129b davası görüldü

129b yasaları ile iki yıldır tutsak edilen 3 devrimcinin duruşması bugün devam etti. Bir dilekçe ile mahkeme heyetine seslenen Özgül Emre, ülkemizde faşizm olduğunu anlattı. Tarihsel sürecini ve bugün içinde bulunduğu durumu örnekleriyle gözler önüne sererek ülkemizde faşizmin olduğunu tartışma götürmeyecek şekilde tekrarladı. Kendi anayasasına dahi uymayan ülkemizde haklar, özgürlükler kullanılamaz olduğunu, devletin işkenceci katliamcı olduğunu dile getirdi. Narin’in katili de AKP faşizmidir diyerek son yaşanan gelişmelere de değinen Özgül Emre’nin dilekçesinden sonra ara verildi.

Aradan sonra Savcı mütalaasını okumaya başladı.

Savcını mütalaasının her satırında Marksizme Leninizme olan düşmanlığını, sosyalizm korkusunu görmek mümkündü. Davanın bugüne kadar nasıl işlediğini anlatırken o salonda yaşananları, savunmaları, dilekçeleri, keyfilikleri anlatmadı elbette. Sadece yasalardan bahsetti. Ancak konuşmasının bazı yerlerinde söz konusu Marksist Leninistler olunca, sosyalizm iddiası olunca yasaların dahi rafa kaldırılacağını savundu. Öylesine ileri gitti ki savcı Seton, “Türkiye’de faşizm olması olmaması önemli değil, bunlar Marksizm Leninizm’i savunuyor, sosyalist devlet kurmak istiyor, bunlar terörist” dedi. 129b yasası Alman devleti’nin müttefiki demokratik ülkeleri koruma yasası olarak geçiyor. Yani Alman Devleti’nin müttefiki ülke, demokratik değil faşist ise 129b davası düşüyor.
Ancak savcı, Türkiye’de faşizm olması olmaması önemli değil diyerek kendi yasalarını hiçe sayıyor. Şu cümlelerdeki saçmalığı tüm dünyaya duyurmak gerekir: “Türkiye’nin faşist olup olmadığını kişiler, örgütler, kurumlar hatta devlet belirlemez yasalar belirler.” Yani Türkiye’de faşizm yok, şu anda yöneten kişiler, kurumlar, devlet faşist. Yoksa sistem veya yasalar faşist değil. Anlayabilmek pek mümkün değil. AKP faşizmini savunmak saçmalamayı zorunlu hale getiriyor…

Avukatları da hedefe alan savcı yaptığı işin ayarını kaçırdı. Şu sözlerle avukata sataştı;
“..Umut TV’de zafer açıklaması
yapıldı, Avukat da açıklama yaptı: “Sizin
eyleminiz çok şey başardı. Yine gördük ki
politik davalar mahkemelerde değil, sokakta çözülür”
Herkes kendisi düşünsün. Müvekkilinin aleti olan bir avukat var.

Yasa devleti şantaj tehdit edilemez. Bir yasanın kalkıp kalkmamasına da seçilen parlamento karar verir. Sokak değil, demokratik devlet karar
verir.”

Avukat müvekkil ilişkisini de suçmuş gibi göstermeye çalışan savcı siyasi davaların ne anlama geldiğinden bihaber gibi görünmeye çalışıyor. Evet bir dava siyasi ise halkın siyaset yapma yeri sadece sokaklardır. Halk adalet için sokağa çıkar, mücadele eder, mahkemenin siyasi değil hukuki olabilmesini talep eder… ADİL YARGILANMA HAKKI İÇİN EYLEMLER ÖRGÜTLER,DİRENİR! Bunu suç olarak göstermek de mahkemeleri siyasileştiren savcı Seton’un yaptığıdır.

Alman Devleti asıl olarak kurduğu mahkemede Özgül Emre, İhsan Cibelik ve Serkan Küpeli şahsında Marksist Leninist ideolojiye saldırmak, sosyalizmi itibarsızlaştırmak istiyor. Yargılamaya çalışıyor ancak hep yargılanan oluyor.

Mahkemede okunan mütalaanın detaylarına önümüzdeki günlerde haberlerimizde yer vereceğiz.

Mahkemeye öğlen saatlerinde son verildi. 26 Eylül’e ertelenen mahkemenin sonunda Özgül Emre gelen seyircilere seslendi.

Sosyal ağlarda paylaşın