Ölüm Oruçları ve Açlık Grevleri, dünyanın pek çok yerinde direnme ve hak almanın bir biçimi olarak başvurulan bir direniş silahı olmuştur. Özellikle Hint ve İrlanda halklarının tarihinde önemli bir yere sahip olan bu direniş biçimi, 20. yüzyılın başlarından itibaren siyasal bir içeriğe bürünmüş ve 80’lerin ortalarından itibaren de ülkemizde sık sık başvurulan bir eylem olmuştur.
Hak alma mücadelesinin “ya zafer ya ölüm” kararlılığıyla, damla damla ölüme yürüyerek en üst düzeyde sürdürülen bu direniş, ülkemizde 1984, 1996, 2000-2007, 2019-2020 ve en son 2021-2022 yıllarında gerçekleşti.
Ölüm orucu eyleminin ülkemizde sürekli gündemde olmasının sebebi halkımıza ve özellikle devrimcilere reva görülen adaletsizliğin büyüklüğüdür. Yaşatılan haksızlık ve adaletsizlik, can bedelli, bu yüzden de çok güçlü olan bu direniş biçimini sürekli gündeme getirmiştir.
Ülkemizin son dönemlerinde, AKP faşizminin yönetememe krizine bağlı olarak adil yargılanma hakkı açıktan gasbediliyor. Dünyanın gözleri önünde hiç bir yasal dayanağa gerek duymaksızın halkın en değerlilerine onlarca yıl hapis cezaları veriliyor.
2019-2022 yılları arasındaki ölüm oruçları da esas olarak adil yargılanma hakkı temelinde hayata geçirildi ve bu direnişte 4 kişi ölümsüzleşti.
Artık adil yargılanma hakkının gasbı sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde yaşanır hale geldi. Çünkü emperyalizmin krizde ve krizi her geçen gün büyüyor. Dünyada yaşanan açlık ve yoksulluk emperyalizmde ayaklanmalar, halk kurtuluş savaşlarının ateşleneceği korkusunu büyütüyor. Bu korkuya karşı emperyalizmin aldığı en önemli tedbirlerden biri, halkların binlerce yıllık mücadeleleriyle elde ettiği adil yargılanma hakkını gasbetmek olduğunu Almanya, Belçika, Yunanistan’da devrimcilerin yargılandığı davalarda görmek mümkün.
Burjuva hukuk kurallarına dahi uyulmadan, kendi yasalarını çiğneme pahasına insanların savunma hakları gasbediliyor, yasalara göre değil “ibret-i âlem için” cezalar veriliyor, adil olmayan yargılamalarla devrimciler hapishanelere kapatılıyor.
En son Yunanistan’da, emperyalist ABD’nin, işbirlikçi Türkiye ve Yunan hükümetlerinin ihtiyaçları, çıkarları temelinde 11 devrimciye verilen 333 yıllık ceza bu yanıyla örnektir.
Adaletsizliğin yaşandığı her yer direnme gerekçesidir.
Türkiyeli 11 devrimcinin yaşadığı adaletsizlik ile ilgili sitemizde yayınlarımız oldu, olacak. Bugün tüm devrimci demokrat ilerici kesimlerin sorumlu olabileceği bir gelişmeyi duyuruyoruz:
Avrupa’da da ölüm oruçları gündemde !
Türkiyeli 11 devrimci, Yunanistan’da kendilerine uygulanan adaletsizliğe karşı 7 Ekim 2022 tarihinden beridir açlık grevindeler. Hapishanede yaptığımız canlı röportajda eğer adil yargılanma hakları sağlamaz, adaletsizliği sürdürürlerse açlık grevi direnişini bir üst boyuta yükseltip ölüm orucuna çevireceklerini duyurdular.
Evet, eğer adil yargılanma olmazsa Avrupa’da da ölüm orucu eylemi gündeme gelecek !
Adil yargılanma hakkının gasbedilmesi sadece ve şimdilik bu saldırının hedefinde olan 11 devrimcinin sorunu olmadığı bir gerçektir. Ve bu saldırının 11 Türkiyeli devrimci ile sınırlı kalmayacağı açıktır.
Kendini devrimci, demokrat, ilerici yurtsever olarak adlandıran kişi ve kurumların 11 devrimcinin direnişini gündemlerine alması, sadece bir dayanışma görevi değil kendilerinin de yaşaması kuvvetle muhtemel bir saldırının önünü almaktır. Mücadele tarihi şahitlik etmiştir ki bu direnişi sahiplenip büyütmeyen herkes aynı adaletsizliğin hedefinde olacaktır…