AKP faşizmi karşısında, başkentin ortasında yükselen bir barikat Yüksel Direnişi.
Anlık, günlük bir barikat değil. Haftalık, aylık bir barikat değil.
1000 günün ötesine geçen bir barikat.
Dün 1000. günüydü Yüksel Direnişi’nin.
Bir direnişi, hem de hergün gözaltı, işkence altında 1000 gün sürdürmek, büyük bir emek, cüret ve iradedir.
1000 günlük bir direniş, faşizm karşısında tartışmasız bir zaferdir. Zulmedenler, bu irade karşısında yenilmiştir.
1000 gün, bu direnişi yaratanlar için büyük bir onur ve gururdur.
Karşısındaki iradeyi kıramayıp, bir avuç direnişçiye hergün zulmetmenin onursuzluğu da zalimlere aittir.
*
AKP iktidarının korkusu, orada her gün alana çıkan iki üç kişiden duyduğu korku değildir.
AKP iktidarı, Yüksel’de sürekli Haziran ayaklanması gibi bir ayaklanmayı görmüştür.
Doğrudur;
Yüksel Direnişi, bir tohum gibidir.
Yüksel, Anadolu’nun rahminde büyüyen bir çocuk gibidir.
Yüksel, dipten gelen bir dalga gibidir.
Yüksel direnişi gün geldi binleri, onbinleri alanlara çıkardı.
Nuriye Semih, gün geldi slogan oldular.
Gün geldi, Anadolu’dan Avrupa’ya onlarca şehre yayıldı direniş.
Yüksel direnişi, her gün filizler vermeye devam eden bir direniştir.
Dalgalarının etkisi en uzak köşelere ulaşan bir direniştir.
Korku bundandır.
*
9 Kasım 2016’da Nuriye Gülmen’in elinde bir dövizle Yüksel’deki İnsan Hakları Anıtı önünde oturmasıyla başladı direniş.
14 Kasım’da Acun Karadağ okulunun önünde direnişe başladı.
23 Kasım’da Semih Özakça Nuriye’nin yanında direnişe başladı.
Polis, bu direnişi yok etmek için hergün saldırdı.
Ama saldırı karşısında güçlü bir direniş ve güçlü bir sahiplenme gelişti. Yüksel Caddesi bir süre sonra bir direniş mevzisine dönüştü. Polis, bunu kabul etmek zorunda kaldı.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, 9 Mart 2017’de açlık grevine başladılar. Direnişin etkisi daha da güçlendi. Evet bir dalga geliyordu ve AKP bu dalganın önünü kesmek için her zaman bildiği yönteme başvurdu. 22 Mayıs’ta Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın evleri basılarak gözaltına alındılar ve 23 Mayıs’ta da tutuklandılar.
*
Nuriye Semih direnişi, AKP faşizmiyle halk arasındaki çatışmanın odağındaydı artık.
Yüksel direniş mevzisiydi.
Tutuklanmalarıyla mevzi genişledi.
Yüksel direnişcilerinin hapsedildiği hücreler, yeni bir direniş mevzisiydi.
Yüksel direnişcilerinin yargılanmaya çalışıldığı mahkeme, yeni bir direniş alanıydı.
Yüksel direnişçilerinin kaldırıldığı hastahane bir direniş alanıydı.
AKP. direnişi yoketmek isterken, direniş büyüdü, yayıldı.
*
Nuriye ve Semih’in tutukluluğunda Yüksel direnişini, KHK’larla işten atılan yeni direnişciler devraldı.
O günden bu yana, Yüksel direnişinin bayrağı elden ele aktarılarak, emekçilerin elinde dalgalanmaya devam ediyor.
*
Yüksel, emekçilerin teslim olmayacağını anlatıyor.
Yüksel, Anadolu’nun teslim alınamayacağını anlatıyor.
Nice faşist iktidarlar gördü bu topraklar.
Nice Tayyipler geldi geçti.
Nice işkenceler yaşadı bu toprakların insanları.
Emniyet müdürleri zulümleriyle ünlendiler ama sonunda gittiler.
Halk kaldı.
Direniş kaldı.
Bu topraklarda umudu yokedemediler.
Bu topraklarda direnişi yokedemediler.
Umudun kökünü kazıyamadılar.
*
Bu topraklar,
Yüksel direnişinde yer alan,
Yüksel direnişine omuz veren,
Yüksel direnişinin örgütlenmesinde pay sahibi olan herkese
teşekkür borçludur.
Kişisel değil, tarihsel bir teşekkürdür bu.
Onların direnişiyle güç buluyoruz, moral buluyoruz, umutlu oluyoruz.
YÜKSEL’E
VE YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİNE
BİN KEZ DAHA BİN SELAM!