Aytaç Ünsal: “Çaresiz Değiliz, Muhtaç Değiliz. Çok güçlüyüz!“

„Bir eski Acem şairi: “Ölüm adildir” diyor…
Biliyorum
ölümün adil olması için
hayatın adil olması lazım, diyorsunuz…”
Nazım Hikmet


“Adil”, “adil yargılanma”.. Adil olan hakka uygun olandır. Peki Nazım ustanın söylediği gibi hayat
adil mi?
Hak ettiklerimize ulaşabiliyor muyuz? Hak emekle ortaya çıkar. Emek harcıyoruz, saatlerce
çalışıyoruz ama yiyecek ekmeğe muhtaç hale geliyoruz. Birden fazla bankaya borçluyuz.
Peki neden?
Çünkü Türkiye’nin en zengin 100 kişisi, aileleri 100 mil-
yar dolarlık servetlerini böyle biriktiriyorlar. Vergi ödüyoruz, borç ödüyoruz, emeğimizin karşılığını alamıyoruz.

Ürettiğimiz arabaya binemiyoruz, topladığımız zeytini yiyemiyoruz., büyüttüğümüz mey-
veleri çocuklarımıza yediremiyoruz. Bu sayede onlar zenginleşiyor, servetlerine servet katıyorlar. Bunun adı sömürü düzenidir. Ve bu düzende görüldüğü gibi hayat adil değildir.

Yargı ise bu adil olmayan hayatın devam etmesi için çalışmaktadır. Yasaları yöne-
tenler yapar. Kimse kendine karşı yasalar yapmaz. Yoksul bir insanın aklına çalmamalısın düşüncesi gelmez. Bunu ancak mal varlığı olanlar düşünebilir. Ülkemizde de yöneten-
ler buna göre yasa yaparlar.

Fakat öyle bir noktadadır ki ülkemiz, artık var olan yasalar da açık açık uygulanmıyor.
Adil hayatın olmadığı yerde yargı da adil olmuyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı açıklama yapıyor. “Türkiye’de en çok adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor” diyor. Anketler açıklanıyor, “yargıya hiç kimse güvenmiyor. Doğrudur çünkü ülkemizde adalet yoktur!
Halk için adalet olsaydı Bursa’da Kirazlıyayla köylüleri topraklarını savundu diye evlerinden göz-
altına alınır mıydı?
Halk için adalet olsaydı Ordu’da vatanlarının çöplüğe dönmesini istemeyen köylülere çöplere
yaklaşmama cezası verilir miydi?
Halk için adalet olsaydı Soma’da katledilen 301 madencinin katillerinden hesap sorulmaz mıydı?
Halk için adalet olsaydı Antalya’da bebekken bacağını kaybeden Özge’nin bacağının hesabı yerde bırakılır mıydı? Baba Ali İhsan Yıldırım takipsizlik kararlarıyla karşılaşır mıydı?

Doğa ölümü yarattı, biz şimdi meydan okuyoruz.

Gün gün ölüme yürüyoruz.

Olmazdı. Ayrıca siz hiç gördünüz mü köyleri kirleten bir fabrikanın, santralin sahibinin sabaha
karşı evinin basıldığını?
Göz göre göre daha fazla kar etmek için işçileri öldüren patronun günlerce gözaltında tutulduğunu gördünüz mü?
Halka hakaret yağdıranların, aç insanlara “gebersinler” diyenlerin ceza aldığına tanık oldunuz mu? Olmazsınız;
çünkü vatanımızda adalet yoktur. Adil yargılanma yoktur.
Adil bir yaşam için adil yargılanma için adalet için ölümün adaletini de ters yüz ediyoruz.


Kirazlıyayla’daki annelerimiz, kardeşlerimiz için. Ordu’daki halkımız için. Soma’da, Ermenek’te öldürülen işçilerin aileleri için.
Berkin Elvan için, Haziran Ayaklanması’nda öldürülen çocuklarımız için. Özge Yıldırım’ın bacağı için.
Çaresiz değiliz, muhtaç değiliz. Çok güçlüyüz. Anadolu topraklarında adaletsizliğin
meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz! Halkı sindirebileceklerini sanıyorlar. Ama bu
topraklarda adaletin nefes gibi değerli olduğunu unutuyorlar.
Direniş damarlarını unutuyorlar.
Şimdi örgütlenmenin ve şahdamarda toplanmanın zamanı geldi.

Öfkemizden, adaletimizden, birliğimizden ve zaferimizden korkuyorlar, korksunlar..

Hakkımızı söke
söke alacağız. Hayatı da ölümü de adil hale getireceğiz!

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.