç inançlı, halkı, vatanı, idealleri için bedel ödemeyi göze alan, cüretli, bir gençlik yaratmıştır. Dev-Genç’in yarattığı gençlik anti-emperyalist, anti-oligarşik devrim mücadelesinde yer almıştır.  Ve fedakarlığıyla, bağlılığıyla verdiği şehitlerle Dev-Genç ismi gençliğin ve halkımızın yüreğine, bilincine devrimci mücadelenin simgesi olarak kazınmıştır.

Dev-Genç’i sıradan bir gençlik derneği olmaktan çıkartan işte bu devrimci anlayışı olmuştur.

12 Mart’ta direniş gelenekleri yaratan Dev-Genç ve 12 Mart sonrası…

12 Mart 1971’de ülkemizde gelişmekte olan devrimci mücadelenin önüne faşist bir cuntayla geçilmek istendi. Cunta pek çok demokratik kitle örgütünü kapattığı gibi Dev-Genç’i de kapattı. Birçok yönetici ve üyesi tutuklandı. Buna rağmen, Dev-Genç, THKP-C’nin cuntaya karşı direniş çağrısına kulak vererek, direnişe geçti. Sayısız Dev-Gençli kırsal alanda mücadeleyi sürdürmek için girişimlerde bulundu. Okullarda örgütlülük sürdürülmeye çalışıldı. Tutsak Dev-Gençliler de hapishanede yeni yeni şekillenmekte olan direniş geleneğinin en önündeydiler… İhanet edenler, düzene dönemler, yılgınlar çokça çıktı bu dönemde. Ama bu ruh hali Dev-Genç’i teslim alamadı. Tam tersine, 12 Mart’ın hemen ardından coşkusuyla, militanlığıyla, sınıflar mücadelesi sahnesine ilk çıkan Dev-Gençlilerdi…

Bu dönemde cuntanın her alanda sürmekte olan baskılarına, soldaki genel olumsuzluklara rağmen, Dev-Genç yeniden toparlanmakta fazla zaman kaybetmedi. Bunu sağlayan da Cephe’nin mücadele anlayışı ve direniş geleneğiydi. 30 Mart 1972’de THKP-C önder kadroları Kızıldere’de katledilse de, yarattıkları direniş manifestosuyla Türkiye halklarına çok büyük bir miras bırakmışlardı ve o mirasın başta gelen taşıyıcısı da Dev-Genç olacaktı. Dev-Gençliler, 12 Mart sonrası bir kez daha tarihsel bir misyon yükleniyorlardı..

THKP-C’nin fiziki olarak imha edilmesi, halkın ve devrimci gençliğin önder kadrolarının katledilmesi, tutuklanması devrimci gençliğin önüne yeni bir görev koyuyordu. Mahirler’in mücadelesi, şehirlerde, köylerde özellikle gençlik içinde büyük bir sempati ve potansiyel yaratmıştı. Ancak bu potansiyel dağınık ve örgütsüzdü. En önemli sorun gençliğin yeniden örgütlenmesiydi. Cephe’nin sempatizanı, taraftarı olan Dev-Gençliler, öncelikle bu “toparlanma ve toparlama” görevini omuzladılar. Ki, Dayı da onların içindeydi.

1973 sonrasında ortaya çıkan diğer bir sorun ise faşistlerin gençlik içinde örgütlenmeye başlamasıydı. MHP meclise girmiş, komando kamplarında eğitilip donatılan faşistler halkın üzerine salınmıştı.

Temel sorun, gençliğin yeniden nasıl ve ne şekilde örgütleneceği, ve bu saldırılara nasıl cevap vereceğiydi. Bu konuda farklı anlayışlar gündeme geldi. Cepheciler bir an önce merkezi ve kitlesel bir öğrenci derneğinin kurulmasını isterken, bir diğer kesim THKP-C’nin “legal örgütlenmelerden dolayı darbe yediğini” ileri sürerek yasal derneklere karşı çıkıyor, başka bir kesim ise dernek kurulmasına “kapatırlar, sürdüremeyiz, kaldıramayız” diye yan çiziyordu.

Sabırla tartışıldı. Ama tartışmanın da bitmesi gereken bir nokta vardı; mücadelenin, gençliğin sorunları daha fazla bekleyemezdi. Dev-Gençliler, atılması gereken bu adımı atacaklardı; gençliğin, mücadelenin geliştirilmesini düşünenler, bu doğru adımı takip etmek durumundaydılar. Bu tartışmalar sonucunda gençlik yeni bir dernekleşmeye gitti.

Yeniden Örgütlenme: İYÖKD’nin Kuruluşu…

İYÖKD (İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Derneği) 1973 Kasım ayında kuruldu. Böylelikle, gençlik yeniden merkezi bir örgütlenmeye sahip oluyordu. Derneğin ilk yönetiminde Cepheciler, Kıvılcımcılar ve Mihriciler yer aldılar. Daha sonrasında farklı siyasi gruplar da dernek çalışmalarına katıldı. İYÖKD, gençliğin ve bütün olarak mücadelenin yürütülmesinde FKF ve Dev-Genç gibi önemli bir görev üstleniyordu. Bundan sonraki görev gençliği örgütlemek, yeniden eğitmek ve tek çatı altında toparlamaktı.

1974 yılında devrimci gençliğin önderliğinde Anadolu’da başka dernekler de kuruldu. İYÖKD, bildirilerle, bültenlerle, gençliğin akademik-demokratik sorunlarını ele alırken, anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin yükseltilmesi için gençliğe çağrılar yapıyor, belli bir bakış açısı sunuyordu… Çözümün devrimden geçtiğini söyleyebilen bir dernekti.

Dernek çalışmaları yoğun bir öğrenci ilgisiyle karşılandı. 1. Kongre’de, Kıvılcımcı oportunistlerin içinde yer aldığı TSİP’le, Cepheciler arasında bir hesaplaşma yaşandı. Kongre öncesi yoğun bir üye kampanyası başlatıldı. Seçimlerde TSİP’liler yönetime giremezken, yeni yönetimde THKO taraftarları ile Mihriciler yönetimindeki “Cepheciler” yer aldı. 2. Kongreye kadar İYÖKD birçok eylem örgütledi.

İYÖKD’nin Kampanya ve Eylemleri..

İYÖKD’nin bildiri, bülten, afiş şeklinde yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin yanında en önemli kampanyalarından biri, 1974 Nisan ayında NATO’nun kuruluş yıldönümünde yürüttüğü anti-emperyalist kampanya oldu. Bu kampanya gençlikle sınırlı kalmayarak tüm halka yönelik bir propaganda faaliyetine dönüştü. NATO’nun emperyalist niteliği, Türkiye’nin NATO içindeki rolü geniş halk kesimlerine anlatıldı.

— “Tutsaklara özgürlük” kampanyası: Gençlik kendini yalnızca akademik taleplerde sınırlamayarak, politik taleplerin de savunucu oldu. Bu kapsamda “tüm siyasi tutsaklara, koşulsuz özgürlük” talebiyle yürütülen kampanya bir örnekti.

İETT Zamlarıyla İlgili Eylem: İYÖKD’nin ilk protesto eylemlerinden biri gençliğin ekonomik sorunlarıyla ilgilidir. 1974 baharında İETT biletlerine zam yapılmasına karşı kitlesel bir protesto gösterisi düzenlendi. Eylemler, kazanımla sonuçlandı. İETT bir kaç gün sonra biletlere yaptığı zamları geri almak zorunda kaldı.

Kıbrıs İşgaline Tavır: Ordunun Kıbrıs’a çıkartma yapmasının Amerikan emperyalizminin işine yaradığını söyleyen İYÖKD, müdahaleyi kınayarak “Bağımsız birleşik Kıbrıs ” sloganın yer aldığı yazılama, pullama ve afişlemelerle işgali protesto etti. ABD Konsolosluğu’nun önüne siyah çelenk bırakılarak, ABD’nin işgaldeki rolü kınandı. Dev-Genç’in anti-emperyalist mücadele geleneği İYÖKD ile yaşamaya devam ediyordu.

— Yüksek Okullar Boykotu: İYÖKD paralı yüksek öğretim yapan özel okullara karşı açığa çıkan gençliğin tepkisini de örgütledi. Kampanya “Ayrıcalıklı Paralı Eğitime Son” sloganıyla sürdürüldü. Eylem tüm yüksek okulları içine alan bir boykota dönüştü. Boykot devrimci öğrenci temsilcilerinin Ankara’ya giderek Milli Eğitim Bakanı’yla görüşmesi sonucunda taleplerinin kabul edilmesiyle sonuçlandı. Boykotun kazanımla sonuçlanması gençlik içinde büyük bir moral kaynağı oldu. Bu eylemlerin örgütlenmesi esas olarak Cepheciler tarafından yapıldı.

— Şahin Aydın’ın Katledilmesi üzerine, yürüyüş, boykot ve cenaze töreni: Şahin Aydın İYÖKD yönetiminde Mihri Belli’ye yakın gruptan bir devrimciydi. 19 Aralık 1974’de okulun önündeki durakta gericiler tarafından bıçaklanarak katledildi. Bunun üzerine tüm okullarda boykot ilan edilerek, yürüyüşler yapıldı. Bu eylem binlerce öğrenciyi sokağa dökmüş, gençliğin örgütlü gücünün ortaya çıkamasını sağlamıştır…

—- devam edecek —-

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.