Yargıtay 16. Ceza Dairesi HHB ve ÇHD avukatları ile ilgili onama kararı ile ilgili olarak “gerekçeli kararını” yazılı olarak açıklamıştı. Alınan kararın hukuki olarak ne anlama geldiğini ve Yargıtay’ın aldığı bu kararla nasıl bir hukuksuzluğun altına imza attığı ve aldığı karar ile yasadışılığı meşrulaştırdığını HHB yaptığı yazılı açıklama ile gözler önüne serdi. Açıklamayı olduğu gibi yayınlıyoruz.
YARGITAY 14 HALKIN AVUKATI HAKKINDA VERİLEN CEZALAR İÇİN
ONAMA KARARI VERDİ!
TARİH HAKKIMIZDA VERİLEN TÜM CEZALARI BOZMUŞTUR!
YARGITAY’IN VERDIGI KARAR HUKÜMSUZDUR!
3 Eylül 2020 tarihinde karar numarası açıklayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi,
gerekçeli kararını bugün (15 Eylül 2020) tarihinde açıkladı. Söz konusu kararın içeriği Yargıtay’ın geldiği noktayı ve talimatla karar aldığını göstermektedir.
Yargıtay onyıllar boyunca oluşturduğu ilke konumundaki kararlarının ve içtihatlarının tamamını halkın avukatlarına verilen cezaları onamak için ayaklar altına aldı.
Karar içeriği incelendiğinde Avukat Aytaç Ünsal, Avukat Behiç Aşçı, Avukat
Aycan Çiçek, Avukat Özgür Yılmaz, Avukat Şükriye Erden, Avukat Engin Gökoğlu, Avukat Süleyman Gökten ve Avukat Naciye Demir hakkında verilen hapis cezalarının tamamı hakkında ONAMA kararı verilmiştir.
Avukat Didem Baydar Ünsal, Avukat Ahmet Mandacı, Avukat Zehra Özdemir, Avukat Yaprak Türkmen, Avukat Ayşegül Çağatay ve Avukat Yağmur Ereren Evin hakkında verilen hapis cezaları hakkında ise DÜZELTİLEREK ONAMA kararı verilmiştir.
Avukat Barkın Timtik, Avukat Ebru Timtik, Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Avukat Ezgi Çakır hakkında verilen hapis cezaları hakkında ise Yargıtay şu şekilde karar vermiştir. Avukat Ebm Timtik’in ölüm orucu eyleminde şehit düşmesi nedeniyle DÜŞME kararı verilmesi gerektiğinden dolayı BOZMA; Avukat Barkın Timtik, Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Avukat Ezgi Çakır hakkında ise usulden ve esastan BOZMA kararı verilmiştir.
Söz konusu kararın gerekçesi incelendiğinde ise açık bir şekilde Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun Yargıtay tarafından ilga edildiği ortadadır. İstanbul 37. Ağır Ceza Muhakemesi kanunun pek çok ilkesini ve kuralını ihlal etmiş, Yargıtay bu hukuksuzluk ve kanunsuzlukları “sonuca müessir görülmeyen usuli eksiklik” diyerek meşrulaştırmıştır.
Savunma hakkının ihlaline ve son söz söyleme hakkının avukatlara verilmemesine ilişkin ise kararın gerekçesinde hiçbir ifadeye yer verilmemiştir. Çünkü Yargıtay’ın bu kadar açık hak ihlaline karşı söyleyecek “önemli değil” diyebilecek hiçbir meşruluğu ve sözü yoktur. Bu nedenle açık ve ağır savunma hakkı ihlallerini yazmayarak yokmuş gibi davranmıştır.
Tevsii tahkikat taleplerine ilişkin İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin Kanunu yok sayan ve adeta kanunda olmayan bir “süre” kavramını koymasını ise Yargıtay; “kovuşturmanın genişletilmesi yönündeki talepler hakkında yazılı beyanda bulunmak zorunlu kılınmış ise de bu uygulamadan duruşma sırasında vazgeçilip müdafilere söz hakkı verilmiş olması ” diyerek bozma nedeni yapmamıştır. Duruşmalarda olmayan ve yapılmayan durumları Yargıtay yapılmış gibi kabul ederek; yapılan açık hukuksuzlukların artık hukuk haline geldiğini ilan etmiştir.
Reddi Hakim taleplerine ilişkin duruşmada yapılan ağır hak ihlalini Yargıtay “sonucu etkilemeyecek” diyerek bozma nedeni yapmamıştır. Yine duruşmalarda hukuka aykırı bir şekilde dinlenen gizli tanıklar ve aslı olmayan sahte dijital deliller “hukuka uygun” olarak kabul edilmiştir.
Avukatlık mesleğine ilişkin yapılan değerlendirınede ise dosya içeriğine ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamış ve avukatlık mesleğine ilişkin kanuni tanımlara yer verilerek açıklama kısmı bitirilmiştir. Avukatlık mesleğinin ifasını suç olarak gösteren ifadelere yer verilerek; savunma hakkının tamamen yürürlükten kaldırıldığını ifade
eden sözlere yer verilmiştir.
Örneğin dosyada var olan “müvekkile susma hakkı hatırlatılması”; “bireysel hak ve hukukunu korumaktan ziyade terör örgütünü ve diğer mensuplarını koruyucu davranışta bulunmak” gibi bir ifadeyle değerlendirilmiştir.
Ayrıca Avukat Aytaç Ünsal’ın yaptığı ölüm orucu eylemine ilişkin dosyanın esası ile ilişkisi olmamasına rağmen neredeyse 4 sayfa gerekçe yazılmıştır. Tüm dosya için ise yazılan gerekçe ise yalnızca 3 sayfadan ibarettir. Tek başına bu durum bile kararın gerekçesiz ve hukuka aykırı olduğunun göstergesidir.
Yargıtay tarafından verilen bu kararın hukuki hiçbir yönü olmadığını ve devrimci avukatlığa yönelik saldırılardan biri olduğunu gayet iyi biliyoruz. Tüm dünyadan avukatlar, dosyanın bozulması için dilekçeler yazıp Yargıtay’a göndermiştir. Ayrıca Uluslararası pek çok hukuk örgütü ve Avrupa’dan pek çok baronun hazırladığı “fact finding” isimli rapor ile dosyada var olan hukuka aykırılıklar tüm dünyaya duyurulmuştur. Dolayısıyla Dünya’daki ve Türkiye’deki avukatlar nezdinde bizim dosyamız çoktan bozulmuştur.
Avukat Ebru Timtik; adil yargılanma hakkı için tam 238 gün direnmiş ve
gerçekler uğruna ömrünü feda ederek “adalet şehidi” olmuştur. Yargıtay, Ebru Timtik’in katili olduğunu bu kararla bir kez daha ilan etmiş ve onlarca bozma nedeni olmasına rağmen dosyayı bozmayarak tarihe AVUKAT ÖLDÜREN BİR TEMYİZ MAKAMI olarak geçtiğini ilan etmiştir.
Yargıtay’ın bu kararını nasıl verdiğini, kimlerden eınir ve talimat alarak verdiğini gayet iyi biliyoruz. Bu karardan bir gün önce İçişleri Bakanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyelerinin tehdit edilmesi tesadüf değildir. 1 Eylül tarihinde avukatlık mesleğine ve devrimci avukatlığa ilişkin, Avukat Ebru Timtik’e ilişkin Cumhurbaşkanı tarafından söylenen sözlerin Yargıtay üyeleri tarafından alkışlanması tesadüf değildir. İçişleri Bakanının, dosyamız henüz Yargıtay’da inceleme aşamasındayken Yargıtay başkanına “hayırlı olsun”a gitmesi ve sonrasında Ceza Dairelerini ziyaret etmesi tesadüf değildir. Söz konusu karar yargıçların müzakere odalarında değil; siyasal iktidarın bakanlık binalarında yazılmıştır.
Yargıtay’ın bu kararı hükümsüzdür! Dosyamızın bu şekilde onanması Türkiye halkları ve dünya halkları nezdinde gayri meşrudur. Hiçbir geçerliliği yoktur. Avukat arkadaşlarımıza verilen hapis cezalarının onanması; sadece direnme gücümüzü ve kararlılığımızı artıracaktır. Umutsuz değiliz. Bu hukuksuz karar ölüm direnişiyle yarattığımız ve dünya halklarına armağan ettiğimiz zaferimizi gölgeleyemez!
Savunma hakkını ve adil yargılanma hakkını savunmanın onurunu taşıyoruz. 1954’de yargılanan Avukat Fidel Castro’nun deyişiyle;
TARİH BİZİ BERAAT ETTİRECEKTİR!
DEVRİMCİ AVUKATLAR TESLİM ALINAMAZ!
HALKIN HUKUK BÜROSU
Gürsel Mahallesi Kumlu Sokak Tel/Faks: O 2l2 296 31 59
No: 3/10 Kağıthane/İstanbul
16.09.2020