Müebbet hapse mahkum edilen Harp Okulu öğrencisi oğlu için adalet arayan bir anne Melek Çetinkaya.. Direnmeye karar verdiğinde “geç kaldığından” yana dert yandı bugün. Oğlu için eylem yapmaya başladığından bu yana nerdeyse hiç eylem yapamadan her Çarşamba gözaltına alınıyor. Bugün de otobüs durağında beklemiş polisler. Melek anne, otobüsten iner inmez “eylem yapma ihtimaline karşı” gözaltına alıp “valilik emrine aykırı hareket etmekten” ceza kesmişler.
Şimdi burada valiliğin bir “eylem yasaklama kararı” olmadığını mı anlatalım yoksa böyle bir karar olsa dahi, bu yasağı “çiğneyemeden, çiğnemesine fırsat verilmeden” gözaltına alınan birine bu maddeden ceza yazılmasını mı yoksa O’nu emniyete götürerek bu kepazeliğin üstüne tüy dikmelerini mi?
En iyisi akşam açıklamamızdan bahsedeyim. Yüksel Tv canlı yayınından sonra Melek anne de bizimle açıklamaya gelmek istediğini söyledi. “Eylem yapamadan beni gözaltına aldılar, hiçbir şey söyleyemedim, çok zoruma gitti” deyince biz de “akşam açıklaması senindir, dilediğin gibi konuş, sen anasın, içinden geleni söyle” dedik. Bir taraftan da güvenlik şube polislerinin O’nu görür görmez saldıracaklarını tahmin edip buna karşı ne yapacağımızı konuşuyorduk. Öyle de oldu. Alanda, yanımızda Melek anneyi gören polisleri bir telaş aldı. Telefonlar edilmeye, fotofilmci polisler bize yaklaşmaya başladı. Birbirlerine Melek anneyi işaret ediyorlardı. O şapşik hallerini videoya alamadığım için çok üzgünüm. 1065 gündür ilk defa polisler gözüme sevimli göründü çünkü şaşkınlıktan suratlarının aldığı o ebleh ifade, bir çizgi filmden fırlamış gibiydi. Melek Çetinkaya hazımsızlığı midelerinden suratlarına çıkmış, oldukça aptal ve komik görünüyorlardı. Hatta öyle aptallardı ki başlamamış bir eylemi bırakıp dağılmamız yönünde anons bile yaptılar. Sonra Meral Çetinkaya’yı bizden ayırıp aracın ön kısmına oturttular. İşlem aslında “yakalama” işlemiyken, yani eşyalarına dokunma hakları yokken gangster gibi telefonunu gasp ettiler. Sonra arkadan gelen ikinci gözaltı aracıyla onu emniyete götürdüler. Biz de ”birlikte gözaltına alındık, birlikte gideceğiz” diye adli muayeneyi kabul etmedik, arabadan inmedik ve Melek anneyi emniyete götürüyorlarsa bizi de götürmeleri gerektiğini söyledik. Öyle ya, savcının talimatı yok. Amirlerin özel isteğiyle güpegündüz sokak ortasında eşkiya gibi adam kaçırmaktan başka bir şey değil bu. Buna tepki göstermemiz bir yana, bizimle gözaltına alınan birini bırakıp gitmek gibi bir geleneğimiz yok çok şükür! Kararlı tavrımız sonucu Melek anneyi getirdiler. Aslında O’nun gözaltı işlemi bitmişti ama mafya gibi, eşkiya gibi etrafını sarıp bize yaklaşmasını engellediler. “Senin işlemin gitti, yürü git hadi” dediler O’na. Kendi ağzıyla söylediklerini kendilerine tekrarladık biz de: “evet işlemi bitti, neden kadını rahat bırakmıyorsunuz, uzaklaşın burdan, işlem bitti!” dedik. Bizimle anlamsız bir tartışmaya girdiler. Bizim işlemimiz de bitince artık orada durmaları için hiç sebep kalmamıştı ve paşa paşa gittiler. Sonra Melek Çetinkaya, kendisini bizimle ilgili korkutmaya yönelik polisin şu sözlerini bize aktardı:
“Onlardan uzak dur yoksa oğlun hiç çıkamaz”
Yani aslında çıkabilmesinin “bir yolu” var. Yani bu müebbet hapis kararı, hukuki bir karar değil. “Duruma göre” Melek annenin oğlu bırakılabilir.
Burdaki “durum”u da hakimler değil, siyasal iktidar belirler.
Bugün polis kendini öyle aştı ki kendini en iyi yine kendisi tanımladı!
Bravo! Takdirler, tebrikler kendilerine! Yargıya talimat verdiklerini kendi ağızlarıyla itiraf ederek kapanışı yaptılar ya bu açık sözlülük karşısında şapka çıkartıyorum!
Biz direnmeye devam edeceğiz, onlarsa küçülüp küçülüp yok olacaklar bunca onursuzlukla!
Yüksel Direnişçisi Nazan Bozkurt