Lübnan’da gözaltına alındıktan sonra gözaltına alındı Ayten Öztürk. Kendisinden uzun bir süre haber alınamadı. Lübnan makamları gözaltına alınması ile ilgili hiçbir bilgi vermiyordu. Ardından ‘Ayten Öztürk Nerede’ kampanyası başlatıldı ve Türkiye’de ve Avrupa’da Lübnan konsolosluklarının önünde gösteriler yapıldı. Daha sonra Ayten Öztürk’ün uluslararası hukuk çiğnenerek Türkiye’ye iade edildiği ve Ankara’da gizli bir işkence merkezinde 6 ay boyunca fiziki ağır işkenceye maruz kaldığı öğrenildi. Bu işkenceler nedeniyle Ayten Öztürk’ün bedeninde 868 işkence izi kayıtlara geçti. Ayten Öztürk uzun bir ardan sonra 13 Haziran’da mahkemeye çıkacak. Bu nedenle Ayten Öztürk’ün avukatlığını üstlenen Halkın Hukuk Bürosu’yla yaptığımız röportajı yayınlıyoruz
Ayten Öztürk hangi şartlarda gözaltına alındı. nasıl bir gözaltı süreci yaşadı. Bize mahkemeye kadar gelen süreci özetler misiniz
Ayten Öztürk’ün gözaltına alınması 8 Mart 2018 tarihinde oldu aslında. Lübnan’dan Yunanistan’a uçmak istiyordu. Arandığını bildiği için de bir başka kimlikle yaşıyordu. Lübnan işbirlikçi polisi havaalanında onu durdurdu ve hiç kimseye haber vermeden Türk İçişleri Bakanlığı’na bildirdi. MİT gelip aldı Ayten’i. Sonrasında da 6 ay süren işkenceli gözaltı süreci başladı.
Bu süreci gözaltında iken görüştüğü avukata şöyle anlatıyordu.
“… 08.03.2018 tarihinde Lübnan’da Havaalanında gözaltına alındım. Alınırken herhangi bir sorun yaşamadım. 5 gün Lübnan’da jandarma gibi bir yerde tutuldum. Bu sürede Türkiye ile görüşülüyordu benim iade edilmem için. 13.03.2018 tarihinde yüzlerini görmediğim ama düzgün Türkçe konuştukları için Türkiye’den geldiğini düşündüğüm kişiler beni Lübnan jandarmasının nezarethanesinden aldı. Alır almaz kafama çuval geçirdiler. Ellerim kelepçeliydi. Sonra bir uçağa bindik. Ama yolcu uçağı değildi. Biri karşıma oturdu ve benim için özel uçak getirdiklerini söyledi. Zaten seslerden de anlamıştım. Uçakta görevliler dışında sadece ben vardım. Karşıma oturan adan çok düzgün bir Türkçe ile “sakin bir yolculuk olsun, sorun yaratma” gibi şeyler söyledi. Yaklaşık bir saat sonra uçaktan indirdiler. İndirmeden önce ağzımı bantladılar”
6 aylık işkence sürecinin ardından Ankara’da boş bir arazide onu emniyete teslim ettiler.
Ankara emniyeti ise yalan bir tutanak tuttu ve “Şüpheli şahıs ihbarı üzerine” tesadüfen gözaltına aldığını söyledi. Bu kez de Ankara siyasi şubede tutmaya başladılar. Burada işkencenin tespit edilememesi için ellerinden geleni yaptı polis. Ama görülmeyecek gibi değildi işkence. Ve Ayten tüm işkenceye rağmen sinmiş değildi. Avukatını istedi ve hemen anlattı yaşadığı işkenceyi. Onlar Ayten’in diğerleri gibi korkup susmasını istiyorlardı ama öyle olmadı.
Aslında Ayten’in dosyasında onu bu kadar uzun süre tutuklu yargılayacak hiçbir şey yok. Ama işkenceyi anlatmasın diye gözaltına alındığı 8 Mart 2018 tarihinden sonra yani 15 aydan beri tutuklu bulunuyor.
Mahkeme hangi tarihte ve nerede olacak? Ayten Öztürk mahkemede olacak ve yaşadığı süreci kendi ağzıyla dinleyebilecek miyiz?
Yargılandığı dosyanın duruşması, 13 Haziran Çarşamba günü İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 11.30’da görülecek.
Geçtiğimiz duruşmalarda müvekkilimizin SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) vasıtasıyla dahi duruşmalara katılması sağlanmadı. Hatta işkence izleri silinsin, işkence gördüğünü anlatamasın diye özel olarak duruşmaya katılmasının engellendiğini düşündüğümüzü de belirtmeliyim. Müvekkilimizin ve bizim ısrarlarımız sonucu mahkemece Ayten Öztürk’ün bu duruşmada bizzat hazır bulundurulması için müzekkere yazılmasına karar verildi. Dolayısıyla bu kez de, tabii yine bir engellemeyle karşı karşıya kalmaz isek, duruşmaya katılmasını ve 6 ay boyunca yaşadığı işkenceyi kendi ağzından dinlemeyi bekliyoruz.
Çok ağır bir gözaltı ve işkence süreci yaşadığını biliyoruz. Kendisinin sağlık durumu nasıl mahkemeye nasıl hazırlanıyor?
Sağlık durumu onun iradesi, direngenliği ve birlikte kaldığı arkadaşlarının özenli bakımıyla daha iyiye gidiyor. Kilo almaya, spor yapmaya başladığını biliyoruz. Ancak gelinen süreçte hala tam bir iyileşme sağlandığını söylemek mümkün değil. Kaldı ki, fiziksel olarak işkencenin izleri silinse dahi gerçekten o izlerin silinmesi tabii olarak bu mümkün değildir.
Hangi iddalarla yargılanıyor? Bu iddalara ne diyorsunuz?
Müvekkilimiz Lübnan’dan kaçırılarak yasadışı yollarla Türkiye’ye teslim edildiğinde hakkında yasadışı örgüt yöneticiliği iddiasıyla soruşturma başlatıldı ve kısa süre içerisinde davası açıldı. Ancak yeterli delil elde edilemediği ve bu şekilde Ayten’i yargılamak ve tutukluluğunun devamını sağlamak mümkün olmadığı için bu dosya yıllar önce hakkında açılan bir dava ile birleştirildi.
Birleştirildiği dosyadaki iddia şöyle, çocuk tacizcisi olduğu iddia edilen bir adamın mahallenin gençleri tarafından dövülmesi olayında iftiracı gizli bir “tanığın” bu olay vuku bulurken müvekkilimiz Ayten’in bir köşebaşında durup izlediği yönündeki bir iddiasıdır. Dosyada müvekkilimize dair başkaca bir iddia yoktur. Sırf bu nedenle açılan davada ifadesine başvurmak için hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkarılmış ve bütün bu sonuçlara yol açılmıştır.
Böyle yargılama olmaz elbette… Böyle delilsiz iddialarla, böyle kimliği belirsiz kişilerin yalanlarıyla yargılama yapılamaz, yapılmamalıdır. Başından sonuna bütün o hukuksuz süreçlerle müvekkilimize yaşatılan ağır bedellerin telafisi ne maddi ne manevi olarak mümkün değildir. Bütün bu yargılama süreçleri bittiği takdirde belki de alışılageldik devlet taktiği ile “pardon” diyecekler müvekkilimize.. Ancak bu dava burada bitmemeli, adalet mücadelesinin yükseltileceği köşe taşlarından biri olmalı bizce ona yapılan işkence ve biz de bunun için mücadele ediyoruz, edeceğiz.
Ayten Öztürk’ün gözaltı süreci ankaradaki gizli işkence merkezlerini gündeme getirmişti bu konuda ne düşünüyorsunuz. Sizce mahkeme süreci bu bu işkence merkezlerini dolayısıyla devletin bu işkence politikasını deşifre olmasına katkı sağlayabilir mi.?
Şöyle söyleyelim işkenceyi yapan MİT olabilir. Ama sonuç olarak İşkence TC yargısı sayesinde yapılıyor. Savcılar ve sorgu hakimleri işkence yapıldığını gayet iyi biliyorlar. Öyle birkaç vaka değil ki… İşkence görmüş insanı tanımamaları mümkün değil. Abartısız yüzlerce kez işkence görmüş insan geçmiştir ellerinden… Onlar görmezlikten gelmekle kalmamış bir de görevlerini yapmamış, ihbar etmemiş, ihbar edeni de iletmemişlerdir.
Açık ve net söyleyelim bugün Türkiye’de işkence varsa hakimler ve savcılar sayesinde vardır. İşkenceyi haber yapmayan gazeteciler sayesinde vardır. Birkaç tanesini muaf tutuyorum; milletvekilleri sayesinde vardır.
İktidar ise zaten işkence, infaz, katliam bütün bunların faili ve planlayıcısıdır.
Yani MİT’in işkence çiftliklerini bilmeyen yok aslında, kayıpları bilmeyen yok. Ama iktidarı, muhalefeti ile hep birlikte görmezden geliyorlar. Sol olarak niteleyebileceğimiz basın bile sansür uyguluyor bu meselelere. Oysa Fethullahçılara yapılıyor olması işkenceyi, tecavüzü, işkence çiftlikleri kurulmasını meşru gösteremez. Bu meseleyi yine ilk olarak ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı Ankara Barosu Genel Kurulunda yüzlerce hukukçunun önünde anlattı, teşhir etti. Bakın bugün Selçuk Kozağaçlı tutuklu yargılanıyor. Bu, yargı eliyle yapılan bir cezalandırmadır ve sebeplerinden biri de işkenceyi her yerde teşhir ediyor oluşumuzdur.
Şunu net olarak söyleyelim; dünden bugüne işkence bir devlet politikasıdır ve meşru görülmektedir.
Faşizm, mevcut ana muhalefet partisini bile şiddet kullanarak susturuyor. Hem de tüm dünyanın gözleri önünde. Bir mafya lideri açık açık İçişleri Bakanının emrinde olduğunu söyletiyor TSK bünyesindeki askerlerine. Ana muhalefet partisinin liderine linç saldırısı düzenleyenleri kendisinin gönderdiğini söyleyen bir başka AKP’li ellerinde uzun namlulu silahlarla poz veriyor. Tehdit doğrudan iktidarın en yetkili ağızlarından geliyor. Düşünün bunlar halka ve devrimcilere neler yapmaz. Yani aslında işkence, MİT çiftlikleri çoktan deşifre oldu. Ama konuşulmak için rahat zamanları bekliyorlar. Bütün bunlar kısa bir süre sonra belgesellere, haber programlarına konu olacak. Sorunumuz işkenceyi durduramıyor oluşumuzdur. Faşizm var oldukça da maalesef işkence, katliam var olacaktır. Çünkü onun doğası budur.
Böylesine ağır bir işkence sürecinin olduğu bu Ayten öztürk mahkemesine müdahil olmak isteyen, izleyen kurumlar veya hukukçular oldu mu. Mahkemeye kimler katılacak?
Ayten Öztürk’ün gördüğü işkenceleri biz ne kadar anlattıysak ve çağrı yaptıysak da başta basının oto-sansürü bu meseleyi yeterince duyurmamıza engel oldu. Ancak nihayetinde birkaç yerde haberler yapıldı ve duyulmaya başladı.
Hukuk örgütlerine çağrılar yaptık yine yapacağız. ÇHD ve ÖHD gibi hukuk örgütlerinden meslektaşlar bu duruşmalara katılacaklardır.
Ayrıca dava İstanbul’da görüleceğinden İstanbul Barosu’nun İnsan Hakları Merkezi’ne de bilgi verildi ve katılımlarını önemsediğimiz anlatıldı, katılmalarını bekliyoruz aynı şekilde. Elbette TAYAD’lı aileler bu duruşmaları takip ediyor, işkenceye karşı mücadele çağrısı yapıyorlar ve yine “Adalet İstiyoruz” şiarıyla yürüyüşler, oturma eylemleri örgütlüyorlar. Şimdi de adaletsizliklere karşı 100.000 imza toplama hedefiyle yola çıkıyorlar.
Eklemek istediğiniz şeyler var mı çağrınız nedir hukukçulara ve halkımıza..
Ülkemizde sistematik işkencenin, gizli işkence merkezlerinin varlığını ortaya koyan bu durumun da gösterdiği gibi, gerek ulusal gerek uluslararası mevzuatta işkence ve kötü muamelenin yasak olduğu bilinmesine karşın ülkemizde işkence varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
İşkenceye karşı mücadele ve dayanışma çağrımızı yineliyor, duyarlı basın emekçilerinin, demokratik kitle örgütlerinin, hukuk örgütlerinin duruşmalara katılmasını diliyoruz.