AKP MKYK Üyesi ve Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, salgın koşullarındaki ekonomiye ilişkin “krizin olmadığını ve halkın AKP’ye güveninin devam ettiğini savundu. İşsizlik konusundaki şikayetlerin de gerçeği yansıtmadığını ve asıl meselenin “iş beğenmeme” olduğunu söyledi.
Ülke krizde boğuluyor. Sata sata satacak bir şey kalmamış. Erdoğan pazarlamacı gibi ülke ülke gezip, ne var ne yok haraç mezat satıyor. Resmi rakamlara göre çalışan nüfusun yüzde 25’i işsiz. Hayat pahalılığı halkın yaşamını çekilmez hale getirmiş. Ülkenin her yeri karakola, işkencehaneye dönüşmüş. Ağzını açan hapse atılıyor.
Bu arada meydanı boş bulan her AKP’li yalan atıyor. Tüm AKP’li politikacılar medyanın da kendi hizmetlerinde olmasından faydalanarak yalan ve yaranma yarışına girmiş durumdalar. Kim daha çok alçalabilir, alçaklaşabilirse Erdoğan’ın takdir ve tebriklerine mazhar olur ve bu sayede belki bir ihale belki bir tarla, üzerine bina dikilecek bir arsa alacağı bilindiğinden her gün medyada “bu kadar da olmaz” denilecek türden açıklamalar duyuluyor.
AKP MKYK Üyesi ve Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, salgın koşullarındaki ekonomiye ilişkin “Biz, şunu biliriz. Sayın Cumhurbaşkanımızın iki özelliği benim için çok önemli. Cumhurbaşkanımız, Allah’tan başka kimseden korkmaz. Bir de bir konuda sonuna kadar çalışır. Sonra da tevekkül eder.” diye konuştu. Türkiye’de ekonomik krizin olmadığını ve halkın AKP’ye güveninin devam ettiğini savunan Sorgun, işsizlik konusundaki şikayetlerin de gerçeği yansıtmadığını ve asıl meselenin “iş beğenmeme” olduğunu söyledi.
AKP’li milletvekili aklı sıra tüm dünyanın bildiğini halktan gizleyecek. Halka “aslında sen aç değilsin yemek yemiyorsun” diyor. “Dolabın boş değil” “İşsiz hiç değilsin iş beğenmiyorsun!”
Halk artık AKP’li bir siyasetçinin utanmasını beklemiyor. Katar’a, ABD’ye, Avrupa’ya gidip ülkeyi parça parça satan AKP ve Erdoğan iktidarı halkı her gün daha fazla yoksulluğa ve açlığa mahkum ediyor. Bu gerçeklerin üzerine bir de bu denli utanmaz beyanatlar akıllara halkımızın şu sözünü akıllara getiriyor: “ölür müsün öldürür müsün?”.