UZUN DİRENİŞLER ÜLKESİ TÜRKİYE 9. BÖLÜM

Mahmut KONUK: “Hem kendisi bir şey yapmaz, hem yapılanı beğenmez…”

Ülkemizin uzun direnişlerinden biri de Mahmut Konuk’un direnişi. 

Mahmut Konuk bir sağlık emekçisi.

AKP faşizminin bir Kanun Hükmünde Kararnamesi ile işten atıldı.  

Mahmut Konuk 27 Şubat 2017 tarihinde iş yeri önünde direnişe başladı. 

Şu an direnişinin 900’lü günlerinde… 

3. yılında, 132 haftadır süren bir direnişten sözediyoruz yani. 

Bu süre içinde defalarca gözaltına alındı. 

250’yi aşkın kez para cezası kesildi… «Tebliğ edilen ceza sayısı 57. Tebliğ edilmeyen 200 civarında… » Kendi deyişiyle, « Benim evim, arabam, banka hesabımda nakit param olmadığı için haciz işlemi de yapamıyorlar.” 

Tüm memurluk yaşamında 28 kez sürgün yaşayan Mahmut Konuk, şimdi uzun bir direnişin   içinde. 

Uzun direnişlerle ilgili iki sorumuzu ona da yönelttik. 

Kısa ve özlü cevapladı. 

Cevapta göreceğiniz gibi, demokratik kitle örgütlerinin tutumuna özel bir vurgu yapıyor konuk. 

 “Tebliğ edilen ceza sayısı 57. Tebliğ edilmeyen 200 civarında ‘idari para cezası’ da polisin elinde ‘bekletiliyor.’ (Her bir ceza geçen yıl 229 Türk Lirası iken bu yıl 330 lira.) Tebliğ edilenlerin hepsine itiraz ettik, hepsi reddedildi. Bunlar için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız başvurular henüz sonuçlanmadı. 

Çünkü, Konuk, bir değerlendirmesinde şunu belirtiyordu : «8 Eylül 2016 tarihinde 11.285 eğitim emekçisinin açığa alınması karşısında sendika yöneticilerinin izlediği tutum ‘kırılma noktası’nı oluşturdu… Bu, Tekel Direnişi’nin on katından fazla bir direnme potansiyeliydi ve hiçbir siyasal iktidar böyle bir direnişin karşısında duramazdı. Bu ufku da, bu cesareti de sendika bürokrasisinden göremedik.»

Konuk’un değerlendirmesinde işte bu nokta büyük önem taşıyor. 

Konuk, sorularımızı şöyle cevapladı.  

GHA: Sizce ülkemizde direnişler neden uzun sürüyor: 

Mahmut Konuk: Ülkemizde direnişlerin uzun sürmesinin iki temel nedeni var: 

Birincisi, egemen sınıfların hiçbir hukuka uymayan saldırganlığı, pervasızlığı – ki buna “açık faşizm” diyebiliriz -, 

İkincisi ise dayanışma kültürünün zayıflığı, buna bağlı olarak da egemen sınıfları zorlayacak bir kitle hareketinin olmayışı. 

Öyle ki işçi sınıfı ve ezilen halkların temsilcisi olduğunu iddia eden bir çok politik yapı, bir yerde ortaya çıkan bir direnişin haklı ve meşru olup olmadığına değil, “arkasında kimin olduğuna”, bir diğer deyişle “kim – kimler tarafından yürütüldüğüne” bakıyor. 

Eğer direnişi başlatan – yürüten(ler) kendi politik tekkelerine su taşımıyorsa kazanması için dayanışma göstermek yerine zayıflaması için yalnız bırakma, hatta alttan alta anti-propagandasını yaparak özel olarak “yalnızlaştırma”, zayıf düşmesini bekleme yolunu seçiyorlar. 

“Böyle olmuyor, başka şeyler yapmak lazım” sözü bu tip oportünist kaçkınlığın klişe bahanesidir. Hem kendisi bir şey yapmaz, hem yapılanı beğenmez, hem de yapılana bir alternatif yol önermek yerine, “eylemsizliği-çözümsüzlüğü” örerek direnişi zayıflatmaya dönüşür. 

“Kendiliğinden” başlayan direnişlerde ise oportünizm “kendi dükkanıma su taşıyabilecek bir araca dönüştürebilir miyim?”… biçiminde ortaya çıkar. 

Böylesi bir politik iklimde uzun bir direniş ancak kararlılık, inatçılık ve ısrarla mümkün olur. 


En Zor Yanı, “Dostun gülü” Gibi Görünen Politik Tecriti Kırmaktır. 

GHA: Uzun direnişlerin en zor yanı nedir?

Mahmut Konuk: Uzun direnişlerdeki en büyük zorluk da egemen sınıflara karşı mücadeleyi başlatmak, örmek, kararlılıkla yürütmek değil, bu “dostun gülü” gibi görünen politik tecriti kırmaktır.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.