Aşağıda Halkın Avukatı Adalet Şehidi Ebru Timtik’in Kardeşi Halkın Avukatı Barkın Timtik’in savunmasından bazı bölümleri yayınlıyoruz…
Ebru’nun talepleri için mücadele eden meslektaşlarım burada onları, yurt dışından gelen meslektaşlarımı selamlıyorum. Bugün Ebru’nun sözlerini dillendirmek istiyorum.
Biz siyasi sebeplerle tutukluyuz, mesleğin ifasıyla bağdaşmayan herhangi bir fiilimiz yok. Bize somut bir olay hiç yönlendirilmedi. Bu sözde davalar ile sadece özgürlüğümüz çalınmadı bizden canımız alındı. Davanın esasına dair bütün sözler Ebru tarafından söylenmiştir.
Ebru Timtik yeni bir hukukçu ve aydın kuşağının yol göstericisi olarak yaşamaya devam edecek.
Ebru şöyle diyor: 5 Nisan’ı ölüm orucuna başlamak için seçmem sadece Avukatlar Günü olmasından değil. Stajyeri olduğum Behiç Aşçı da aynı böyle bir günde adalet için ölüm orucuna başlamıştı.
Helin, türkülerini özgürce söylemek için canını verdi. Türküler susarsa halk dilsiz kalır. Ben Helin’in avukatıyım, avukatlığına devam ediyorum. Ya onun türkülerini söyleyeceğim ya da adalet için öleceğim.
Ben vekaletini aldığım yüzlerce insandan bana güvenmelerini istedim. Hak aramanın bir yolunun mutlaka bulunacağını söyledim. Hukuka aykırı delillerle mahkum edilen binlerce insan adına söylüyorum sözlerimi.
Halkın avukatları her koşulda hak aramaya devam eder demiştik, Helin’e destek olmak için açlık grevine başlamıştık. Helin artık yaşamıyor. Bizim değerimiz adalettir. Adalet ne bir koltuğun, sarayın, partinin adı olamaz. Adalet için ölünür.
Siyasi davalarda adil bir yargılamaya hiç tanık omadık. Bizim davamız üzerinden gösterilen pervasızlık pek az davada gösterildi. İktidar bizi kendisine tehdit olarak gördükleri listesine koymuş belli. Suriye politikasına karşı, maden politikasına karşı tavrımız bunun nedenleri.
Hiçbir mahkeme, yargılama devrimci avukatlık geleneğinin üzerine gölge düşüremez. Bu dosyada karar 27 Ağustos günü verilmiştir. Ebru’nun canıyla mühürlenmiştir.
Kamu istihdam politikası karşısında tavrımız, tasfiyecilik karşısında duruşumuz. 19 Aralık, Jitem davalarını ısrarla takip ettik, bize saldırarak avukatları geriletebileceklerini düşündüler.
İdam olsa bizi öldürecekler ve halka özellikle avukatlara umutsuzluk ve korku nesnesi yapacaklardı. Biz asla vermedik o fotoğrafı biz o insanların umut ve onur simgesi olmak isteriz kabul ederlerse.
Ölüme hevesli olduğumuz için ölüm orucu değil bu eylemin adı; adaleti, doğruluğu ölümüne savunduğumuz için adı ölüm orucu.
Hiçbir mahkeme, yargılama devrimci avukatlık geleneğinin üzerine gölge düşüremez. Bu dosyada karar 27 Ağustos günü verilmiştir. Ebru’nun canıyla mühürlenmiştir.
Mahkemeye Segbis ile tanık olarak katılan Özgür Yılmaz ve Oya Aslan da Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik’in tahliyesini istediler. İfadelerinde şöyle seslendiler:
Özgür Yılmaz: Bugün kaçma şüphesinden çok konuşuldu. Ben her zaman bu dosyanın kaçan insanı oldum. Faşizmin adaletine inanmıyorum çünkü. Ben hep kaçıyorum, kaçtığım halde kaçma şüphem yok diye tahliye edildim. Selçuk’un da başına tam tersi geliyor.
Arkadaşlarımın tahliyesini istiyorum, öfkemizi daha fazla büyütmeyin.
Oya Aslan: 5 Nisan Avukatlar Günü’nü mücadele dönüştüren bütün meslektaşlarımı kutluyorum. Tutuklu meslektaşlarımın tahliyesini talep ederim.