Bugün “tarihte bugün” sayfalarına bakanlar şu satırları görecekler:
“1965 – İnsanoğlu ilk kez uzayda yürüdü. Sovyet kozmonot Aleksey Leonov, dünyadan 2 bin 177 kilometre yükseklikte, Voskhod-II (Gündoğumu) adlı uzay aracından çıkarak 20 dakika boşlukta kaldı.”
Uzaydaki ilk adım, sosyalizmin yaratıcılığının, üretkenliğinin ve gücünün kanıtlarından biri olarak geçti tarihe.
Sadece “uzaydaki ilk adım” değil;
Uzaya ilk çıkan araç Sovyetti.
Uzaya çıkan ilk erkek Yuri Gagarin ve ilk kadın Valentina Tereshkova idi.
Aya gönderilen ilk uzay aracı da Sovyet damgasını taşıyordu.
Uzay’daki bu ilk adımların sosyalizmden gelmesi kuşku yok ki, rastlantısal değildir.
Kapitalizmin tüm yatırımları, ar-ge (araştırma-geliştirme) çalışmaları, kâra yöneliktir.
Başlangıçta uzayda yakın ve somut bir kâr görmeyen emperyalist devletler ve tekeller,
sosyalist sistemin bu alanda attığı adımlar sonucunda, rekabet zorunluluğuyla uzay çalışmalarına ağırlık vermeye başladılar.
Tabii ki, onların öncelikli ilgi alanları ay yüzeyinde bulunması muhtemel altınlar, platinyum ve diğer az bulunan madenlerdi.
Uzay’ın keşfi, kuşku yok ki, insanlığın bilimsel ve teknolojik ilerlemesinde önemli bir alandır.
Ve kuşku yok ki, bu alanda atılacak adımların sınırı yok.
Bugün günlük yaşamda kullandığımız bir çok teknolojik araç, ya uzay çalışmalarındaki, ya da askeri alandaki keşiflerden, icatlardan doğan ürünlerdir.
Kapitalist sistem, halkın ihtiyaçlarına, halkın çıkarlarına göre çalışan bir sistem değildir. Bu nedenle, bilimde, teknolojide de öncelik halkın ihtiyaçları değil, emperyalist devletlerin ve büyük tekellerin ihtiyaçlarıdır.
Revizyonizmin yönetimindeki sosyalizm yıkıldı… Ama kazanımları artık halkların ve tarihindir. Kapitalizme dönüş, kapitalizmin üstünlüğünü değil, sosyalizmin üstünlüğünü kanıtladı.
Dünya halkları, Sosyalizmin 70 yıllık kazanımları ve yıkıntıları üzerinden çok daha gelişmiş bir sosyalizmi yeniden inşa edecekler. Sosyalizm, uzayın derinliklerinde daha nice görkemli adımlar atacak. Burası kesin.