“Bin yıl yatarım sevdana
Onurumsun susmam oğul…“
Adaletsizliğe uğrayanda evlatları, en önde onlar siper olurlar. Açıp kollarını alırlar kanatlarının altına evlatlarını. Yaz kış, sıcak soğuk demez “evlatlarımızı öldürtmeyeceğiz” der işkencecilerin andacına dikilirler. Sırtları joptan tekmeden nasır bağlar ama yılmazlar zulmün karşısına dikilmekten…
Onlar halkın en onurlu evlatlarının anası, babası, abisi, ablası…
TAYAD’lılar…
Yine düştüler yollara.
Yine uzun yollara.
Uzun Ve Zorlu
Ama
Onurlu
…
Bu şiirin evlatlarına ait olan kısmında “yattık ölüm orucuna” var.
kendilerine ait kısmında ise ” düştük Ankara yollarına” …
Kaç kez düştüler yollara kaç kez.
Ankara yollarında yılanlara çıyanlara rağmen yürüdüler defalarca,
Karanlığın bekçisi, asker polisle saldırdı kimi zaman zulüm, kimi zaman linç örgütledi
Ama zerrece çekindiremediler evlatlarını korumaktan…
Zam var zulüm var,
Işkence adaletsizlik…
Haksız mahpusluk…
o halde bu yollar yürünecek.
Sibel ile Gökhan’ın yürüyüşü ölüme olmasın diye Ankara’ya yürüyecekler yine…
Onların sesi olacaklar en güründen…
Güç haklılıkta
Güç inançta
Onlar güçlüler
Tüm güçleriyle yürürler yine,
daha çok yürüyeceklerini bilirler çünkü.
“devrime kadar düşmem oğul” diyerek, yürürler.
Yürüyecekler.
25 Nisan’da yine yollara düşecekler.
Sibel ve Gökhan için adımlayacaklar yolları Ankara’ya kadar.
Bu yürüyüş ülkemizde yaşanan adaletsizliği duyurmak içindir.
Bu yürüyüş onurlu halk çocuklarının hapislerde çürütülmemesi içindir
Bu yürüyüş uyuşturucu baronlarının yönettiği ülkemizde uyuşturucuyla, çeteleşmeyle mücadele ettikleri için hapishanelere kapatılan devrimciler içindir.
Bu yürüyüş adil yargılanma hakkı içindir
Bu yürüyüş bir düşkünün, bir ahlaksızın ifadesi ile yüzlerce insanın hapislere kapatılmaması içindir…
Bu yürüyüşü sahiplenmek, haktan haklıdan, adeletten yana olan herkese görevdir…