
1970 Aralığında kuruluşunu gerçekleştiren Türkiye Halk Kurtuluş Partisi- Cephesi’nin önder ve savaşçıları, çok kısa süre içinde, çok büyük sarsıntılar yaratan eylemler gerçekleştirdiler.
Bu eylemlerin her biri, Türkiye devriminin sonraki pratiklerini de biçimlendirmiştir.
Örneğin, sadece iki günde, 16-17 Şubat’ta, “Kanlı Pazar’da katledilen devrimciler anısına”
- Amerikan askeri malzeme deposu,
- Tuslog’un Zincirlikuyu merkezi,
- Tuslog’un Şişli şubesi,
- Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankasının Elmadağ şubesi,
- ABD Başkonsolosluğu,
- İngiltere Başkonsolosluğu,
- IBM’nin Gümüşsuyu’ndaki merkezi
bombalanmıştır.

Bu eylemlerin kuşku yok ki en önemlilerinden biri, doğrudan tekelci burjuvaziye yönelik bir eylem olan Mete Has ve Talip Aksoy’un kaçırılması eylemidir.
THKC savaşçıları, Mete Has ve Talip Aksoy’u kaçırarak karşılık olarak Kadir Has’tan fidye aldılar.
Kadir Has bu eylemi, kendi cephesinden şöyle anlatıyor:
“Eşim Rezzan’ı Akdeniz seferine çıkan bir gemi ile yurtdışına yolcu ettikten sonra, Metelerin Suadiye’deki evine ulaştık. Zile bastık kapı açıldı.
Karşımızda gelinim Fezal’ı beklerken yabancı bir erkekle karşılaştık. Eve girdikten sonra kapı kapandı. Teröristler benden 400 bin lira para istiyordu. Teröristlerin benden istediği 400 bin lira fidye çok büyük para idi.
Bu para ile, tanesi 133 liradan 3007 adet Cumhuriyet Altını almak mümkündü. 1971’in 400 bin lirası, günümüzün yaklaşık 200 bin dolarına eşdeğerdi.
Daha sonra teröristler Talip Aksoy ile Mete Has’ı alıp götürdüler. Sabah adının Mahir Çayan olduğunu öğrendiğim teröristle birlikte, evden çıktık. Üsküdar iskelesinden arabalı vapura binip Kabataş iskelesine, oradan da taksi ile Şişli Pilavcı Pasajı’ndaki işyerime ulaştık
Pilavcı Pasajı’ndaki işyerimi, kayınbiraderim Ali Germirli yönetiyordu. Ali’ye durumu anlattım. Bana “ağabey, bu çok büyük para” dedi.
Ali, işin dehşetini anlamamış olacak ki, “Burası dağ başımı, Ne parası” dedi. Anında teröristin cevabını aldı: “O lafı bir daha edersen, kurşunu yersin”.
Ali bu defa Kayserililik içgüdüsüyle teröriste “250 bin versek olmaz mı?” diye teklifte bulundu. Bu pazarlık ortamından rahatsız olan Mahir Çayan ise “Olmaz” cevabını verdi.
200 bin lirayı çok kısa zamanda tedarik edip Mahir Çayan’a verdim.
Paranın ikinci yarısını ise akşamüstü muhasebe müdürümüz Nihat Ünsal ile Karaköy İskelesi’ne gönderdik. Gece yarısı Talip ile Mete’yi kurtardıktan sonra, polisi haberdar ettik.

Eylem sonucunda Kadir Has Hüseyin Cevahir’e “Bir daha karşılaşmayacağız, değil mi?” diye sorar. Bunun üzerine Hüseyin Cevahir “Bir kere daha hepinizle birlikte topyekûn karşılaşacağız.” der.
Evet, o gün, Cevahir’in belirttiği o büyük karşılaşma er geç gerçekleşecek.
Cevahirler, Hasların saraylarına, yalılarına, holdinglerine, parlamentolarına bir kez daha girecekler.
Cevahirler ve Haslar, iki sınıfın temsilcileri, bir kez daha karşı karşıya gelecekler.
Haslar, tarih sahnesinden silinecek,
tarihi Cevahirler yazmaya devam edecek.
O GÜN GELECEK!
Cevahir’in kehaneti gerçekleşecek.



