1 Eylül, faşizmin dünya halkları tarafından bozguna uğratıldığı günün simgesidir. 1 Eylül, faşizmin halklar tarafından silahlarla alt edildiği günün simgesidir. 1 Eylül, dünya halkları için faşizme karşı direniş ve savaşla on milyonlarca şehit verilerek, büyük bedeller ödenerek kazanılmış bir barışı temsil etmektedir.
1 Eylül Dünya Barış Günü ilan edilirken, Hitler faşizminin alt edilmesiyle
sağlanan barışla, bugün sözü edilen barış aynı değildir.
Nazi Almanyası 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal ederek, insanlık tarihi için en büyük yıkımlardan biri olan 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nı başlatmıştı.
Faşizm Almanya’da, İtalya’da, Japonya’da alt edildikten sonra, dünya halkları için bir barış umudu doğmuştu. Barış tüm dünya haklarının büyük bir özlemiydi. 50 milyon kişinin canına mal olan bu savaşın başlangıç günü olan 1 Eylül, savaşın bitişiyle dünya halkları için yeni bir dönemin simgesi olarak kabul edildi.
Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkeler, barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan ettiler.
Faşizm, emperyalist tekellerin hakimiyetinin ve sömürgeci politikalarının bir sonucuydu. Emperyalizm bu amacından vazgeçmeyeceği için barış kavramını çarpıtarak, içini boşalttı. Dünya halklarının elinden faşizme ve emperyalizme karşı direniş silahını almak için “her türlü şiddete hayır, bütün savaşlara hayır” düşüncesini yaydı. Dünya halklarının haklı savaşları “terörizm” olarak ilan edildi.
Reformistlerin, savunduğu barış politikaları, kaynağını, emperyalizmin 1 Eylül’ün içini boşaltmak için ortaya attığı işte bu “barış” kavramından almaktadır.
Oysa, dünya halklarının özlemi ve talebi olarak barış, çok farklı bir
anlam taşır.
Halklar için barış, emperyalizmin faşizmin saldırıları altında olmadan yaşamaktır. Zulüm altında olmadan yaşamaktır. İşgal altında
olmadan yaşamaktır. Emperyalizmin gizli ve açık işgallerinin sürdü-
ğü, faşizmin sürdüğü dünyada ve ülkemizde işte bu yüzden barışın
beklenemeyeceğini ve mümkün olamayacağını söylüyoruz. Ve işte
bu yüzden, dünya halklarının barış içinde bir dünyaya ulaşması, uzun
zorlu bir yoldur.
Halklar için barış, veya “bütün silahların susması”, ancak tek bir
koşulda gerçekleşir: Emperyalizmin yenildiği bir dünyada.
Bu nedenle de barış için mücadele etmek, öncelikli olarak emperyalizme ve oligarşik diktatörlüklere karşı mücadele etmektir. Barışın yolu, dünya çapında bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesini yükseltmektir.
1 Eylül’ü Dünya Barış Günü haline getiren, Hitler’e yapılan barış
çağrıları değil, Hitler’i alt etmek için, faşizme karşı elde silah savaşan, kendini feda etmekten kaçınmayan, bu uğurda nice kahramanlık
destanları yaratan halklardır.
Yüzünüzü Obamalar’ın, Erdoğanlar’ın yerine, 1 Eylül’ü, barışın simgesi
haline getirerek dünya haklarına armağan eden Stalin’e ve bu uğurda
şehit düşen milyonlarca vatansevere dönün!…
Dünya halklarına barışı getirecek olan, Obamalar’ın, Erdoğanlar’ın
barış masalları, “demokratik açılımları” değil, anti-emperyalist, antioligarşik halk kurtuluş SAVAŞLARIDIR. Dünya halkları barışı
SOSYALİZMLE kazandı, sosyalizmle korudu.
Kimse, SOSYALİZMİN var olmadığı bir dünyada barışın asla sağlanamayacağı gerçeğini unutturup, halkları kandırmasın!
(Bu yazı, 30 Ağustos 2009 tarihli, Halk Gerçeği dergisi’nden alınmıştır.)