“Çanakkale Deniz Zaferi’nin 92. Yıldönümü”, önceki yıllardan farklı oldu. Birincisi; tüm gazetelerin üzerinde hemfikir olduğu gibi, “bugüne kadar görülmemiş bir görkemle” kutlandı Çanakkale Deniz Zaferi. İkincisi, burjuva politikacılar, generaller, köşe yazarları, bugüne kadar yapılmamış tarif ve tasvirleryaptılar Çanakkale Savaşı’na ilişkin.
Sanki 90 yıl sonra keşfedilmişti Çanakkale Savaşı. Sanki, bu savaşın ne kadar önemli olduğu yeni farkediliyordu. Doğal olarak akıllarda soru işaretleri bırakan bir keşif bu.
Tarih ‘yeniden’ yazılıyor adeta. Ama atıp tutarak! Tarihi gerçekleri çarpıtarak!
Mesela biri diyor ki; “Çanakkale Cumhuriyet’in Önsözüdür”(Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt)… Mesela Cumhurbaşkanı Sezer Çanakkale Savaşı’nı ” Tekil Devleti Savunma” olarak adlandırıyor (herne demekse?). Baykal “laiklik savunması”ndan bahsediyor.
Bir yazar, “Çanakkale: Yeniden varolmanın ana rahmi!” derken, birbaşkası, diyor ki, “Çanakkale Bir Ön Kurtuluş Savaşı’dır!” Üstelik bu sonuncusunu yazanın adının başında da “Prof. Dr.” sıfatı var. Bu cehaletle nasıl “Prof” olmuşsa?!
Hızını alamayan bazıları ise “Çanakkale olmasaydı… Rusya’da 1917 Devrimi de olmayacaktı.” (Necati Doğru, 18 Mart Vatan) diyordu. Milli Gazete’den Ekrem Kızıltaş da Doğru’ya benzer bir analiz yapıp “Çanakkale Zaferi olmasaydı, belki de Kurtuluş Savaşı’ndan bahsetme şansımız bile olmayabilirdi” diye yazdı.
Sanırız bu kadar alıntı yeter. Ama gerçekten kuşku verici bir keşif bu. Bu kadar devlet yöneticisi, gazetecisi, yazarı, siz 90 küsur yıl Çanakkale Savaşı’nın taşıdığı büyük önem ve anlamı bir türlü anlayamayın, tarif edemeyin, sonra birden vahiy gelsin ve Çanakkale’yi yeniden keşfedin!
Çanakkale Savaşı’nın “Kurtuluş Savaşı’nın bir parçası sanılması”, geçmişi onyıllara ve onyıllardır okutulan tarih kitaplarına dayanan bir yanılsamaydı. Oligarşinin eğitim sisteminden geçenlerin çok büyük bölümünün bu yanlış bilgiye sahip olması bir anlamda “doğal” karşılanırdı. Ama yukarıdaki tarişer, artık bu yanlışı kat bekat aşmıştır.
Hamaset ve cehalet koyun koyuna
Hemen başta belirtmeliyiz ki, yukarıdaki tasvir ve tanımların tarihsel gerçeklikle bir ilgisi yoktur. Tarihi açıdan bu tanımlar apaçık uydurmadır. Çanakkale’yi böyle yorumlamak, siyasi bir yorum değil, sadece tarihi çarpıtmak olur.
Hamaset ve cehalet o kadar birbirinin içine girmiş ki, bazı demeçler hamasetten mi, cehaletten mi ayırdetmek zor. Herkes demeç üstüne demeç patlatıyor, ama en basit sorular, en yalın gerçekler yok demeçlerde.
“Çanakka’de neden ve kim
için savaşıldı?” Çıplak soru bu.Çanakkale Savaşı kendi başına bir savaş mıydı, yoksa hemen tüm Avrupa’ya yayılmış durumdaki büyük bir savaşın sadece bir parçası mıydı? Osmanlı İmparatorluğu bu savaşa nasıl dahil oldu?..
Bunlara dair tek kelime yazılmıyor, konuşulmuyor. Varsa yoksa hamaset. Çanakkale’de vatan savunması yapılmışmış.
Hayır, gerçek bu değil.
- Dünya Savaşı adıyla bilinen savaş, emperyalistler arası bir savaştı. İşte bu yüzdendi ki, ne Çanakkale’yi geçmeye çalışan emperyalistler ne Çanakkale’den “itilaf devletlerini” geçirmemeye çalışan Alman emperyalizmi desteğindeki Osmanlı ordusu, “vatanlarını savunmak için” savaşmıyorlardı. Asker olarak siperlere sürdükleri gençleri böyle kandırıyor olmaları, gerçeği değiştirmez.
fiunu da belirtmek gerekir ki, Çanakkale Savaşı, tarihsel olarak bir “savunma” savaşı değildir. Çünkü, Osmanlı İmparatorluğu, emperyalistlerin saldırısına uğramış da kendini savunmak durumunda kalmış değildir. Tersine, Osmanlı İmparatorluğu, saldırgan durumundadır. O dönem adeta Alman emperyalizminin uydusu durumuna gelmiş durumdaki Osmanlı yönetimi, Alman emperyalizminin kışkırtmasıyla, 1. Dünya Savaşı’nın bir tarafını oluşturan itilaf devletlerine saldırarak, kendini savaşın içine attı.
Evet, bir dergi yazısı kapsamında Çanakkale Savaşı’nın tarihini tümüyle aktaramayız, ama asıl önemli olan, Çanakkale Savaşı üzerine büyük yalanı gösteren bu temel noktalardır.
Çanakkale’yi “ön Kurtuluş Savaşı” olarak gösterenler de büyükyalanın bir parçasıdırlar.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, zaten Osmanlı bu savaşa, kendisine karşı bir saldırı olmadığı halde, Alman emperyalizminin çıkar ve politikaları doğrultusunda girdi. Peki sonra ne oldu. Sonra, Osmanlı, müttefiki olan Almanya’yla birlikte bu savaşı kaybetti. Yenildi. Yenilginin sonucu olarak 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı.
Mondros’a göre de itilaf devletlerine (İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, Yunanistan…) Osmanlı topraklarını işgal hakkı verildi.
Kurtuluş Savaşı, işte bu işgallere karşı yürütülmedi mi?
Öyleyse, Çanakkale nasıl Kurtuluş Savaşı’nın bir parçası gibi gösterilir? Osmanlı Alman emperyalizminin yedeğinde 1. Dünya Savaşı’na girerek, Anadolu’nun işgalinin yolunu açmıştır. Yüzbinlerce askerin Çanakkale’deki kahramanlığı ayrı bir konudur ve savaşın siyasi sonucunu değiştirmemiştir. Bırakın Kurtuluş Savaşı’nın bir parçası olmasını, tarihsel olarak bakıldığında, Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale Savaşı birbirinin antitezidirler. Çanakkale’de emperyalistler için dövüşülmüştür; Kurtuluş Savaşı’nda ise emperyalistlere karşı.
Oligarşi, gerçekleri, tarihi, hep çarpıtmıştır
Çanakkale Valisi Orhan Kırlı, 18 Mart Stadı’ndaki yapılan törende bakın Çanakkale Savaşları’nı nasıl anlatıyor:
“Çanakkale Savaşları, bir milletin vatanına ve meşru haklarına yönelik en haksız, en zalim bir saldırının geri püskürtülmesi harekatıdır. Bu savaş, şanlı bir vatan müdafaası olduğu kadar aynı zamanda uluslararası bir haksızlığa ve zulme karşı bir isyanın adıdır. ”
Tek bir kelimesi yok ki doğru… Bu konuşmalardan sonra da aynı törende Tayyip Erdoğan kalkıp “Tarihi bilmeyen gençlik tarih yazamaz” diye sesleniyor gençlere.
Peki sizin öğrettiğiniz bu çarpık çurpuk tarihle nasıl bir tarih yazabilir gençlik?
Bir islamcı yazar, Çanakkale’de 57 bin mi, 280 bin kişi mi öldüğü üzerine rakamlar sıraladıktan sonra şöyle diyor: “Dünyanın en büyük savaşlarından birini küçültmenin kime ne faydası olabilir? Yetişen gençlerimizin bu vatanın neye malolduğunu idrak etmeleri kime ne zarar verir?) Mehmed Niyazi, 20Mart 2007)
Güya, gerçekten yana. Evet, bu vatan Anadolu halkına pahalıya malolmuştur. Ama bu Osmanlı hanedanının ve İttihatçı iktidarın Alman emperyalizmine uşaklıklarının sonucunda ortaya çıkan bir faturadır. Eğer gençlerimiz bir ders alacaksa, bu dersi almalıdır. Eğer gerçekleri yazacaksanız bunları yazın.
Ama bunlar yok hiçbirinde.
Çanakkale’yi istismar etmek konusunda islamcılarla laik kesimler adeta bir savaş içindeler.
İslamcılar kendi batıl inançlarına yeni malzemeler bulmak için son yıllarda özel bir önem veriyorlar Çanakkale’ye. Savaşın gerçekleriyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun gericiliğini, Alman emperyalizmine uşaklığını gizleyip, savaşa “iyi saatte olsunlar”ı, gökteki melekleri karıştırıp menkibelerle ‘yeniden’ yazıyorlar tarihi.
Laikler de Çanakkale’yi islamcılara “kaptırmamak” için, Osmanlı İmparatorluğu’nun emperyalist çıkarların hizmetinde girdiği bir savaşı bile “laikliğe”, “tekil devleti sa
vunmaya” bağlayan bir saçmalıkiçindeler.
İslamcılar “uhrevi” zemine taşıyıp sahip çıktı diye laikçiler de “kaptırmamak” için onu Kurtuluş Savaşı’nın bir parçasıymış gibi sunuyor… Fakat, islamcılarla laikler, AKP hükümetiyle Genelkurmay, Çanakkale’nin yorumunda ayrılsalar da, Çanakkale’den şovenizm çıkarma konusunda tam bir fikir ve iş birliği içindedirler.
Bu noktada ikisinin de amacı aynıdır; milliyetçiliği ne kadar kışkırtırlarsa, tarihe yaslanıp ne kadar “batı” karşıtı görünürlerse, bugün boğazlarına kadar batmış bulundukları işbirlikçiliği o kadar kolay gizleyebileceklerini hesaplamaktadırlar.
Bakın, İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin yıldönümü “milli gün” ilan ediliyor, Genelkurmay İstanbul’daki bir karakolda emperyalistlere nasıl direnildiğini 80 yıl sonra hatırlayıp anma düzenliyor, Çanakkale yeniden keşfediliyor; Çünkü, bugünkü işbirlikçiliği gizleyecekbir siyasi atmosfer oluşturulmak isteniyor ve böylesi günler, hiç kuşku yok ki, böyle bir atmosfer için en uygun malzemeye oluşturuyorlar.
İşin bir de “Çanakkale ticareti” boyutu var… Savaş bölgesi “Turistik” hale getirilmiş durumda zaten… Son 5 yılda yaklaşık 150 (yazıyla yüzelli) Çanakkale kitabı basılmış… Kimisi Çanakkale Savaşı hatıraları, kimisi Çanakkale Savaşları rehberi… Kimisi turistik, kimisi tarihi iddialı… Ama hepsinin satışı fena değil. Çünkü bu kitapları AKP’li bakanlıklar ve belediyeler toplu alıp dağıtıyorlar..
Kısacası, hamaset ve cehalet, ticaret ve burjuva siyaset elele vermiş, halkımızı bu kez tarihle aldatıyorlar, şehitleri istismar ediyorlar, tarihin ve gerçeklerin ırzına geçiyorlar.
Yüzbinlerce asker öldü Çanakkale Savaşı’nda. Ne uğruna?
Vatan uğruna mı?
Hayır, Alman emperyalizminin çıkarları uğruna…
O zaman padişah ve ittihatçılar, Alman emperyalizmine uşaklıklarını kanıtlamak için kullandı yüzbinlerce askeri.
Bugün Tayyipler, Baykallar, Büyükanıtlar, hâlâ onların kanı üzerinden siyaset yapmaya, hâlâ onları istismar etmeye devam ediyorlar. Bir teki çıkıp da, o gün Anadolu’nun yüzbinlerce genci emperyalistlerin pis çıkarları uğruna kurban edildi diye gerçeği haykıramıyor. Haykıramazlar, çünkü bugün kendileri de esasen aynı şeyi yapıyorlar
25 Mart 2007 Tarihli Yürüyüş Dergisi’nden alınmıştır