“İşitmiyor artık
hep aynı tahta masanın başında akşamlıyan
hasta topal dostların
kalbe karanfil ruhu gibi damlayan
sözlerini
Çıplak
iki bıçak
gibi çekmiş yüzünde gözlerini
yürüyor düşmana doğru
YÜRÜYOR ADIM ADIM
YÜRÜYOR AĞIR AĞIR
YÜRÜYOR” Nazım Hikmet
F Tipi hapishanesinin, taş, beton havalandırmasında yürüyorum. Ayaklarımda hala hasar. O yüzden ağır ağır yürüyorum. Havalandırmanın adım sayısı belli. Yüreğin sınırları ise belirsiz. Bir etkinliğe davetliyim yetişmeye çalışıyorum.
Kırsalda bulunan bu F Tipi dört duvardan çıkıyorum. Buralar serttir, soğuktur. Hani Balkanlardan misali olan soğuk hava dalgasının ilk ziyaret yeri burasıdır. Ama şimdi kış ne yaparsa yapsın baharın gelişini engelleyemiyor. Serçelerin tantanası başladı. Arılar yalancı güneşe inanıp uçuşuyorlar. Sanki doğa da benimle yekinip yürüyor.
Yalnız gelmeyeceğim yanınıza. Yol üzerinden meslektaşlarını alıp öyle geliyorum. Duruşma salonundan atılan avukatlar da benimle, işini yaparken öldürülenler de, ömrünü icra dairelerinde harcayanlar da, bakanlık tarafından ruhsatına el konulanlar da, sorunların altında kalıp intihar edenler de, halkı savundukları için tutsak edilenler de, adalet için ömrünü bir hediye gibi verenler de benimle birlikte yürüyor.
Kalabalığımız büyüdükçe büyüyor. 5 Nisan Avukatlar Günü etkinliğine katılıyoruz. Bugün hak savunan, adalet mücadelesi veren ve bir çok saldırıya maruz kalan avukatların günü.
Hep birlikte aranıza karışıyoruz. Omuz başınızda duruyoruz. Ellerinizi tutuyoruz. Birlikte halaylarla coşuyoruz. Sloganlarımız birbirine karışıyor.
Sonra yine yürümeye başlıyoruz. Ellerimiz sımsıkı birbirimize bağlıyız. Sanki bir bataklıktan, daracık bir köprü üzerinde, tek sıra yürüyoruz. Hani birimizin eli ayrılsa hepimiz düşecek gibiyiz.
En önümüzde Av.Ebru Timtik yürüyor. Themis’in gözleri bağlıydı, egemenlerin emrine girmişti. Egemenlerin yönlendirdiği yere kılıcını vuruyordu. Anadolu’nun yeni adalet tanrıçası Ebru ise tam tersi. Gözlerinde hiçbir bağ yok. Her zamanki gibi kara gözleriyle çakmak çakmak bakıyor. Çok iyi tanıyor haklıyla haksızı, doğruyla yanlışı. Ve kılıcını kime sallayacağını çok iyi biliyor. Varlığıyla, adaletsizliğin yalnızca adalet savaşı vererek yenilebileceğini gösteriyor.
Bize yeni katılanlar oluyor. Kurtuluş Savaşında cübbelerini bağımsızlık için kuşanan Kuvay-i Milliyeci avukatlar da yanımızda. Hitler’in sorgusuna katılan ve bunun için komplolarda öldürülen Av. Hans Litten’le selamlaşıyoruz. Nazilere karşı Fransız direnişçileri kurşuna dizilmek pahasına savunan Fransız avukatlar türküler söylüyor. Madrid Attoca’da kontrgerilla tarafından katledilen avukatlar “No Pasaran-Geçit Yok” diye haykırıyorlar. ABD’de siyah halkın haklarını savunduğu için bedeller ödeyen avukatlar da pankart açıyor. 90’larda Kürt halkını savunduğu için infaz edilen Av. Faik Candan ve adalet mücadelesi verdiği için katledilen Av. Fuat Erdoğan da burada. Kalabalığımız gittikçe büyüyor.
Bu bir adalet yürüyüşü. Diktatör Batista’ya karşı Fidel’i, 26 Temmuz hareketini savunmuş avukatlar haykırıyor: “asla durmayalım. Adaletsizliği ancak kararlı bir adalet yürüyüşü durdurabilir. Bedel ödemeden hiçbir zafer kazanılamaz. Onları durdurana kadar yürüyelim” büyük bir alkış alıyorlar. Uğultu oluyor.
Ve yürümeye devam ediyoruz. Geceleri uyurken açlıktan yılan gibi kıvrılanların öfkesiyle, bedava ekmek için saatlarce sıra bekleyenlerin isyanıyla, 80 yaşında pazarlarda sebze çürükleri toplayanların acısıyla, bizden umudu olan insanlarımızın inancıyla halkın avukatları olarak çok daha kararlı bir şekilde yürüyoruz.
Bugün 5 Nisan. İki kere doğduğum gün. Biri 5 Nisan 1988’de diğeri ise 5 Nisan 2020’de. Ve ikinci kez doğduğum geçen yıldan beri ikinci bir yüreğe sahibim. Artık Av. Ebru Timtik’in kalbini de taşıyorum. Ve yürüyorum şimdi yüreğim hınçla doldu. Yürüyorum yüreğim adalet özlemiyle yanarak. Yürüyorum mutlaka kazanacağımıza emin olmanın güveniyle. Adımlıyorum betonu kalbimde sizin sevginizi taşıyarak…