Ayçe Söylemez, Bianet…
Bayrampaşa Cezaevi’nde uygulanan “Tufan” planının yargılandığı davada mahkeme, jandarmanın, operasyon tutanağına sahte sicil numarası yazması ve ardından “bizde bu isimde personel yok” cevabı vermesiyle ilgili suç duyurusu yapılmasına karar verdi.
Bayrampaşa Cezaevine 19 Aralık 2000’de düzenlenen Hayata Dönüş Operasyonu’nda, operasyonun “Tufan” adı verilen planı mahkeme dosyasına 10 yıl sonra girmişti. Operasyonla ilgili jandarmada tutulan tutanaktaki sicil numaralarının sahte olduğu da 11 yıl sonra kabul edildi.
Davanın halen görüldüğü Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sahte tutanakla ilgili suç duyurusu yapılmasına hükmetti:
“Katılan vekilinin tutanakta ismi görülen kişilerin sicil numaralarının kime ait olduğunu tespit edilememesi sebebiyle sahte tutanak tutulduğu iddia edilerek buna ilişkin suç duyurusunda bulunulması talebi yönünde gereğinin takdir ve ifası için c. Başsavcılığına bildirimde bulunmasına karar verildi.”
Müşteki avukatlarından Güçlü Sevimli, 11 yıldır sürekli olarak dile getirdikleri sahte tutanakla ilgili konuyu, dün görülen dünkü 43. Duruşmada da dile getirdi.
“Tufan” planı da 11 yıl boyunca “kayıptı”
19-22 Aralık 2000’de yapılan Hayata Dönüş Operasyonu’nun Bayrampaşa Cezaevi’yle ilgili davası, olaydan 10 yıl sonra açıldı. 15 Aralık 2000 tarihli “Tufan” adı verilen harekat planı da olaydan 11 yıl sonra mahkemeye sunuldu.
Jandarma Genel Komutanlığı’nın açıklamasına göre “kayıp” olan belgeyi, İl Jandarma Komutanlığı mahkemeye göndermişti.
Operasyonun, mahkemeye gönderilen jandarma tutanağının sahte olduğu da aynı yıl anlaşıldı.
Bayrampaşa Cezaevi’nde “toplu ayaklanma nedeniyle” aleyhlerinde dava açılan mahkumların yargılandığı Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davaya, 27 Ekim 2005’te İl Jandarma Komutanı Ünal Karaosmanoğlu imzasıyla gönderilen yazıda, operasyonun tutanağını düzenleyen personelin isimleri şöyleydi: Emekli Yüzbaşı Zeki Bingöl, Yüzbaşı Ömer Arık, Yüzbaşı Hüseyin Pir, Yüzbaşı Ahmet Koçyiğit, Yüzbaşı Ahmet Eş.
“Bu sicil numarasında personelimiz yok”
2011’de mahkemeye gönderilen tutanakta ise üç sicil numarasıyla ilgili “Bu sicil numarasına sahip personel yoktur” denirken, diğer iki sicil numarasına sahip olduğu söylenen personelin isimleri de ilk açıklamayla farklıydı.
Yani, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen 27 Eylül 2011 tarihli, Albay Sadık Köroğlu imzalı yazıda, olay tutanağını “imzalayan” jandarmaların, “aslında gerçek olmadığı” ifade ediliyordu.
Jandarma Genel Komutanlığı’ndan mahkemeye yollanan yazıya göre, üç sicil numarasıyla ilgili “bu sicil numaralarına sahip muvazzaf ya da emekli personel bulunmadığı tespit edildi” dendi.
“Operasyonu kimin yaptığı bellidir”
Tutanakta ismi olanlardan, operasyona katılan Zeki Bingöl, konuyla ilgili bianet’e yaptığı açıklamada, “operasyonu düzenleyenlerin isimlerinin bilindiğini, ancak bu kişiler korunmak istendiği için ve dava sürecinin uzatılması amaçlandığından” isimlerin açıklanmadığını söylemişti.
“Davayı zamanaşımıyla kapatmak istiyorlar” diyen Bingöl, “O tutanakta imzası olanların isimleri, operasyonu kimin yönettiği bellidir” demişti.
Mahkumlara bu tutanakla dava açıldı
Avukat Oya Aslan o dönem bianet’e yaptığı açıklamada, “bu sahte olay tutanağı delil gösterilerek operasyonda yaralanan mahkumlara bir de dava açıldığını, iddianamenin esasını sahte tutanağın oluşturduğunu” söylemişti.
Sahte tutanakta, “Asla canlı teslim olmayacaklarını söylediler ve koğuşlardan ellerindeki silahlarla ateş açtılar, kapıyı içerdien kilitlemişlerdi” ifadeleri, operasyonda Uzman Jandarma Çavuş olarak görevli olan Altan Sabsız’ca yalanlanmıştı.
Sabsız, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 5 Temmuz’da verdiği ifadesinde, “kadınların teslim olmak istemesine rağmen kapıların açılmadığını, mahkumların üzerine yanıcı madde sürülmüş battaniye atıldığını” söyledi.
Bayrampaşa Cezaevi’ne düzenlenen operasyonda, beş kadının yanarak, bir kadının da gazdan zehirlenerek hayatını kaybettiği koğuşlara nasıl müdahale edildiğini gösteren fotoğraflar dava dosyasına 11 yıl sonra girmişti.