18 Ekim
Alman Sonbaharı
Stammheim’in Ölüm Gecesi
“Alman Sonbaharı”, 1977’de Batı Almanya’yı derinden sarsan olaylar dizisi için verilmiş bir addır.
1970’li yılların ilk yarısında, Almanya’nın gündemine RAF’ın eylemleri damgasını vurur.
RAF (Rote Armee Fraktion=Kızıl Ordu Fraksiyonu) banka kamulaştırmaları yaptı, tekelci burjuvalara yönelik eylemler gerçekleştirdi.
Bu eylemler sonucunda RAF’ın önderleri Ulrike Meinhof ve Andreas Baader dahil, birçok RAF üyesi, savaşçısı tutsak düştüler. Çoğu, Staamheim hapishanesine konuldu.
Ulrike Meinhof, hapishanede Alman devleti tarafından katledildi.
5 Eylül 1977’de RAF savaşçıları, Almanya’nın en ünlü “işadamı” Hanns Martin Schleyer kaçırdılar.
Hanns Martin Schleyer, eski SS subayı idi. Eski Nasi partisinin üyesi idi. Halen ise, Alman İşveren Cemiyeti’nin başkanı ve Batı Almanya’nın en güçlü sanayicilerinden biriydi.
RAF bu eylemin ardından, Almanya federal hükûmetine, Staamheim’dakiler dahil on bir militanın salıverilmesini talep eden bir mektup gönderdiler.
Başkent Bonn şehrinde, Helmut Schmidt’in başkanlığında bir kriz komitesi oluşturuldu. Komite anlaşma yapmak yerine Schleyer’in yerini tespit etmesi için polise zaman kazandırmak amacıyla oyalama taktiğine başvurdu.
Aynı zamanda, hapishanedekilere iletişim yasağı konularak yalnızca hükûmet memurlarının ve hapishane papazlarının ziyaretine izin verildi.
Bu gelişmeler sürerken, hapishanedeki RAF tutsakları, birbirlerinden koparılıp tek tek hücrelere konuldular.
Almanya Polisi ve gizli servisi, zamanının en büyük insan avını başlattılar.
Bu süreç, bir aydan fazla sürdü.
13 Ekim 1977’de Palma de Mallorca’dan Frankfurt’a giden Lufthansa uçağı kaçırıldı. Dört Arap savaşçı, Türkiye’de tutsak edilen Filistinlilerin serbest bırakılmasını talep ettiler.
Bonn’daki kriz bürosu “taleplere karşılık vermemeye” karar verdi.
Almanya emperyalizmi, talepleri karşılamak yerine, polis operasyonuna ve katliama karar verdi.
Kaçırılan uçak, Somali-Mogadişu’ya indirilmişti.
18 Ekim günü, gece yarısını beş geçe uçağa, Alman federal polisinin elit timi olan GSG 9 güçleri tarafından baskın yapıldı.
Dört arap savaşçıdan üçü katledildi.
Yolculardan ciddi şekilde yaralanan olmadı.
GSG 9 Baskın ekibinin başındaki Wischnewski, başkent Bonn’daki kriz ekibine operasyonun başarıyla tamamlandığını bildirdi.
O GECE,
ALMAN EMPERYALİZMİ
OPERASYONUN STAMMHEİM BÖLÜMÜNÜ UYGULAMAYA KOYDU.
18 Ekim gecesinin ilerleyen saatlerinde
RAF önderlerinden Andreas Baader hücresinde başının arkasından vurulmuş,
Gudrun Ensslin hücresinde asılmış olarak,
Jan-Carl Raspe ölü olarak “bulundu”lar(!).
Irmgard Möller dört yerinden bıçaklanmış olarak bulundu (ve fakat ölmemişti! Bıçak kaburgalarına gelmişti.)
Alman devleti “Tutsakların İNTİHAR ettiğini açıkladı”.
OYSA;
Solak olan Baader, kayıtlara göre kendini sağ eliyle vurmuştu.
Hatta;
ense kökünden giren kurşun alnını delerek dışarı çıkmıştı ki silahı böyle tutarak kendini vurmak, fiziki olarak mümkün değildi.
Kalbinin üzerinde dört bıçak yarasıyla bulunan Möller’in kendi kendine dört kere bıçaklaması imkânsızdı.
(Alman devleti, daha önce de, 1976 yılının 9 Mayısında, RAF önderlerinden Ulrike Meinhof’u hapishanede, hücresinde katletmiş
ve “hücresinde asılı bulduk” diye açıklamışlardı.
Oysa; Ulrike Meinhof’un cesedi üzerinde İngiliz doktorların yaptığı inceleme, onun öldürüldükten sonra asıldığını ortaya çıkardı.
Yapılan otopside Meinhof’un cinsel organında sperm bulunduğu rapor edildi.
Alman devletinin polisi ya da gizli servisi, Meinhof’u katletmeden önce tecavüz etme alçaklığını ve ahlaksızlığını da yapmışlardı.)
Hücresinde ölü bulunduğu iddia edilenlerden biri olan Gudrun Ensslin avukatına şöyle yazmıştı:
«Eğer benden geriye hiç mektup kalmadıysa ve ölü bulunduysam; süikaste uğramışımdır.»
Tıpkı dediği gibi oldu.
Gudrun Ensslin de, diğer Raf savaşçıları gibi, hücresinde suikasta uğrayıp katledildi.
19 Ekim 1977’de Schleyer’i kaçıran RAF savaşçıları, tutsak RAF üyelerinin serbest bırakılması taleplerinin yerine getirilmemesi nedeniyle rehinenin idam edildiğini açıkladılar.
“Alman Sonbaharı” (Der Deutsche Herbst),
ve “Stammheim’in Ölüm Gecesi”;
emperyalizmi ve özel olarak da Alman Devleti’ni tanımak açısından çok çarpıcıdır.