1947, Nevşehir doğumlu bir bağımsızlık savaşçısıydı.
1972 yılında şehit düştü. Şehit düştüğünde 26 yaşındaydı.
Fakat teorik ve pratik olarak geriye bıraktıkları, yüzyıllık bir ömre bedel oldu. Ulaş Bardakçı Türkiye devrimi açısından çok önemli bir isimdir. Ölüm yıldönümü vesilesiyle, Ulaş’ın hayatını kısa başlıklar halinde izleyicilerimize sunuyoruz.
Ankara’daki ODTÜ’yü, Ortadoğu Teknik Üniversitesini kazanmıştı. Üniversite sıralarında devrim ve sosyalizmle tanıştı. TİP üyesi olarak, FKF (Fikir Klüpleri Federasyonu) üyesi olarak mücadele etti. Hep daha ileriye yürüdü. Fikir Klüplerinden Dev-Genç’e, Dev-Genç’ten THKP-C’ye uzanan gelişmeyi adım adım örgütleyenlerden biri oldu Ulaş Bardakçı.
ULAŞ KAVGADA… ABD büyükelçisi Commer, Vietnam’da halkı katleden bir katildir. Ülkemizi işgal eden Yankilerin elçisidir. İşte bu katil, tarihler 6 Ocak 1969’u gösterdiğinde ODTÜ’ye geldi.
Commer’in arabası rektörlüğün önünde… Binlerce öğrenci rektörlük binasının önüne koşuyor. Protesto gösterileri başlıyor… “Yanki Go Home”, “Yanki Go Home”, “Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye”… Ulaş Bardakçı, Taylan Özgür, Sinan Cemgil en önde… Commer’in arabası ters çevriliyor… Ulaş, Taylan, Sinan en önde… Dökülüyor benzin, çakılıyor bağımsızlık yolunda bir kıvılcım daha. Commer’in arabası ateşe veriliyor… Emperyalizme meydan okuyor gençlik… Emperyalizme meydan okuyor Ulaş…
ULAŞ TEORİDE… Daha çok eylemleriyle anılır Ulaş. Ama aslında, teorik ideolojik mücadelenin de içinde, önündedir.
Elli yıllık reformist-revizyonist çizginin mahkum edilmesinde, tüm teorik, stratejik ayrışmalarda hep doğru yerdedir.
70’in Aralık ayı… Revizyonizme ve oportünizme karşı bir bayrak yükselir. Yılların yılgınlığına, pasifizmine, 50 yıllık revizyonist geleneğe karşı bu bayrağı Mahir’in önderliğinde yükseltenlerden biri oldu Ulaş.
Bu gelişim onu, bir örgütün kurucusu ve genel komite üyesi olmaya götürür. 1970 yılının Aralık ayında, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi adıyla kurulan örgütün kurucularından, önderlerinden biri olur.
“ULAŞ’IN ELİNDE MAVZER”… Ulaş’ın ilk eylemi 1971 baharında Ankara Küçükesat’ta bir bankada gerçekleştirilen kamulaştırma eylemidir. Daha sonra pek çok ABD hedefine yönelik eylemlerde, 4 Nisan 1971’de tekelci burjuvalardan Mete Has’ın kaçırılması eyleminde yeraldı. Hemen ardından Türkiye’yi derinden sarsan bir eylem gerçekleştirildi. 17 Nisan 1971’de İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom, kaçırıldı. Ulaş Bardakçı, bu eylemin de planlayıcıları ve uygulayıcıları arasındadır.
ULAŞ İŞKENCEDE!.. 28 Mayıs 1971’de tutsak düştü Ulaş… İşkencede direndi. Bütün soruları şu cevabı verdi: “”Ulaş Bardakçı adım, 1947 doğumluyum. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi’nin bir savaşçısıyım“…
İşkenceciler, bu cümleden fazlasını duyamadılar Ulaş’tan. Şubede iki kez özgürlüğe ulaşmayı denediği için hücreye konuldu.
ULAŞ TUTSAK… Daha hapishaneye getirilirken tüm çevrenin planını kafasına resmetmiştir. O beyniyle, ruhuyla bir savaşçıdır. Bulunduğu her yer onun için bir savaş alanıdır.
“Hapishanenin en disiplinli militanı” derler onun için. Günlük yaşamı, teorik çalışmaları, herşeyi disiplinlidir.
Ulaş tutsakken Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir Maltepe’de çatışmaya girerler. Bu çatışmada Cevahir şehit, Mahir ise tutsak düşer. Devlet Mahir’i tecrit etmek istemektedir. Ulaş, Mahir Çayan’ın Maltepe hapishanesine getirilmesi için açlık grevi yapılmasını örgütleyendir.
SAVUNMA’NIN VE FİRARIN MİMARI… Mahir henüz Maltepe’ye getirilmeden yoldaşları savunmayı hazırlama görevini Ulaş’ın yapmasını isterler. O güne kadar hep “askeri” yanıyla tanınan Ulaş, yoğun bir teorik çalışmaya girer. Bu alanda da en az askeri alandaki kadar yetkin, yetenekli ve azimlidir. Hemen plan, program çıkarır. Günde 300 sayfa okuyup not tutmaya, dünya ve ülke gerçeğimizi, devrimin yolunu kağıda dökmeye başlar. Mahir geldiğinde 200 sayfa teksir hazırdır.
Hazırladıkları savunmayı mahkemede kendileri okumaz. Çünkü bundan önce tutsaklıklarına kendi elleriyle son vermişlerdir. Özgürlük tutkusu, Ulaş daha hapishaneye adımını atar atmaz, plan, proje yapmaya dönüşmüştür. Bunun sonucunda da 29 Kasım 1971’de Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, THKO’lu Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, Maltepe hapishanesinden firar eylemini gerçekleştirdiler.
KUŞATMA VE İLK ÇATIŞMA…
Tarih: 13 Şubat 1972… Yer: İstanbul, Levent
“Tevkifatın başladığı haberi geldiğinde evde Ulaş, Ziya ve ben vardık. Haberi getiren arkadaşlar ev arama çabasına giriştiler. Sonunda 13 Şubat günü bir yer bulunmuştu ama oraya ancak akşam hava karardıktan sonra gidebileceklerdi. Ulaş’la, Ziya eşyalarını topladılar… Kapıya çıktım. Merdivenlerin önünde 15 kadar sivil giyimli şahıs alçak sesle bodrumu göstererek konuşuyorlardı… Ellerindeki silahları o sırada gördüm. Geldiler dedim sadece. Onlar da kimin geldiğini sormadılar. Zaten bu sırada… içeriye ateş etmeye başladılar. Ziya ve Ulaş ateşe karşılık verdiler… Bu arada bir iki el bombası attılar. Hatta yatak odalarından birinin panjurunun kapalı olduğunu farketmeden attıkları bir bomba panjura çarpıp odaya düştü. Odada patlar diye Ulaş koşup benim üzerime kapanmıştı, korumak için. Bereket patlamadı. Çatışma sırasında Ziya çevresiyle pek ilgili değildi. Ulaş ise sık sık benim tutukluk yapan silahımla ilgilenmek zorunda kalıyordu… Bir ara evden çıkmaya karar verdiler sanırım. Önce Ulaş yola bakan yatak odasının penceresinden atladı. Bu sırada ‘yandım anam’ diye bir ses duyduk. Çatışmada ağır yaralanan polisti. Ulaş atladığında onunla yüzyüze gelmiş…”
ULAŞ ŞEHİT… Tarih: 19 Şubat 1972… Yer: İstanbul Anavutköy… “Sabah yediye geliyordu. Evin çevresi askerlerle çevriliydi… bizim evin kapısını çaldılar. Kapıyı açtım bir yığın adam girdi içeriye. Evde kimsenin olup olmadığını sordular! ‘Yok’ dedim. Tam giderlerken polisin birisi Ulaş’ın paltosunu ve ceketini gördü… Kuşkulandılar ve tekrar eve girdiler. Anında silahlar patlamaya başladı. İçeriye giren polisler bunun üzerine dışarıya kaçtılar. Çatışmanın 15-20 dakika sürdüğünü sanıyorum…”
ULAŞ’IN MİRASI.. Ulaş Bardakçı, işte bu yaşamıyla, nesilden nesile geçecek bir geleneğin, ülkemizi bağımsızlık demokrasi ve sosyalizme götürecek bir çizginin yaratıcılarından biri oldu. O gelenek, o çizgi bugün hala yaşıyor, devam ediyor, gündemler belirliyor.
50 yıldır, yarım asırdır, “Mahir, Hüseyin, Ulaş, Kurtuluşa Kadar Savaş” sloganında yaşıyor Ulaş. Ulaş’ın adıyla yürekleri kabarıyor insanların. Ulaş’ın adıyla, cüret ve kararlılığı kuşanıyor.