Şili Dosyası -3-

Yazı dizimizin ilk iki kısmının linklerini veriyoruz.

https://gercekhaberajansi.org/sili-dosyasi-1/

https://gercekhaberajansi.org/sili-dosyasi-2/

Tek başına baskı yeterli olmazdı tabii ki. Eğitimi gericileştirerek, dinî daha fazla afyon haline getirerek, bunun yanında sendikal hakların kısıtlanması, örgütlenme özgürlüğünün yok edilmesi, varolan örgütlülüklerin yozlaştırılıp içinin boşaltılması…yaygınlaştırılan uyuşturucu, fuhuş, kumar  gibi yozlaştırma politikaları… her şeyi her yöntemi tek şey için kullanmaktan çekinmemiştir “neo-liberalizmin“ patronu: Halkı sindirmek. Tepki veremez hale getirmek.

Bunların yanında başka politikalar da izlendi. İşsizliğin, hayat pahalılığının bu kadar büyümesine karşı başka bazı önlemler de alınıyordu. Örneğin ülkemizin özellikle 2008’den sonraki yıllarında sokakta kredi kartı dağıtıldığı hatırlardadır. Hem halkın yoksulluktan bunalmasını azaltıp erteleyecek, hem de ekonomisini canlı tutarak çarkın dönmesini sağlayacak bu önlem ile ülkemizde yaklaşık 100 milyon kredi kartı dağıtıldı. Ülkemizin nüfusu 75 milyondu. Bunun ancak %50’sinin kredi kartı alabildiğini ele alırsak bu her insanın ortalama 3 kredi kartı sahibi olduğu anlamına gelir. Aslında halk kredi  kartları ile yoksulluklarını, açlıklarını erteledi bu şekilde. Bir bankadan aldığı kredi kartının borcunu bir başka bankadan aldığı kredi kartı ile ödeyerek bir süre idare edebildi halk. Türkiye  ve Şili gibi ülkelerdeki çarpık kapitalizmin  krizi süreklidir ve büyümektedir. Ülkemizde de büyüyen krize dağıttıkları kredi kartları ile bir süre derman olabildiler.Ancak kapitalizm kriz demektir. Bugün ülkemizde kredi kartı borçlarından dolayı kara listeye giren, temerrüde düşen ve icralık olan 12 milyon 500 bin kişi bulunuyor. Sadece kredi kartı borcu yüzünden yasal takibe düşen insan sayısı ise, 3 milyonu buluyor. -Bugün yaşanan intiharlara benzer bir intihar furyası kredi kartı borçlarından dolayı da yaşanmıştı.-

Buraya kadar anlattıklarımızda kısmen de olsa bardağın bir damla ile taşacak duruma nasıl geldiğini anlatmaya çalıştık.

İki ülkede yaşananlar arasındaki benzerlik halkın tepkilerinde de kendini gösteriyor.

ARTIK YETER !

Evet geçte olsa ülke kaynaklarını satmakta Şili’ye hemen hemen yetişen AKP tüm dünyaya, özellikle ortadoğuya model ülke olarak sunulmak isteniyordu. Ve bunu 2013’e kadar bir anlamda başarıyordu. Büyük ekonomi ve halkı mutlu bir ülke modeli çiziyordu. Tıpkı Şili gibi. Şili’de “neo-liberal” ekonominin iyi olarak gösterebildikleri en tipik ülke idi. Ve özellikle tüm Latin Amerika’ya örnek teşkil ediliyordu.

2013’te yaşanan Haziran ayaklanması ile model ülke görüntüsü yerle yeksan olan AKP iktidarını 6 yıl sonra Şili takip etti. Şili halkı da dünyanın her yerinde irili ufaklı patlamalar ile emperyalist dünyaya bir şekilde isyan eden halklar kervanına katıldı.

Ülkenin en zenginlerinden olan Devlet Başkanı Pinera metro zamlarını geri çekmesine, emeklilikte iyileştirme sözleri vermesine, tüm ölüm mangalarını halkın üzerine saldırtarak 30’u aşkın insan katletmesine, 8000 gözaltı ve binlerce insanı işkenceden geçirmesine onlarca göstericiye tecavüz edilmesine rağmen halkı korkutamıyor, öfkesini dindiremiyor sakinleştiremiyor.

Artık ne Şili’de ne de Türkiye’de faşizmin, halka baskı ve zulüm uygulamaktan başka seçeneği yok.  Çünkü halkta biriken öfke halkı her an her şeye ayaklanır hale getirmiştir ve iki ülkede de faşizmler bunun bilincindedir. Bir benzetme ile ; artık arabanın camına taş değmiştir ve o çatlak yavaş yavaş camı param parça edecek ve küçük bir darbe ile tuz ile buz olacaktır. Alacağı hiç bir önlem faşizmi bu sondan kurtaramayacaktır.

AKP faşizminin çatlağı Haziran ayaklanmasıdır. Şili’ninki ise Santiago’da başlayan ayaklanmadır.

Artık Şili halkının da faşizmin en aşağılık politikalarına karşı örgütlenmek ve direnmekten başka seçeneği yok. Şili halkı Allende tecrübesinden çıkardığı ders ile emperyalizmi ülkesinden kovup faşizmi yıkacaktır.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.