2 sene önce Almanya’nın çeşitli şehirlerinden gözaltına alınıp tutuklanan 3 devrimci Özgül Emre, İhsan Cibelik ve Serkan Küpeli’nin mahkemesi 22 Ağustos günü Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesinde devam etti.
22 Ağustos günü avukatların verdiği dilekçelerin içeriğinin okunması için süre yetersiz kaldı. Bazı dilekçelerin içeriği okundu ve bu dilekçelere savcının verdiği cevaplar ve dilekçelerin reddi için sunduğu gerekçeler emperyalizmin hukukunun nasıl işlediğine örnek teşkil edecek türdendi.
İlk dilekçe Özgül Emre’nin avukatının sunduğu bilirkişi raporuydu. Bu rapor Profesör Şebnem Oğuz tarafından hazırlanmış bir rapordu ve ülkemizde yaşanan hak ihlalleri anlatılmaktaydı. İnsanlık suçlarının da yer aldığı rapor Türkiye’de faşizm olduğunu, yönetim şeklinin açık faşizm olduğunu ispat etmekteydi. Avukat 129b maddesinin faşizm ile yönetilen ülkelerde verilen mücadeleye karşı kullanılamayacağını dile getirerek müvekkili Özgül Emre’nin beraatini istedi.
Savcılık yine tutsak avukatların sunduğu dilekçelerin red edilmesini istedi. Mahkemenin klasiği haline gelen dilekçe reddi 22 Ağustos günü verilen dilekçeler ile ilgili de sürecek mi merak konusu. Zira bugüne kadar tutsakların hiç bir dilekçesi kabul edilmedi*.
Savcı saçmaladı:
Savcı Setton Özgül Emre’nin avukatının sunduğu dilekçenin içeriğine yönelik şunları dile getirdi: Siyasal bilimciler tarafından kullanılan bu kavramlar yorumdur. Onların durumu yorumlamaları. Faşizm demeleri de bir yorumdur ve bu mahkeme için bir geçerliliğe sahip değildir.
Öylesine saçma bir iddia ki savcınınki, “yorum” yapılıyorsa yanlıştır, doğru değildir demeye getiriyor. Mevcut durumun doğru yorumlanabileceğini, yapılan yorumun doğru olabileceğini aklının ucundan dahi geçirmiyor savcı. Kaldı ki bir bilirkişi yorum yapmaz tespitte bulunur. Şebnem Oğuz’un tespitleri ülkemizde faşizm olduğu gerçeğinin açık kanıtıdır. Ayrıca savcı Setton, Türkiye’de faşizmin olmadığını savunmanın da aslında bir “yorum” olduğunun gözlerden kaçacağını sanıyor.
Peki savcıya sormak gerekiyor; bir ülkede faşizm olduğu nasıl gösterilebilir. Ülkede yaşananlar, faşizmin tanımıyla birebir örtüşüyorsa o ülkedeki yönetim biçimine ne demek gerekir? Savcı Setton bir ülkede faşizm olduğunu kabul etmesi için o ülke yönetiminin Hitler gibi yönetim biçimini Faşizm diye isimlendirmesi mi gerekiyor? Bunun yaşadığımız dünyada mümkün olmadığını savcı biliyor. Çünkü faşizm sömürüdür, kandır, katliamdır, ırkçılıktır, şövenizmdir. Ama en önemlisi emperyalizmdir.
Bugün ülkemizin içindeki durum en çok emperyalistler tarafından biliniyor çünkü içinde bulunduğu durumun yaratıcısı emperyalizmdir. Ülkemizin çeteler için cennet haline gelmesi, devletin bu çetelerin başı haline gelmesi, mafyacıların, katillerin, sapıkların mahkemelerde serbest bırakılırken hapishanelere devrimcilerin, gazetecilerin, hak arayıcıların, öğrencilerin, avukatların, doktorların doldurulması, dizginsizce soygun ve talanın ülkenin her yerinde yaşanması, en ufak bir hak aramasının baskıyla işkenceyle karşılanması emperyalistler özellikle Alman devleti tarafından bilinmeyen bir durum değildir. Faşizm keyfiliktir: Ülkemizde AKP faşizmi kendi mahkemelerinin kararlarına uymuyor. Öylesine ki en yüksek mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dahi uygulamıyor. Anayasaya uymadıklarının onlarca örneği bulunur yakın tarihimizde. Bu gerçek emperyalist devletler tarafından çok iyi bilinir. Özellikle Almanya’da kurulan mahkemelerde bu gerçek gizlenmek isteniyor. Mahkemeye çıkan devrimcilerin ise yargılanan değil yargılayan olması emperyalizmin bu suçlarını bilmelerinden ve bu suçlara karşı mücadele etmelerinden kaynaklanıyor. Mahkeme salonlarının devrimciler için faşizmin ve emperyalizmin teşhir alanlarına dönüşmesinin sebebi faşizmin ve emperyalizmin suçlarıdır…
- İki yıllık mahkeme boyunca verilen dilekçelerden sadece bir tanesi kabul edildi o da Özgül Emre’nin adresi ile ilgili verilen dilekçeydi.