Giresun ve Rize’de etkili olan sel, şu an açıklanan rakamlara göre, ondan fazla insanımızın katline neden oldu. Sel katliamının sorumlusunun “doğa” olmadığı açık.
Peki öyleyse katil kim? Sorumlu kim?
İktidarın bakanları diyorar ki, yağmur çok şiddetliydi. Diyorlar ki “böylesi görülmedi”.
Yağmurun önüne geçemezsiniz Fakat onun yaratacağı sonuçların önüne geçebilirsiniz.
Sel katliamının nedeni ŞİDDETLİ YAĞMUR DEĞİLDİR!
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir süre önce “Karadeniz İklim-Eylem Planı” hazırlamış. O planda diyor ki:
“Karadeniz Sahil Yolu, dere ıslah çalışmaları, derelere binaların yapılması, bunların hepsi bu felaketleri tetikliyor.”
Bu raporu hazırlayan da kendileri; derelerin denizle doğal bağını koparan, yanlış yerlere yapım ruhsatı veren de kendileri.
Katliamın Sorumluları:
Bugün Karadeniz’de doğanın dengelerini bozan iki temel unsur var. Karadeniz Otoyolu ve Hidroelektrik Santralleri (HES’ler).
Karadeniz boyunca uzanan “Sahil yolu”nun sahilin doğasını nasıl bozduğu yıllardır anlatılıyor ve pratik kanıtları da görülüyor.
Otoyol, en başta denize akan derelerin doğal akışını bozmuştur.
HES’lerle de, nehirler, dereler yok edilmiştir; doğa bilimcilerin deyişiyle, su, akacak yer bulamamaktadır artık.
İşte bu nedenle, akacak yer bulamayan su, önüne ne çıkarsa yıkıp geçiyor.
CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç tarafından anlatılanlar, bunun kanıtı: “Doğankent’te yol yarılmış ve dere haline gelmiş. Özüne dönmüş, eskiden de dereymiş zaten orası. Dere yatağına yol yaparsan, apartman dikersen, yapılaşmaya açarsan insanın başına bunlar gelir. … Coğrafi özelliklere, iklime göre birtakım tedbirler alınması gerekiyor.”
İktidar sorumluları ve tekeller, sahil otoyolundan ve HES’lerden elde ettikleri karlar ve vurgunlar uğruna, Karadeniz’e bu kötülüğü yapmışlardır.
Yapılması gereken:
Seli önleyecek bütünlükle politikalar geliştirilmezse, oraya bir bent yapmanın, burada binlerce çadırlar depolar kurmanın bir anlamı yoktur.
Doğa katliamları sürecektir.
Doğanın dengesini bozan tüm politikalar terkedilmelidir. Orman alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesiyle veya kesimlerle, yangınlarla yaşanan ormansızlaştırma, dere yataklarının değiştirilmesi, kurutulan yatakların imara açılması, körfezlerdeki dolgu alanları yaratılması..
bu ve benzeri uygulamalar, felaketleri hazırlamaktadır.
Peki sömürüc ü soyguncu bir iktidar. bu yağma ve talan politikalarından vazgeçebilirller mi?
Kesinlikle hayır.
Dağ taş HES dolsa da, devam edeceklerdir.
Otoyollar, duble yollar, onların vurgun ve soygun kaynağıdır; devam edeceklerdir.
Fakat, halklar, direnişleriyle, örgütlenmeleriyle, bu yağma talana bir yere kadar “dur!” diyebilirler.
Toprağımıza, havamıza, suyumuza, doğamıza sahip çıkalım.
Yağma ve talana karşı örgütlenelim.
Esasında bu sadece doğayı korumak değil, kendi can güvenliğimiz açısından zorunlu ve gerekli bir direniştir.
Değilse katletmeye devam edecekler.