(Aşağıdaki yazı, Halk Okulu dergisi’nden alınmıştır)
“MEDENİYET”İN DEĞİL HER TÜRLÜ KOKUŞMUŞLUĞUN MERKEZİ
ABD, FRANSA, İTALYA, İNGİLTERE, ALMANYA, İSVİÇRE…
ÇÜRÜYENLER, ÇÜRÜTÜRLER;
SORUNUN KAYNAĞI OLANLAR, HİÇBİR SORUNU ÇÖZEMEZLER!
EMPERYALİZM, FARE SORUNUNU BİLE ÇÖZMEZ, ÇÖZEMEZ!
HALKLARIN TEK KURTULUŞU SOSYALİZMDEDİR!
FRANSA’da halk, tahtakurusu ve farelerle yaşamaya mahkûm ediliyor
Her on evden birinde tahtakurusu var. Toplu taşıma araçları ve sinemalarda tahtakurusu vakalarının çok ciddi ölçüde arttığı için, güya bakanlıklar “alarma” geçirilmiş ve acil eylem planı ilan etmişlerdi.
Paris, dünyada en çok farenin yaşadığı şehirlerden biri olarak biliniyor, 6 milyon farenin olduğu şehirde, halkın parasının büyük kısmını farelerle mücadeleye harcadığı ortaya çıktı. Fransa emperyalizmi; halk ile farelerin nasıl birlikte yaşayabileceği konusuna çözüm (!) bulmak için bir komisyon kurduğunu ve araştırmalar yaptığını açıkladı.
İTALYA’nın başkentini de farelerin bastığı açıklandı
Roma’da 7 milyon fare tespit edildi; evet, 3 milyonluk şehirde 7 milyon fare var. Farelerin sayısının çokluğu, çöp ve kirliliğe bağlandı.
New York’taki fare sayısı, nüfusunun 50 katı
ABD’nin simgelerinden New York’un (New York City) merkezi Manhattan’da 8 milyon farenin yaşadığı söyleniyor. Yani sadece Manhattan’daki fare sayısı, New York şehrinin nüfusuyla neredeyse eşit!
Şehrin bilinen rezidanslarından birinin 50. katında bulunan ünlü bir moda dergisini, açılıştan bir ay sonra fareler bastığı için katı boşaltmak zorunda kaldığı haberleri yayınlandı. Sokakta, metroda, okulda, rezidansta Manhattan’ın her yerinde lağım fareleri günün her saatinde görülür durumda. Dünyayı yöneten borsanın, finansın, emperyalizmin merkezi olan Manhattan pislik içinde yüzüyor.
İSVİÇRE’yi ise uyuz hastalığı sardı
Okullardan iş yerlerine kadar her yerde halk, uyuzla boğuşuyor.
“İNGİLTERE’nin yeni sahipleri dev sıçanlar!” Burjuva basın bile böyle yazdı; çünkü başkentleri Londra’yı
fareler bastı! Şehirde boyları 40 santi- metreyi bulan fareler her yerde. Sadece bir çift farenin,
yılda yaklaşık 1250 fare doğurabildiği açıklandı.
ALMANYA’da hekim açığı 35 bin…
olarak açıklandı, önümüzdeki 10 yıl içinde bu açığın 50 bine çıkacağı tahmin ediliyor. Şu anda görev yapan yabancı hekim sayısı 60 BİN! Hastaneler, muayenehaneler tıklım tıklım dolu, randevular aylar sonrasına verilebiliyor; çünkü doktor açığı hâlâ kapatılabilmiş değil! Sovyetler Birliği’nde ve Küba’da sağlık sorunlarının nasıl çözüldüğü, bugün herkes tarafından hayranlıkla karşılanmaktadır. Çünkü sağlık, en temel haktır ve alınıp satılması katliamdır. Fakat emperyalizm sağlık hakkını, bugün en kârlı sektörlerden biri haline getirmiştir.
Emperyalizm, tüm tekniği, bilimi, ekonomiyi DAHA ÇOK SİLAHLANMA ve DAHA ÇOK KÂR üzerine şekillendiriyor. 2024’te silah üretmek ve halklara karşı haksız savaşlar çıkarmak için 2,3 milyon dolar harcandığı açıklandı.
Emperyalizm; halkları emekten ve üretimden kopararak, tüketime dayalı bir yaşam biçimi dayatıyor.
İhtiyaca göre değil, popüler olana göre tüketim, hiç ihtiyacı olmadığı hatta aslında beğenmediği halde, o ürünü satın almaya yönlendiriyor. Kapitalizm, bu tüketim kültürüyle aynı zamanda hiç durmadan çöp üretiyor.
Roma, Paris, New York gibi şehirlerde çöpler, yarım yenmiş yiyeceklerle dolu olduğu için fareler her yere yayılmış durumda.
Neden dünyanın geri kalanında, emperyalist ya da kapitalist ülkelerdeki gibi şehirleri milyonlarca fare basmıyor? Bir yanı elbette ekonomik olarak aynı şartlarda yaşamıyor olmalarıdır. Diğer yanı da sosyalizmden etkilenmiş halkların ihtiyaç temelindeki yaşam alışkanlıkları, emperyalist ülkelerdeki gibi değil ve henüz halkçı çözümlerden, su ve sabunla yapılan temizlik anlayışından, sosyalizmin halklara kazandırdığı bilinçten koparılamamasıdır.
İspanyol gribi, 500 milyondan fazla kişiye bulaşması sonucu, 18 ay içinde 50 milyon civarında kişi ölümüyle tarihe, bilinen en büyük salgınlarından biri olarak geçti. İspanyol gribinden tam 100 yıl sonra 2020’de Covid-19 salgını yaşandı. Aradan geçen 100 yıla rağmen emperyalizm hâlâ ne hastalık nedenlerini ortadan kaldırabiliyor ne de tedavi edebiliyor. Aksine salgını sokağa çıkma yasakları, artan fiyatlar, iflaslar, katlanan kredi borçları, eylem ve grev yasakları, hapishanelerde tecridin yoğunlaştırılmasıyla halklara sömürü, baskı ve zulmü arttırmanın aracı yaptı.
Çünkü sorunu çözmek istemiyor, çözmek için tek bir adım atmıyor. Her şeyi alınıp satılan bir metaya dönüştüren, gölgesini satamadığı ağacı bile kesen, çürüyen ve can çekişen kapitalizm ölmeye mahkûmdur.
Kapitalizm, kriz demektir. Kapitalizmin odağında insan değil kâr vardır. Bu nedenle sorunun kaynağı olan emperyalistler, hiçbir sorunu çözemezler!
Emperyalist işgaller, katliamlar, tecavüzler, işkenceler, sömürü sürdüğü müddetçe; emperyalizm pislik içinde yüzmeye mahkûmdur.
Biz devrimciyiz, diyalektik materyalist yöntemle sorguluyor, anlıyor ve çözüyoruz. Açlık, salgın hastalıklar, haşereler ve diğerlerini emperyalizm “çözümsüz” ya da “kaçınılmaz” gibi göstermeye çalışıyor. Ama biz sorunun olduğu her yerde çözümün de olduğunu, sorunu yaratanların sorun çözemeyeceğini biliyoruz; çünkü biz emperyalizmi tanıyoruz.
Sosyalizm, hiçbir zaman insanların tüm sorunlarını bir çırpıda yok edecek bir cennet vadetmemiştir. Ama sorunu tanımlamayı, tersine çevirmeyi, halkın yararına çözmeyi öğrenmiş ve öğretmiştir. “Toplumların cenneti, sınıfsız topluma yönelişin anahtarını, proletaryanın ve emekçi sınıfların eline vermiştir sadece. Sosyalizmi sorunsuz bir toplum olarak idealize etmek; onun, amacı olan ‘herkesin yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre’ şiarının birkaç yılda ve emperyalizm koşullarında gerçekleşmesini beklemek, sınıf ayrıcalıklarının, kır kent, işçi köylü çelişkilerinin tamamen kalkacağını sanmak; sınıfsız topluma mücadeleyle
varacağını söyleyen proletaryanın değil, onulmaz küçük burjuva aceleciliğinin ya da umutsuzluğunun düşleri olabilir.” (Haklıyız Kazanacağız)
Biz, kapitalizmin tek alternatifinin sosyalizm olduğunu biliyoruz. Biz, emperyalizm yıkılmadan, halkın iktidarı kurulmadan çelişkilerin bitmeyeceğini biliyoruz. “İnsan nereye bakarsa baksın, adım başında insanlığın derhal tamamen çözebilecek durumda olduğu görevlerle karşılaşıyor. Kapitalizm, bunu engelliyor. O, dağ gibi zenginlikler biriktirdi ve insanı, bu zenginliğin kölesi durumuna getirdi. Tekniği o karmaşık sorunlarını çözdü ve nüfusun milyonlarca kitlesinin yoksulluğu ve cehaleti karşısında ve bir avuç milyonerin dar kafalı hırsı karşısında teknik iyileştirmelerin kullanılmasını engelledi.” (Lenin)
İşte bu yüzden devasa sorunların; ancak sosyalizmde, özel mülkiyetin sona ermesiyle bir bir çözüleceğini de biliyoruz. Çünkü sosyalizmde iktidar, halkındır. Ana halka budur. Sorunu yaşayan halk, çözümünü de en iyi kendisi bilir ve sorunlarını tek tek çözmeyi başarmıştır. Dünya halklarına karşı ekonomik, askeri, siyasi ve ideolojik saldırıları yoğunlaştırmak için zirveler, toplantılar, komisyonlar, örgütler kuran emperyalizmin sonuçlarından sadece biridir dev fareler…
Halkları aşağılayan, katleden, sömüren emperyalistler; tüm kötülüklerin anası özel mülkiyetiyle dünyaya “medeniyet, insan hakları” dersi vermeye kalkıyor. İşgal edip, yeni sömürgeleştirdiği ülke halklarını “üçüncü dünya ülkeleri” diye aşağılıyor. Ancak kendi halklarına en asgari yaşam koşullarını bile sağlamıyor, “metropol” dediği şehirlerinde açlık, fuhuş, uyuşturucu kol geziyor, fareler ve tahtakurularına bile çözüm üretmeyerek halkın sadece sağlığıyla değil yaşamlarıyla da oynuyor.
Sonuç olarak:
- Emperyalizm, halkların yararına hiçbir şey yapmaz.
- Çürüyen sistem, halkları da çürütüp yok etmek istiyor. Halklara açlık, sömürü, katliam, yozlaştırma dışında hiçbir şey vermiyor.
- Tüm dünya halklarının tek kurtuluşu devrimde, sosyalizmdedir. Bizi aşağılayan, emeğimizi çalan, zenginliklerimizi yağmalayan, vahşi sömürü düzeninin sahibi asalaklara karşı mücadele etmek haktır, kurtuluş için zorunluluktur.
Emperyalizm yeryüzünden silinmeden, sömürü sal-
tanatı bitmeden, faşizmi yok etmeden halklar için kurtuluş olamaz! Özgür ve adil bir yaşamı, kendi ellerimizle, kendi mücadelemizle yaratacağımız halk iktidarıyla kazanacağız!