ÖZPOLAT VE GÖKOĞLU’NUN SUÇ DUYURUSU-4:
BELGELERLE, TARİHLERİYLE, İTİRAFLARLA AKP İKTİDARININ SUÇLARI

  • Emperyalizm, işbirlikçisi AKP ve onun başı Recep Tayyip Erdoğan; işte bu çapulcu çeteleri gizli ve açık olarak destekleme, örgütleme, eğitip donatma suçlarını işledi.
  • Bu çeteler Türkiye’de kurulan kamplarda eğitildiler.
  • 19 Şubat 2015’te Türkiye ve ABD arasında, bu çeteleri eğitip silahlandırmak için anlaşma imzaladılar. Adına “eğit-donat” dediler.

Metne, müsteşar Feridun Sinirlioğlu ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass imza attı.

  • Reuters’a göre ABD’li yetkililer üç yıllık bir süre içinde her yıl 5000 çete üyesini eğitip donatmak için program yapmıştı. Yıllar içinde on binlerce çete üyesini eğittiler donattılar. Suç işlediler.

Bu konuda diğer haberlerden bazıları:
Dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, “General Allen ve Büyükelçi McGurk’un iki gün süren toplantılarının sonucu olarak Türkiye Suriyeli ılımlı muhaliflere (emperyalizmin işbirlikçi çetelerine b.n)
eğitim ve ekipman desteği vermeyi kabul etti” dedi.

Emekli Orgeneral John Allen ve yardımcısı Brett McGurk Ankara’ya gelerek iki gün boyunca hükümet ile görüşmeler yaptı.
ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel “ABD’nin Türkiye’den almak isteyeceği kilit askeri yardım, İncirlik’teki Türk hava üssüne erişim ve ılımlı Suriye güçlerinin eğitim ve donanımı için yardım anlaşması” dedi.
Basına yansıyan bilgilere göre ilk aşamada yaklaşık 2 bin Suriyeli işbirlikçi, Anadolu topraklarında güvenli bir askeri üste eğitime tabi tutuldu.
Eğitimi Türk ve ABD’li askeri uzmanlar kimi zaman ortaklaşa, kimi zaman ise dönüşümlü verdi.
Eğitime alınacak silahlı çete üyelerini Türkiye belirleyeceği, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın uygun gördüğü, haklarında “olumlu rapor” verdiği isimlerin eğitimden geçirileceği de bu haberlere yansıyan bilgiler arasındaydı.

Katliamcılık eğitiminden geçen silahlı çeteler için gereken askeri teçhizatı büyük oranda ABD karşılayacağı ancak Türkiye’nin de belli oranda katkı sağlayacağı, 2 bin kişinin eğitimi tamamlandıktan sonra periyodik olarak 400’er kişilik gruplar halinde eğitime devam edileceği de açıklanan bilgiler arasındaydı.

13 Kasım 2014 tarihinde AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay “Oradaki esas ana muhalefeti oluşturan o ekibin unsurlarının eğitilmesi anlamında bugün bir heyet geliyor. Ne zaman nasıl olacak?
Bunlar, bu heyetler arasında çalışılıyor. Bu gelişte artık son safhalara gelinmiş son kararlar verilmiş olur. Sonra da sizinle paylaşırız.” dedi.

15 Kasım 2014 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde; “Suriyeli ‘ılımlı muhaliflerin’ (emperyalizmin işbirlikçisi çeteler b.n) eğitilip donatılmasıyla ilgili toplantılarını sürdüren Türkiyeli ve ABD’li askeri uzmanlar, üçüncü kez bir
araya geldi. Genelkurmay Karargâhı’ndaki harekât merkezinde yapılan toplantıda taraflar eğitim yerinin Kırşehir-Hirfanlı olması konusunda anlaştı. Anlaşma kapsamında, yaklaşık 2 bin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)
mensubuna eğitim verilmesi planlanıyor.” bilgisi yer aldı.
Bugün bu plan sonuca ulaştı.

HTŞ’nin başını çektiği işbirlikçi çeteler, 27 Kasım 2024’te Halep’ten başlayarak Hama, Humus ve Şam dâhil işgal ettiler.
8 Aralık sabahı Suriye yönetimine bağlı ordu silahlarını bıraktı.
Beşar Esad ülkeyi terk etti.
ABD emperyalizminin ve Suriye’nin işgalinde ABD emperyalizmi ile işbirliği yapan kesimlerin denetimindeki medya “Suriye’de halk kurtarıldı” yalanlarını söylüyorlar.
Yani işgal suçu meşrulaştırılmak isteniyor.
Suriye halkı “Esad diktatörlüğü” altında büyük bir baskı görüyordu.
Esad iktidarının yıkılmasıyla “halklar kurtarıldı, özgürlüklerine kavuştular, Suriye’de zulüm son buldu” diyorlar.
Arka arkaya sahte görüntüler yayınlıyorlar.

ABD merkezli CNN televizyonu görüntü yayınladı. Sözde Esad hapishanelerinde denk gelinmiş bir tutukluydu.
Suriyeli eski bir istihbaratçı olduğu ortaya çıktı. Sahtekârlıklarını kabul etmek zorunda kaldılar.
Suriye’de baskı, zulüm, yoksulluk şimdi başlıyor.
Daha işgal sürecinin başlarında HTŞ’nin ne olduğunu tanıdık.
Dün kafa kesen, ABD ve Türkiye, Katar gibi ülkelerin desteğindeki IŞİD’in kafa kesme görüntüleri eşliğinde halklara uyguladığı zulüm, tüm dünyanın gözlerinin içine sokularak yaşatıldı.
Amerika, Ahmed El-Şaraa isimli HTŞ’nin başı Colani için 10 milyon dolar ödül koyduğunu açıklamıştı.
Şimdi Colani’nin ABD’nin baş işbirlikçisi olduğunu gördük.
Terörist diyor; ama destekliyor, örgütlüyor, kullanıyor.
Başına ödül koyduğunu söylüyor, tersine milyonlarca dolar para akıtıp besliyor.
HTŞ adlı ABD ve AKP-Tayyip Erdoğan destekli bu çete; Alevi katliamlarına, işkencelere devam ediyor. Suriye
bugün, emperyalizmin desteğindeki gerici bir çetenin yönetimi altındadır.
Görüldüğü gibi, BOP kapsamında Suriye’nin meşru hükümetine ve Suriye halklarına karşı gerçekleştirilen
saldırılarda, katliam ve yıkımda, işgalde; ABD EMPERYALİZMİ KADAR AKP İKTİDARININ DA DOĞRUDAN PAYI VARDIR.
Bunun delillerinden bir kısmı:

  • Ağustos 2012’de BBC haberinde Suriyeli işbirlikçi çetelerin Adana’da eğitilip Suriye’ye gönderildiği bilgisi yer aldı.
  • The Independent muhabiri Robert Fisk; Halep’te meşru hükümete karşı savaşan işbirlikçi çeteler arasında Türkiyeli kişilerin de yer aldığını belgeledi.
  • ÖSO’ya eğitim Hirfanlı’da, Ankara PYD konusunda çekinceli (Hürriyet En Son Haberler)
  • Türkiye hükümeti Suriye’deki silahlı çetelere silah gönderdi.
  • Başka ülkelerden gelen silahların sevkiyatının Türkiye üzerinden yapılmasına izin verdi. Foreign Policy Dergisi’nden alıntılanan habere göre bu yolla iki kez “yüklü miktarda” silah sevkiyatı yapılmıştır.
    İkincisi 2014 Haziran ayında yapıldı. Ağır makineli silahlar, RPG roketleri, havan topları, mühimmat ve 120 adet karadan SAM- 7 füzesi Suriye’deki çeteler için sevk edildi.
  • The New York Times Gazetesi de 25 Mart 2014 tarihinde Türkiye havaalanlarının silah sevkiyatı için kullanıldığını yazdı.
  • 2 Ocak 2014’te Hatay’da İHH (İnsani Yardım Vakfı)’na ait bir tır durduruldu, arama yapıldı. Suriye’ye “insani yardım” taşıdıklarını söylediler; ama tırda mühimmat, hücum yelekleri, elektronik cihazlar gibi askeri ekipmanlar
    çıktı.
    Dönemin Türkiye İçişleri Bakanı Efkan Ala askerî ekipmanlar bulunduğunu reddetmedi, malzemelerin Suriye’de bulunan Bayır-Bucak Türkmenlerine yardım amacıyla gönderildiğini iddia etti. Suriye Türkmenleri bu iddiayı yalanladı. Ertesi gün, tırın Millî İstihbarat Teşkilatı’na ait olduğu kabul edildi.

Tırda bulunan malzemelerin yardım malzemesi olmadığı, “devlet sırrı” olduğu için açıklanmayacağı söylendi.
Tırları durdurarak aramak isteyen polislerin ve izni veren savcının görev yerleri değiştirildi; çünkü devletin kirli, kanlı sırlarını ifşa etmiş oldular.

  • Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve eski Ankara Temsilcisi Erdem Gül “devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek ve açıklamak” suçundanx yargılandı ve mahkûm edildi.
    Suç ortada; AKP iktidarı Türkiye’yi Suriye’nin işgal suçuna ortak etti.

TRUMP VE HAMANEY, TÜRKİYE’NİN İŞGALDEKİ ROLÜNÜ AÇIKLADI
27 Kasım’da Halep’te başlatılan ve 8 Aralık’ta Şam’ın işgal edilmesi ile sonuçlanan saldırıların arkasında,
Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğu açıklandı. Açıklamayı yapan isimlerin tanıklığı belirleyici önemde. Biri, ABD’nin müstakbel başkanı Trump, diğeri İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney.

  • Hamaney 11 Aralık 2024’te yaptığı açıklamada “Beşar Esad’ın devrilmesi, ABD ve İsrail’in planıdır; bu plan bir komşu ülkenin desteğiyle gerçekleşti” dedi. Komşu ülke olarak Türkiye’yi işaret etti.
  • ABD’nin Ocak ayında görevi devralacak başkanı Donald Trump 16 Aralık 2024’te katıldığı bir etkinlikte gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı ve Suriye’deki gelişmelere yönelik verdiği cevapta, Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a atıfta bulundu. Esad ailesinin iktidarının devrilmesinin arkasında Türkiye’nin olduğunu belirterek şöyle dedi:

“Erdoğan çok zeki biri. Bunu binlerce yıldır istiyordu ve başardı. Kimse gerçekten kazananın kim olduğunu bilmiyor; ama bence Türkiye kazandı” dedi.

  • Erdoğan ise Trump’ın bu sözlerini yalanlamamış, tersine “Sayın Trump aslında bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor. Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sıkıntı gerçekten yok” sözleriyle Suriye’deki meşru iktidarın devrilmesinde kendisinin ve Türkiye’nin de payı olduğunu itiraf etmiştir.
  • Yine Suriye’de meşru yönetimin işbirlikçi çetelerce yıkılmasının hemen ardından Avrupa Birliği, Türkiye’ye Suriye için 1 milyar euro teklif etti. Bu da işgal sürecinde Türkiye’nin oynadığı rolün delili sayılmalıdır.
  • 18 Aralık Çarşamba günkü Sözcü gazetesinin haberine göre;
    “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe’de AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bir araya geldi. Erdoğan ‘13 yıllık buhran ve çatışma döneminde AB ile birçok projeyi hayata geçirdik. Geri dönüşleri harekete geçirmek için yeni projeleri de bekliyoruz’ dedi.
    AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise “Türkiye’nin gerçekten çok önemli bir rolü var’ dedi ve ekledi: ‘2011’den bu yana AB, 10 milyar Euro’yu mültecilerin ve ev sahibi toplumun desteklenmesi için sağladı.
    İlave 1 milyar euro 2024 tahsis edilmiş durumda…”
  • ABD Kongresi’nin seçim sonuçlarını onaylamasının ardından 7 Ocak 2025 tarihinde, 47. ABD Başkanlığını 20 Ocak 2025’te devralacak olan Donald Trump’ın Florida’daki malikânesi Mar-a-Lago’da basına yaptığı açıklama:

“Suriye’deki askerlerimizin çekilip çekilmeyeceğini size söylemeyeceğim çünkü bu bir askeri stratejinin parçası. Ancak şunu söyleyebilirim ki bu Türkiye ile ilgili bir durum.
Türkiye, iki bin yıldır o ülkenin farklı isimlerle, oluşumlarla ve şekillerle peşinde. Oraya giren insanların Türkiye’den olduğunu söyleyebilirim. Başkan Erdoğan benim arkadaşımdır. Beğendiğim, saygı duyduğum ve bana karşı da saygı duyduğunu düşündüğüm biri.
O, ben kendisinden rica ettikten sonra birtakım insanların peşine düşmemeyi kabul etti. Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz, Kürtler. Bu ne kadar sürecek bilmiyorum çünkü onlar doğal olarak düşmanlar, birbirlerinden
nefret ediyorlar. O bunu şimdilik yapmadı, başlamıştı ama ona ‘Lütfen bunu yapmayın’ dedim. O da yapmadı.
Suriye’de olanlara bakarsanız, Rusya zayıfladı, İran zayıfladı. Ve O (Tayyip Erdoğan b.n) çok zeki biri ve adamlarını farklı biçimlerde ve farklı isimlerle oraya gönderdi ve onlar da içeri girip yönetimi ele geçirdiler.”

Aşağıda açıklanacağı üzere, Türkiye hükümetinin bu süreçte emperyalizmin işbirlikçisi HTŞ, ÖSO, SMO gibi silahlı çetelere açık ve örtülü destek vererek meşru Suriye hükümetini hedef alan silahlı saldırıları planlayarak ve
bu planların uygulanmasına neden olarak Suriye’nin iç işlerine müdahale etmesi, Anadolu topraklarını ve halklarını emperyalizmin savaş, katliam ve yağma suçlarına ortak ederek VATANA İHANET vd. nedenlerle;

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Hakkında,
Vatana İhanet, (TCK m.301), Devlete Karşı Savaşa Tahrik (TCK m.304), Yabancı Devlet Aleyhine Asker Toplama (TCK m.306) ve soruşturma sonucu tespit edilecek diğer suçlardan haklarında kamu davası açılarak yapılacak yargılama sonucunda cezalandırılmaları gerektiği açıktır.

Şöyle ki;

1) Anayasa’nın 92. Maddesi “Savaş hali ilânı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme” başlığı altındaki madde şöyle düzenlenmiştir:

Buna göre; “yabancı silahlı kuvvetlerin” Türkiye’de bulunmasına izin verilmesi yetkisi TBMM’ye aittir.
Oysa yukarıda bahsettiğimiz tüm bu süreçlerde, TBMM’den böyle bir yetki kararı çıkarılmamıştır. Gayrimeşru silahlı güçlerin eğitilmesi Anayasa’nın 92. Maddesi’ne aykırı olduğu gibi uluslararası hukuka ve anlaşmalara da
uygun değildir.

  • “Eğit-Donat” projesi kapsamındaki faaliyetler Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan birden fazla suç tipine uymaktadır.

Söz konusu faaliyetler TCK’nın 304. Maddesi’nde düzenlenen “Yabancı devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı savaş açması için tahrik” ve yine TCK’nin 306. Maddesi’nde düzenlenen “Yabancı Devlet Aleyhine Asker
Toplama” suçunun maddi unsurunu oluşturmaktadır.
hSilahlı çetelerin Suriye’de silahlı eylemlerde bulunmaları için eğitilmeleri Suriye Devleti’ni savaşa tahrik eder niteliktedir.

  • Yine şüpheliler TCK’nın 305. Maddesi’nde yer alan “Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar
    sağlama” çerçevesinde de faaliyette bulunmuş olmaktadırlar.

2) Meşru Suriye hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan eylemlere iştirak, Birleşmiş Milletler Şartı’nın “Amaç ve İlkeler” bölümünün 2/1. Maddesi’nde düzenlenen: “Örgüt, tüm üyelerinin egemen eşitliği ilkesi üzerine
kurulmuştur” ilkesi gereğince “egemen eşit” BM üyesi Suriye’nin egemenliğine karşı işlenmiş bir suçtur.
BM Şartı’nın 2/4. Maddesi’nde: “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşmayacak herhangi
bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar” denilmektedir.
Yine ABD emperyalizmi ve işbirlikçisi AKP faşizmi, başta BM Şartı çerçevesinde 24 Ekim 1970 tarihli BM Genel Kurulu’nda oluşturulan ilkeler olmak üzere uluslararası hukuktan doğan birçok yükümlülüğünü ihlal etmiştir.
Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • BM Antlaşması Doğrultusunda Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri Konusunda Bildirge
    Şüphelilerin de uygulayıcıları arasında yer aldığı “eğit-donat” projesi kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler ve meşru Suriye hükümetini devirmeye yönelik silahlı saldırı eylemlerine doğrudan ya da dolaylı iştirak fiilleri
    anayasaya, yasalara ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır.

*… devletlerin, saldırıdan kaynaklanan savaş lehinde propaganda yapmaktan kaçınma yükümlülüğü…

*… uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde araç olarak güç tehdidi ya da güç kullanımından kaçınma yükümlülüğü…

*… uluslararası sınır tayinlerini ihlal etmek amacı ile güç tehdidi ya da güç kullanmaktan kaçınma yükümlülüğü …

*… kendi geleceklerini tayin etme, özgürlük ve bağımsızlık haklarından yoksun bırakan herhangi bir zora dayalı eylemden kaçınma yükümlülüğü…

  • başka bir devletin toprağına saldırı amacını taşıyan, … silahlı grupları örgütlemek veya örgütlenmelerini teşvik etmekten kaçınma yükümlülüğü…
  • Bir devletin toprağı, antlaşmanın hükümlerine aykırı bir biçimde güç kullanılmasından kaynaklanan askeri işgalin hedefi olmamalıdır.

Sonuç olarak;
ABD emperyalizmi ve Türkiye faşizminin kendilerinin de imzasının bulunduğu uluslararası anlaşmaları, ilke ve kuralları ihlal ederek suç işledikleri de açıktır.
ABD emperyalizmi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin faşist hükümeti, egemen bir devletin (Suriye’nin) toprağına saldırı amacı taşıyan silahlı çetelerin ülkemizde örgütlenmeleri, eğitilmeleri, silah ve teçhizat ile
donatılmaları suretiyle 24 Ekim 1970 tarihli BM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve bütün üye ülkeleri bağlayıcı hükümleri de açıkça ihlal etmiştir.

Sivil şahısların harp zamanlarında himayesi için yapılan Cenevre Sözleşmesi’nin genel prensiplerine de Türkiye hükümeti aykırı davranmıştır. Henüz bir açık savaş ilanı olmamasına rağmen Türkiye’den gönderilen mühimmat ve silah yardımları sonucunda taraf olmayan sivil halk Suriye’de açıkça katledilmiştir.
Türkiye hükümetinin sağladığı destekle özellikle Suriye’de yaşayan Kürt, Alevi ve Hristiyan yerleşim yerleri saldırıya uğramış bu bölgelerdeki insanlar katledilmiştir.

  • devam edecek –
Sosyal ağlarda paylaşın