1-) Kızıldere’ye giden süreç nasıl gelişti?
1960’ların ikinci yarısı boyunca sürdürülen ideolojik ve pratik mücadele sonucunda revizyonizmin elli yıllık etkisi kırılmış, Türkiye devrimi silahlı mücadele temelinde gelişmeye başlamıştı.
Hem oligarşi içi çelişkilere müdahale etmek, hem yükselen devrimci hareketi bastırmak için 12 Mart 1971’de ordu tarafından muhtıra verilerek yönetime el konuldu. Faşist cuntanın baskı ve takip koşullarında birçok devrimci katledilirken, aralarında Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, Ulaş Bardakçı’nın da olduğu birçok devrimci tutsak düştü.
Oligarşi, Deniz Gezmiş ve iki yoldaşı için idam kararı verdi. 29 Kasım 1971’de Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ömer Ayna, Ziya Yılmaz ve Cihan Alptekin, Maltepe Askeri Hapishanesinden tünel kazarak firar ettiler.
2-) Özgürlük eyleminden sonra neler yaşandı?
Mahirler’ in dışarı çıktıktan sonra yaptıkları ilk iş, THKP-C içinde ortaya çıkan ihanetle hesaplaşmak oldu.
Partinin devrimci çizgisini tasfiye edip sağcı bir çizgiyi hakim kılmaya çalışan Münir Ramazan Aktolga ve Yusuf Küpeli partiden atıldılar.
Bu süreçte kimi yoldaşları Mahir’e yurtdışına çıkmayı önerirler. Mahir kabul etmez. Öncelikle yapılması gereken “Türkiye devriminin prestiji haline gelen” Denizler ’in idamını durdurmaktır. Bu amaçla hazırlık yaparken önce Ulaş Bardakçı, ardından Koray Doğan katledildiler.
Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna Karadeniz’e geçtiler.
Fatsa’da diğer THKP-C ’ lilerle birleştikten sonra 26 Mart 1972 günü, NATO’ya bağlı Ünye Radar Üssü’nde görevli üç İngiliz teknisyenin kaçırılması eylemi gerçekleştirildi.
Teknisyenleri de yanlarına alan devrimciler Tokat Niksar’a bağlı Kızıldere Köyü’ne geçtiler.
3-) Mahirler’ in talepleri nelerdi?
Parti-Cepheliler ’in rehin aldıkları İngilizlerle birlikte köy muhtarının evinde saklandıklarının ortaya çıkması üzerine, ev tamamen sarıldı. İstanbul ve Ankara’dan kontrgerillacılar da Kızıldere’ye sevk edilmişti.
4-) Denizler’ ’in idamını durdurmak neden önemliydi?
Oligarşi, Denizler ’i idam ederek bütün Türkiye halkına ve devrimcilere gözdağı vermek, silahlı devrim cephesini daha başlangıçta boğmak istiyordu. Dolayısıyla o koşullarda Denizler devrimci hareketin prestiji durumundaydı.
Bunun farkında olan Mahirler, ideolojik ayrılıkları bir tarafa bırakarak idamları durdurmak için seferber oldular. Bu uğurda kendi yaşamlarını ortaya koydular.
5-) Nasıl kuşatıldılar?
İngiliz ajanların kaçırılmasından sonra oligarşi Karadeniz genelinde büyük bir operasyon başlattı.
Dağ taş, köy köy arama tarama yapılıyordu. 30 Mart 1972 sabahı, saat 05.00 sularında jandarmalar Kızıldere’ye ulaştılar.
Kızıldere’de iki devrimci örgütün savaşçıları omuz omuza çarpışarak şehit düştüler. Mahirler kendi hayatlarını ortaya koyarak Denizler’ in idamını engellemeye çalışırken hem devrimci dayanışmanın en güzel örneklerinden birinin yaratıcısı oldular, hem de ülkemizde devrimciliğin ancak bedeller ödemeyi göze alabilen, can bedeli bir mücadeleyle sürdürülebileceğini, zaferin ancak silahlı mücadelede ısrarla kazanılabileceğini gösterdiler.
6-) ‘Teslim ol’ çağrılarına ne karşılık verdiler?
Mahirler kuşatıldıklarını anlayınca evde bulunan muhtarın torunlarını dışarı çıkararak çatışma için hazırlandılar.
Dışarıdan gelen “Teslim olun” ve “İngilizler’ i teslim edin” çağrılarına karşılık asla teslim olmayacaklarını, eve yaklaşılması veya ateş açılması halinde İngilizler’i cezalandıracaklarını söylediler.
Gün boyu aralıklarla devam eden “teslim olun” çağrılarına Mahir, o günden sonra Kızıldere’nin yolunda yürüyenlerin dilinden hiç düşmeyecek ve her kuşatmada aynı cüretle tekrarlanacak olan şu sözlerle karşılık verdi: “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!”
7-) Nasıl şehit düştüler?
Kuşatma sürerken Mahir, yoldaşlarını bir araya toplayarak “Şu an doğru olanın burada kalıp direnmek olduğunu fakat buna rağmen yine de teslim olmak isteyen varsa teslim olabileceğini” söyler.
Fakat daha sonra samanlıkta saklanarak canını kurtaracak olan bir kaypağın dışında kimse bunu düşünmez bile. Öğleden sonra iki sularında Mahir evin çatısında olduğu bir anda dışarıdan ilk ateş açılır. Mahir bu sırada içeriye doğru “ingilizler” Diye bağırır ve şehit düşer. Evdekiler söylediklerini yaparlar ve ateş açılmasa üzerine ilk olarak üç İngiliz cezalandırırlar.
Mahir açılan ilk ateşte çatıda vurulmuştur. Süren çatışma sonunda THKP-C’den Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz ve THKO’ dan Ömer Ayna ve Cihan Alptekin büyük bir kahramanlık destanının yaratıcıları olarak şehit düştüler.
8 -) Kızıldere’nin öğrettiği nedir?
Mahirler bu eylemle öncelikle Denizler’ in idamını durdurmayı amaçlamışlardı. Yayınladıkları bildiride rehin aldıkları İngilizlerin hayatlarına karşılık talepleri şunlardı:
“1- İnfazlar derhal durdurulacak.
2- Hiçbir yurtsever ve devrimci asılmayacak.
3- En çok 48 (kırksekiz) saat içerisinde bu konu da Türkiye radyolarında infazların durdurulduğu hakkında yayın yapılması şarttır.”
9-) Kızıldere son muydu?
Katliamdan hemen sonra oligarşinin sözcüleri, paralı kalemşörleri, yılgınlar, dönekler, hep bir ağızdan devrimci mücadelenin bitirildiğini, Kızıldere’nin “sonumuz” olduğunu ilan ettiler. Oysa aynı anda Mahirler’ in kavgası Anadolu’nun dört bir yanında, genç yüreklerde daha büyük bir öfkeyle boy atıyordu. Halk onları aldı, bağrına bastı .Destanlarıyla ölümsüzleştirdi.
Çok geçmeden “Kızıldere Son Değil Savaş Sürüyor”, “Yolumuz Çayanların Yoludur” ,“Kızıldere Manifestosu Yolunda ileri” haykırışları dört bir yanda yankılandı. Kızıldere devrimci hareket açısından bir son değil, bir siyasi zafer, bir devrim manifestosu olmuştu…
10-) Kızıldere’yi unutturabilirler mi?
Oligarşi sonraki yıllarda Kızıldere Köyü’nün adını “Ataköy” olarak değiştirdi. Kızıldere’yi, Mahirler ’i unutturmak çabalarının basit ve zavallı bir örneğiydi bu da. Bu çabalar hiç eksik olmadı. Hatta soldan da destek oldu. Denizler’ i kavgaların dan soyutlayıp içini boşaltarak “romantik devrimci” gibi sunanlar, Mahirler’ i tümüyle yok saymayı tercih ettiler. Fakat Kızıldere tüm görkemiyle duruyordu tarihteki yerinde. Ne yaparlarsa yapsınlar ne Kızıldere destanını, ne Mahirler ’i unutturabildiler…
Kuşatmalarda yeniden yaratılan Kızıldereler, 48 yıl sonra ülkede ve Avrupa’da dalgalanan kızıl bayraklar, bunu gösteriyor.
(bu yazı Halk Okulu dergisinin 21. sayısından alınmıştır)