Zehir

Bu durumda Fransa’nın “milli kahramanı” De Gaulle, çaresizce generalleri ile bir toplantı yapmıştı. Fransa devrimin eşiğindeydi, toplantıdan bir sonuç çıkmadı… Ve son çare olarak reformist liderin yönettiği ve sendikalar içerisinde örgütlü olan Komünist Parti ile masaya oturuldu, vaatler verildi ve teslimiyet köprüleri kuruldu. Komünist Parti’nin reformist liderleri cüzi bir ücret zammı ve genel seçim vaatlerini savunarak halkı oyaladı. Kısa zamanda devrimcileri tasfiye ederek direnişi bastırdı…
Ve tarihe şöyle geçti; Devrimci direnişleri sona erdirip Fransız kapitalizmini kurtaran faşist generaller değil, reformist liderler oldu!

Reformizm, tarihin her döneminde misyonu gereği işçi sınıfı ve sendikaları bölme taktiklerini yıkıcı biçimlerde uygulamıştır. Ülkemizde de sendikaların içinde yıkıcı ve geri politikalar üretmeye devam etmektedirler. Tarih boyunca sürekli faşizmin somut olarak var olduğu, buna bağlı olarak krizlerin yaşandığı yerlerde, reformist-revizyonist anlayışlar düzene sadık ilişkiler kurmuşlardır…

“Reformizm” bugün ne anlama gelmektedir? Kısacası “Zehir”…
Bakınız Yakın zamanda ülkemizde yaşanan bir örnek:
KESK MYK, Sivas’ın azmettiricisi gerici Karamollaoğlu ve faili meçhullerin sorumlularından Akşener’i ziyaret ederek, samimi pozlar eşliğinde yapacakları basın açıklaması için destek istiyor. Nasıl bir acizlik bu demeyin, altında belki reformistlerin düzene olan sadakati vardır! Reformistlerin düzene olan sadakatini misyonları gereği halk içinde yaydıkları “zehirden” ve katil uşaklarıyla verdikleri pozlardan anlayabiliriz.

Reformizme karşı mücadele ilkesel devrimci duruştur. Reformistlere “neden böyle yapıyorsunuz?” diye sorulmaz, aktif şekilde ideolojik mücadele verilir ve verilmektedir. Yüksel Direnişçileri özelinde devrimci duruşun, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’ndan tasfiye girişimine karşı direnişçilerin cevabı; tarihi direnişlerine bir yenisini daha eklemek oldu. Faşizme karşı olduğu gibi reformizme karşı mücadele de sadece Yüksel Direnişçileri’nin omuzlarında olmamalı. Reformizmin “zehirli” politikalarına karşı mücadele, her alanda ve her anlamda, devrimcilerin ve devrim iddiası barındıran tüm kesimlerin üzerine vazifedir!

Bugünler, her zor süreçte olduğu gibi “sol” açısından turnusol kağıdı görevi görmekte. Yaşananlar “trajik” değil, reformizm gerçekliğidir.

Sessiz ve tavırsız kalmak, sessiz kalanları “trajik” hale düşürecektir…
Bu yüzden Pir Sultan’ın dizelerine, Hasret Gültekin’in sesine kulak verelim:
“Pir Sultan Abdal’ım can göğe almaz
Haktan emrolmazsa ırahmet yağmaz
Şu ellerin taşı bana hiç değmez
İlle dostun bir tek gülü yaralar beni”