35 Yılda 400 Dava

Grup Yorum, 1985’ten bu yana müziğiyle kavganın içinde.

Bütün bu yıllar içinde nerede bir direniş varsa, nerede bir grev varsa, boykot varsa, oradaydı Grup Yorum.

Nerede bir katliam varsa oradaydı.

1 Mayıslarda, 8 Martlarda, Newrozlarda, 30 Martlarda hep o vardı.

Direnenlerin türkülerini söyledi.

Hayatın, kavganın içinde, örgütlü bir sanatçılığı savundu.

Tam bu nedenle de Grup Yorum’a 35 yılda 400’ün üzerinde dava açıldı.

Yaklaşık 25 üyesi tutuklandı, yıllarca hapis cezası yattı.

Konserleri sayısız kez yasaklandı. Sadece Türkiye’de değil, “özgürlüklerin beşiği” olmakla övünen Avrupa’da da konserleri yasaklandı.

Kasetleri, albümleri toplatıldı.

14 Şubat 2018’de Grup Yorum üyelerinde Ali Aracı, İbrahim Gökçek, Selma Altın, İnan Altın ve Emel Yeşilırmak, DHKP-C üyesi oldukları iddiası ile Türkiye İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan “aranan teröristler listesi“‘de gri listeye konuldular ve başlarına ödül konuldu.

Grup üyelerinin bir kısmı tutuklandı, bir kısmı müzik çalışmalarını illegal koşullarda devam ettirdi.

Grup Yorum’un çalışmalarını sürdürdüğü İdil Kültür Merkezi, bütün bu yıllar içinde onlarca kez basıldı. Sadece son bir yıl içindeki baskın sayısı 9.

Ama merkez, hep açık kaldı, türküler hiç susmadı.

BÖYLE BİR GRUP OLMAYACAK!”

Çarpıcı olan, bütün bu baskılar içinde Grup Yorum’un üretmeye, türkülerini söylemeye ve mücadele tarihi açısından, sanat tarihi açısından ilkler yaratmaya devam etti.

Bunlardan bazılarını hatırlayalım:

Grup Yorum 25. yılında, 12 Haziran 2010’da İnönü Stadyumu’nda bir konser verdi. 55 bin kişi katıldı konsere. Bu konser Türkiye’de “biletli olarak yapılan en kitlesel konser” olarak tarihe geçti.

14 Nisan 2013’te İstanbul Bakırköy Halk Pazarı alanında gerçekleştirilen 3. Bağımsız Türkiye Konseri’ne 500.000 kişi katıldı. Grup Yorum’un 30. Yılı vesilesiyle İzmir Gündoğdu meydanında gerçekleştirilen konsere 750 bin kişi katıldı.

Grup Yorum konserleri, kitlesellik açısından en yüksek düzeye, 15 Nisan 2012’deki Bakırköy Halk Pazarı alanında gerçekleştirilen “4. Bağımsız Türkiye” konseri ile ulaştı. Bu konsere bir milyonu aşkın kişi katıldı.

Şarkılarını Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Lazca, Arapça, Çerkezce… her dilden söyledi… Hemen tüm müzik aletlerini kullandı konser ve albümlerinde. Yeri geldi tek bir sazla çalıp söyledi, yeri geldi, senfoni orkestralarıyla.

Şu alıntı üzerinde durmaya değer:

“Grup Yorum’un, sol yelpaze içerisinde belli bir görüşü temsil etmesine rağmen Türkiye’de farklı görüşlere sahip birçok insanın Grup Yorum’u dinliyor olmasını üyeleri “şarkılarındaki güncellik”e bağlıyor. Baskılara karşı bu denli çabuk tepki verebilmeleri, şarkılarındaki melodik dokunun zenginliğiyle de buluştuğunda, her siyasal çizgiden veya siyaset dışı müzikseveri de etkileyebildiğini düşünüyorlar.”

Grup Yorum bütün bunları örgütlü, devrimci sanatçılar olarak başarıyor.

Emperyalistlerin ve faşizmin Grup Yorum’u yok etme politikasının temelinde de bu yatıyor.

“Böyle örgütlü, üretken, geniş kitleleri etkileyen, uzlaşmaz…” bir grup olmayacak diyorlar.

Ama Grup Yorum var.

Olmaya devam edecek.

“Türküler Susmaz Halaylar Sürer” sloganı,

“Grup Yorum Halktır Susturulamaz” sloganı, işte bu yüzden içleri çok dolu sloganlardır ve Grup Yorum gerçeğini çok iyi özetliyorlar.

14 Şubat’ta tüm dünya buna bir kez daha tanıklık edecek.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.