“Daha onlarca hasta tutsak var. Sizlerden isteğim onlara yaşam hakkı tanıyın, onlar yaşasın. Onlar için geç olmadan ellerinizi uzatın, kollarınızı^uzatın. Onlar için geç olmadan vicdanınızı
uzatın. Hadi ben de sizinle beraberim.”
Güler Zere, şehitliğinden önce aydınlara hitaben ve aslında tüm devrimci demokratlara ve halkına yazdığı vasiyetinde böyle seslenmişti. Tıpkı yoldaşlarının onu zulmün elinden almak için sahiplendiği gibi.
Halkımız onu “kanser hastası devrimci tutsak” olarak tanıdı. Oligarşi onu tahliye etmemek için kendi yasalarını bile çiğnedi, her yönteme başvurdu.
TAYAD’lı Aileler ve devrimciler, Güler Zere ve onun gibi tecrit hücrelerinde katledilmek istenen tüm tutsakları özgürlüğüne kavuşturmak için bir kampanya başlattı.
Kampanya, fiilen 12 Haziran’da TAYAD’lı Aileler’in Balcalı (Adana) Hastanesi önündeki eylemleriyle başlamıştı.
“Güler Zere’ye Özgürlük” mücadelesi, 12 Haziran 2009’dan 6 Kasım 2009’a kadar yaklaşık 5
ay sürdü. Yani 148 gün…
148 gün boyunca her anı direniş olan eylemler günden güne kitleselleşiyordu. Dersim dağlarında gerilla olan Güler Zere’nin serbest bırakılmasını talep etmek artık meşruydu.
Kitlesel eylemlere katılan binler arasında silahlı mücadele hakkında hiçbir şey bilmeyen, hatta karşı olanlar bile vardı. Fakat her ne olursa olsun bir insanın göz göre göre katledilmesine izin vermeyen
binler bir araya geldi.
Ülkemizin birçok ilinde cuma günleri yapılan “Güler ZERE’ye Özgürlük, Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın!”eylemleri her kesimden insanın katılımıyla Güler Zere serbest bırakıldıktan sonra da sürdü.
Çünkü zaferi kazanmanın, yoldaşını zulmün elinden almanın inancıve coşkusu mücadeleyi süreklileştirdi.
HASTA TUTSAKLARI KATLETME POLİTİKASI:
Bu süreç, Güler Zere’nin Ağustos 2008’de Elbistan Hapishanesi’nde dişağrısı şikayetiyle revire çıkmasıyla başladı. Ağrısı, rahatsızlığı ciddi olmasına rağmen, Güler Zere, ancak 3 ay sonra hastaneye sevk edildi.
Ve Şubat 2009’da Güler Zere’nin kanser olduğu teşhisi konuldu. (Hastahaneye geç sevkedilmesi 7 aylık bir gecikmeye sebep olmuştu ve bu “geciktirme”ler, aslında hasta tutsakları katletmek demek olan sessiz imha”nın bir yöntemiydi.)
Mart ayında avukatların başvurusuyla tahliye talebinde bulunuldu, fakat tahliye edilmedi ve hastalığı gün gün ilerledi.
12 Haziran 2009’da TAYAD’lılar Adana Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastahanesi önünde sürekli hale gelecek eylemleri başlattılar.
22 Haziran’da Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim DalıBaşkanlığı, Güler Zere’nin cezasının infazının ertelenmesi gerektiği yönünde rapor hazırlamak zorunda kaldı.
Ama katil devlet bu rapora uymadı.
Güler Zere, Temmuz ayında Adana’dan İstanbul Adli Tıp Kurumu’na getirildi ve infazının hastanede devam edilmesi yönünde karar verildi.
10 Temmuz 2009’da Balcalı Hastanesi önünde içerisinde Güler Zere’nin ailesinin de bulunduğu bir grup TAYAD’lı aile, oturma eylemi başlattı.
Ve bu eylemlerini Güler Zere tahliye edilinceye kadar sürdüreceklerini açıkladılar.
GÜLER’İN SESİNİ DUYMAYAN KALMAYACAK!
Halk Cephesi “Güler’in sesini duymayan hiç kimse kalmayacak” diyerek ülkenin dört bir yanında “Güler Zere’ye Özgürlük Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın!” kampanyasını büyüttü.
Bu kampanya sürecinde daha büyük pankartlar yüksek apartmanlara, köprülere; sendika
ve dernek binalarına asıldı.
Televizyon, radyo ve gazetelerle, haberlerinde yer verilmesi için ısrarlı ve kararlı görüşmeler yapıldı. Aydınlar ve devrimci demokratlar bu konuda duyarlı olunmaya çağrıldı.
Güler Zere’yi duymayan kalmayacaktı.
Yoldaşlarının şiarı bu idi.
Ve bu şiar doğrultusunda tüm yaratıcılıklarını kullanarak Güler’in sesi olmak için canla
başla çalıştı yoldaşları.
TAKSİM YÜRÜYÜŞLERİ:
Bu süreçte Hasta Tutsaklara Özgürlük Platformu oluşturuldu ve her hafta cuma akşamları “Güler Zere’ye Özgürlük”, “Hasta Tutsaklara Özgürlük” sloganıyla yürüyüşler başladı.
Belli bir kitleselliğin yakalandığı Taksim cuma akşamları yürüyüşlerine 30 Temmuz 2009’da başlandı ve dalga dalga yayılan eylemler bir çok şehirde süreklileşti.
HASTA TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK PLATFORMU
Hasta tutsakların özgürlüğü mücadelesi, kuşku yok ki, zulme karşı olan herkesi birleştirebilecek bir mücadeleydi. Güler Zere nezdinde gelişen mücadele bu zemini güçlendirdi ve somut hale getirdi.
Bu süröçte oluşturulan Hasta Tutsaklara Özgürlük Platformu, o güne kadar Türkiye solunda oluşturulan en geniş birlikteliklerden biriydi. Platformda şu gruplar ve örgütlenmeler yer alıyordu: AMARGİ, ANTİKAPİTALİST, BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ, BDSP, ÇAĞRI, ÇAĞRI MERKEZİ ÇALIŞANLARI DERNEĞİ, ÇHD, DEMOKRASİ İÇİN BİRLİK HAREKETİ, DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK HAREKETİ, DEVRİMCİ ALEVİ KOMİTESİ, DEVRİMCİ HAREKET, DEVRİMCİ 78’LİLER, DHF, DİP GİRİŞİMİ, DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ, DTP, EHP, EMEK VE ÖZGÜRLÜK CEPHESİ, EMEKLİ-SEN İSTANBUL ŞUBELERİ, EMEP, EROL ZAVAR’A YAŞAMA HAKKI KOORDİNASYONU, ESP, GÜLENSU-GÜLSUYU DERNEĞİ, HALK CEPHESİ, HALKEVLERİ, İHD, İSTANBUL AHALİ, İSTANBUL LGBTT SİVİL TOPLUM GİRİŞİMİ, KALDIRAÇ, KESK ŞUBELER PLATFORMU, KÖZ, NAZIM HİKMET MARKSİST BİLİMLER AKADEMİSİ, ÖDP, ÖMP, ÖZGÜRLÜKÇÜ SOL HAREKET, PARTİZAN, PEN, PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBELER PLATFORMU, PROLETER DEVRİMCİ DURUŞ, SDP, SODAP, SOSYALİST FEMİNİST KOLEKTİF, SOSYALİST PARTİ, TAYAD, TECRİTE KARŞI SANATÇILAR, TKP, TÖP, TUYAB, UİD-DER, ÜRÜN SOSYALİST DERGİ.
(Bu platform, HASTA TUTSAKLARI değil, kendi grup çıkarlarını öne çıkaran kimilerinin dayatmalarıyla sabote edildi ve dağıtıldı. Platform varlığı süresince yaptığı kitlesel eylemlerle, hasta tutsaklar sorununun sahiplenilmesi ve çözümünde önemli bir rol oynadı.)
ADLİ TIP ÖNÜ NÖBETİ:
10 Ağusos 2009’da yeni bir kararla, İstanbul Adli Tıp önünde Özgürlük Nöbetine başlandı. Adli Tıp Önü, hasta tutsakları sahiplenmenin yeni mevzisine dönüştü.
Bu süreçte onkologların tahliye kararına rağmen tahliye edilmeyen Güler Zere’nin hastalığı akciğerlerine sıçradı.
Artık geri dönüşü olmayan bir aşamaya giren hastalık sürecinde İstanbul Tabip Odası Güler Zere’ye “Vedalaşma ve huzur hakkı” verilmesi gerektiğini söyledi.
Bu dönemde Güler Zere eylemleri Avrupa’nın birçok ülkesine yayılmıştı. Bu kararlılık, ısrar
karşısında AKP iktidarı Güler Zere konusundaki hukuksuzluğunu daha fazla sürdüremedi.
Güler Zere 6 Kasım 2009’da tahliye edildi.
Tedavisine devam etmek için 7 Kasım’da İstanbul’a, yoldaşlarının yanına getirilen Güler,
7 Mayıs 2010 tarihine kadar yaşatılabildi ve bu tarihte şehit düştü.
“Güler ZERE’ye Özgürlük” kampanyası, “Hasta Tutsaklara Özgürlük” kampanyası olarak devam etti.
Bizler biliyorduk ki, tarihimizde “yapacağız” deyip de yapamadığımız hiçbir şey yoktur. Zaferi teslim olmayanlar kazanacak, bunu biliyoruz.
Güler Zere hiçbir zaman teslim olmadı düşmana. Hiçbir zaman af dilemedi, kimsenin onu
affetmesini beklemedi, istemedi. Hasta tutsakların affedilmesini değil özgürlüklerine kavuşmasını istedik, istiyoruz.
Çünkü biliyoruz ki bu en temel insani haklardandır ve meşrudur.
Güler Zere tıbbi olarak kanserden öldü. Ancak bu bir sonuçtu. Bu sonucu yaratan ise hapishaneleri tutsaklar için bir işkencehaneye dönüştüren tecrit politikasıdır.
Dün Güler Zere için yürütülen mücadele, bugün Ali Osman Köse nezdinde bütün hasta tutsaklar için sürdürülmeye devam edilmelidir.
(Not: Bu yazının hazırlanmasında Yürüyüş Dergisinin 365. sayısındaki Tarihimizden Öğreniyoruz başlıklı yazıdan yararlanılmıştır.)